1980 öncesinin ideolojik kamplaşmaları ve çekişmelerinin yoğun yaşandığı bir dönemde bunaldığımda, sıkıldığımda, biraz da kafa dinlemek istediğimde, bir kaçış rampası olarak sesine, müziğine sığındığım bir sığınaktı, ergenius bir hatıraydı Ferdi Tayfur, benim için.
Kırsaldan kentlere yoğun göçün yaşandığı, varoşalarda ve gecekondularda yaşama tutunmaya çalışan gençlerin non-ideolojik yaşam zemini arayışında 'Orhan abi, Müslüm baba ve Ferdi' arabesk çizgisi o dönemin en önemli eğilimiydi. Bu eğilim 12 Eylül darbesi sonrası, daha da tercihe şayan olmaya başladı gençler arasında.
Devlet televizyon ve radyolarında bu popüler üç isme yer verilmiyor olması, milyonlar satan kasetleriyle kapalı gişe oynayan filmleriyle, bu sanatçılara karşı zımmî bir teveccüh oluşturuyordu.
O gün için bu üç arabesk sanatçısının birinin dinleyici kampında olmak bir ayrıcalıktı.
Her yıl yenisi çıkan en az on iki yeni şarkılarının dinleyicileri ile buluştuğu plakları, kasetleri milyonlarca dinleyici ile buluşuyordu. Korsan ve isteğe bağlı listelerle kaset satıcılarında kaydedilerek doldurtulan kasetleri de hesaba kattığımızda bu sanatçıların şarkıları on milyonlarca gence ulaşıyordu.
Ferdi Tayfur'un Almanya Treni şarkısıyla başlayan, Çeşme'yle kasetleşen serüveninde her yıl kendini yenileyerek çıkan kasetlerinin tamamını almışlığım ve ezberlercesine defalarca dinlemişliğim, hatta ve hatta üniversite İngilizce hazırlık sınıfındayken, bir çok şarkılarını İngilizceye çevirmişliğim bile vardı.
Teyp ve kasetçalarla dinlediğim şarkıların yoğunluğu Ferdi Tayfur olsa da bazen, zaman zaman Samime Sanay, İbo, Bülent Ersoy, Ümit Besen, Gökhan Güney, Hakkı Bulut ve bir kısım halk müziği sanatçılarını da dinlemişliğim oluyordu.
Şimdilerde olduğu gibi evlerde çocuklar ve gençlere tahsis edilmiş özel bir oda olmadığı için, bu şarkıları dinleyebilmek için özel zaman planlaması yapmak gerekiyordu. Ferdi'yi dinlerken bazen babam tarafından basılır, 'oğlum bundan ne anlıyon, bu oğlan niye hokürüyor/ağlıyor' diye bana takılırdı. Sonradan aldığım kulaklı volkmen aynı müzik dinleme keyfini vermiyordu.
Ben 1983'de İşletme Hazırlığa başladığımda Ferdi Tayfur'un 'Sen de mi Leyla' kaseti ve şarkısı yeni çıkmıştı. Bazen kış aylarında bu şarkıyı yüksek volümlü dinleyebilmek için sıcak Yeraltı Çarşısına iner, Akgün Plak önünden yavaş adımlarla geçerek veya vitrinleri seyrediyor gibi yaparak şarkıyı dinlemenin keyfine varırdık.
Her kasetine ve popüler şarkısına yapılan filmler Kayseri'ye gecikmeli geldiği için, İstanbul'a gitmişliğim varsa mutlaka Fındıkzade'deki Nilgün Sineması'na gider, orada mutlaka ve mutlaka vizyonda olan en son filmlerini izlerdim. Her filminde söylediği en az beş şarkısını film niyetiyle yüksek volümlü olarak da dinlemiş oluyordum.
Ferdi'nin portlerini karakalem ve tuval üzerine yağlı boya çizerek sevenlerine hediye ediyordum.
Ferdi Tayfur'un son aldığım ve dinlediğim kaseti ve şarkısı da 'Kurtuldum' ismindeydi.
Aynı yıllarda İslamcı çevreyle tanışmam, islamı öğrenmeye yönelik yoğunluğum ve azmim, ister istemez o dönemde beni şarkıdan türküden uzaklaştırmıştı. Elimde bulunan Ferdi Tayfur'a ait onlarca kasetten işe yaramaz eski olanları kırıp, kalan yenilerinin üzerine Kur'anı Kerim, ilahiler, marşlar ve vaazlar çektirerek dinlediğim Ferdi'nin kasetleri benim artık ayrı bir esin kaynağı olmuştu.
Ferdi'nin son aldığım ve dinlediğim 'Kurtuldum' kasedi benim için de eski hayatımdan kurtulmama neden olmuş, büyük bir değişim ve dönüşüme sevk etmişti beni. Ne diyordu Ferdi abi bu şarkısında :
'Kurtuldum, kurtuldum senden böylece...
İbadet başlattım artık her gece...
Dualarla böyle mutluyum bence...
Tanrıyla aramda aşk bundan sonra...'
Allah rahmet eylesin. Allah günahlarını affetsin...