Cenaze namazı kılınabilmesi için esas olan cenazenin namaz esnasında hazır olmasıdır. Ne var ki bazen cenazenin hazır olmaması, uzak bir diyarda olması veya cenazeye ulaşılamaması gibi nedenlerle o cenaze için gıyabi cenaze namazı da kılınabilmekte.
Peygamber Efendimizin siyerinde en bilindik anlatım da Hz. Peygamber’in Habeşistan Kralı Necaşi öldüğünde Medine’de onun için cenaze namazı kılmış olmasıdır.
Günümüzde pratik uygulama olarak, hatırlama, yadetme, dua edip rahmet dilemenin çok fevkinde nümayişe dönüşen bir tavır ile kılınmaktadır gıyabi cenaze namazları. Özellikle ümmet olma şuuru ile uzak coğrafyalarda vefat etmiş kimseler için, toplu olarak yadedip dua etme şeklinde uygulanmaktadır.
Ülkemizde ise her ne kadar şimdilerde yaygın ve geniş bir uygulama ise de 35 yıl öncesine kadar ‘gıyabi Cenaze namazı’ şeklinde kılınan bir namaz veya bilindik bir uygulama yoktu.
35 Yıl öncesine kadar yani 1989 yılına kadar dedim ama belki bilmediğimiz, duymadığımız kayıtlara geçmeyen uygulamaların olması da muhtemeldir ama Kayseri açısından önemli bir anekdotu paylaşmak istedim sizlerle.
3 Haziran 1989 Cumartesi günü İran’ın dini lideri İmam Humeyni’nin vefat haberi ajanslara düşmeye başladığında, kesin ölüm haberi ancak ertesi gün anlaşılmıştı ülkemizde.
Komşuluk ilişkilerimize rağmen, İran rejimine karşı ülkemizde ortaya konan refleksle yas tutulup tutulmayacağı, cenaze törenine gidilip gidilmeyeceği epeyce tartışılmıştı, netekim Kenan Paşa’nın cumhurbaşkanı olduğu ülkemizde.
Nihayetinde Anıtkabir dahil ülkemizin tüm sathında bayrakların yarıya indirilmesi ve ülkemizde yas ilan edilmesi o günkü basın ve yazarlar tarafından epeyce polemik malzemesi yapılmıştı.
Vefat haberinin duyulmasından bir gün sonra yani pazartesi günü ikindi namazından yaklaşık bir saat sonra Kayseri’nin merkezi cenaze camilerden Camii Kebir’in cenaze alanında içinde benimde olduğum yaklaşık kırk kişi tarafından İmam Humeyni için gıyabi cenaze namazı kılınmak üzere toplanıldı. Mürsel Arslan’ın cenaze müezzin taş minberinden çağrısından sonra burada toplanan küçük kalabalık tarafından Kayseri’nin ilk gıyabi cenaze namazı (belki de Türkiye’nin) kılınarak, küçük bir dua ile sessizce dağılındı. Kayseri’nin ilk gıyabi cenaze namazını kıldıran ise şimdilerde farklı okyanuslara yelken açan, Gezi İmamı olarak da bilinen İstanbul’da yaşayan Kayserili Recep İhsan Eliaçık’tan başkası değildi.
Sessizce, slogan atmadan dağılıp, Eliaçık’la beraber çalıştığımız ajans ofisine geldikten yaklaşık bir saat kadar sonra ofisimize, yanında biriyle adeta baskına gelmiş gibi, o güne kadar tanımadığım genç bir hoca geldi. İhsan’a epeyce çıkıştı, ‘gıyabi cenaze namazını nereden çıkarıyorsun’, ‘var mı dinde yeri?’ diye… Uzun ve hiddetli bir tartışma süreci sonunda taraflar bir sonuca varamayınca İhsan Elaçık da patladı, ‘ben yaptım oldu, var mı diyeceğin’ dedikten sonra ofisi terk edip gittiler. Tartışmanın nedeninin, Şii birinin gıyabi cenaze namazını kılmak mı, yoksa dinde olmayan yeni bir ritüeli ihdas etmek mi olduğu ortamın havasında kaynayıp gitti.
Henüz adı konmamış ve ne olduğu bilinmeyen eylemsel bir nümayişi andıran Kayseri’de kılınan ilk gıyabi cenaze namazı ulusal basının manşetlerine şöyle taşınmıştı: ‘Boş musalla taşına namaz kıldırlar!’
Ertesi gün de Başbakan Turgut Özal’ın Devlet Bakanı Cemil Çiçek, 8 milyondan fazla insanın katıldığı Tahran’daki günlerce konuşulan İmam Humeyni’nin olaylı cenaze törenine katılmak üzere gitmişti. Aynı törene katılmak ve ‘feyz ve ilham’ almak üzere, Kayseri’den de İhsan Eliaçık ve geçenlerde kaybettiğimiz rahmetli Mustafa Zeyrek’le beraber beş kişilik bir ekip de gitmişti cenazeye.