Nihat KURTOĞLU

BATIL DİN, YAMUK MEZHEP: ZULÜM, GÖZYAŞI, ÖLÜM!

Nihat KURTOĞLU

       Rusya ve İsrail kelimeleri üzerinde yoğun olarak düşünüyorum. Yani bir anlamda “tefekkürün temerküzü” diyebiliriz. Yani odaklanma. Yarım asrı aşkın yaşıma rağmen zihnimi yokluyorum, tarihi bir tarama faaliyetinden sonra bir daha düşünüyorum. Ancak bilinçaltında ya da üstünde bu iki kelimeyle alakalı olarak olumlu bir şeyler bulabilir miyim;  onlara o noktada haksızlık yapmış olmayayım diyorum ama nafile. Aklıma hayır anlamında çok fazla bir şey gelmiyor. Hemen akabinde Şeyh Şamil ve onun kutlu mücadelesi, Bolşevik ihtilali ve sonrasında dinsiz “ateist”; Allah’ı inkar eden, komünist Rusların Müslüman halklara aşırı ve acımasız zulmü, Kırım, Ahıska ve Kafkas Müslümanlarının uğradığı zulümler, 20.yy. da komünist diktatörlerin hunharca öldürdüğü her dinden 10 milyonlarca insan geliyor beynimin kayıtlarına, hafıza ekranına. Bir an empati yapmaya çalışıyorum, o mazlumların çilelerini daha iyi anlamaya çalışıyorum ve donup kalıyor gözlerim ufukta bir noktada. Aman Allah’ım insanlığın en kanlı yüzyılı 20. yüzyıl idi. 100 milyondan fazla insanın Müslümanı, Yahudi’si ve Hristiyan’ıyla öldürüldüğü kaynaklarda kayıtlı idi. Bu ne zulümdü Ya Rabb!!! İnsanlık Allahsız idare sistemlerinden çok çekmiştir.

      Allah’a imanları sorunlu olanların Allah’ın yarattıklarına da yaklaşımları her zaman sorunlu olmuştur. Bu sorun bazen zulüm olarak ortaya çıkmaktadır. İsrail’in yani Siyonist Yahudilerin milli ilahı olan Yehova inancı bu dejenerasyonun en bariz örneklerindendir. İsrailoğulları’nın milli tanrısı dünyayı yönetme yetkisini vadettiği “arz-ı mev’ud” toprakları üzerinde merkezi Kudüs olan Tanrının krallığını kurup oradan bütün dünyayı ele geçirme ve yönetme işini güya bir tek onlara vermiştir(!), onlar da bu yetkiyi kullanmaktadırlar. Bu amaçla önlerine çıkan her şeyi, her canlıyı yok etmeyi dini bir görev telakki etmişlerdir. İslam, “bir insanı öldürmek bütün bir insanlığı öldürmek gibidir ve onlar ebedi olarak cehennemde kalacak.” derken,  onlar Tanrılarından aldıkları bu yetkiyle öldürürler ve bunu bir ibadet telakki ederler. Halbuki,  Hz.Musa’ya verilen 10 emirde açık açık ÖLDÜRMEYECEKSİN! yazmaktadır. Ama Siyonistler Tevrat’ı keyiflerine göre tahrif etmekte, bazen de tamamen zıt anlamları vahy gibi uygulamaktadırlar. Kuran’a göre Lokman as. Oğluna; “yavrucuğum, Allah’a şirk koşma! Şüphesiz ki şirk büyük bir zulümdür.” derken bu gerçeği vurgulamıştır. Yani bozuk olan tanrı inançları başta o dine inanana olmak üzere tüm insanlara, hayvanlara ve bütün mahlukata zarar vermekte ve kötülük olarak varlık alemindeki her zerreye sirayet etmektedir. Doğru tekdir. Onun dışındakiler doğru olarak nitelenemezler. Sağındaki sağ eğriler ve solundakiler de sol eğrilerdir.

      Bu yüzdendir ki, tarih boyunca farklı zaman ve mekanlara gönderilen peygamberlerin öncelikli görev yeri mazlum insanların yaşadığı coğrafyalar olmuş ve sorumlulukları da “tevhid” dininin yok olmasından kaynaklanan zulümleri ortadan kaldırmak olmuştur. Tabi ki bu zulüm ve haksızlıklar ancak insanoğlunun tevhide; yani fıtrata ve fabrika ayarlarına dönmeleriyle mümkün olabilmektedir. Kutlu Kuran’da Yüce Allah şirkin af kapsamı dışında olduğunu vurgulayarak meselenin merkezine yerleşen küfrün, şirkin, bozuk inançların, ateizmin veya bu bozuk inançlardan kaynaklanan muhtelif sapkınlıkların asıl nedeninin Allah inancındaki problemler olduğunu vurgulamıştır.

    Tevhid dışı sapkınlıklara örnek olarak bir de Allahsız inanç ve siyaset sistemlerini; yani ateizm ve komünizmi vs. ele almak gerekir. Bunun en bariz örneği eski Sovyetler birliği ve Çin’dir. Bu iki dünya devi ülkede geçtiğimiz yy. da büyük zulümler yaşanmıştır. Onların çırak ve yamakları olan Doğu Avrupa ülkelerinde benzeri  vahşetler görülmüştür. İnsanlığın en kanlı yüzyılı ateizm ve komünizmin eseridir. Farklı dinlerden de olmak üzere Müslümanı Hıristiyan’ı ve Yahudi’si bütün zamanların tarifi imkansız haksızlıklarına ve zulümlerine maruz kalmıştır.

     İşin ilginç yanı şu ki İslam dairesi dışındaki inanç sistemlerinden kaynaklı zulüm ve haksızlıkları analiz etmek son derece kolay olup, neden sonuç ilişkisi çerçevesinde ele almak ve bir hüküm oluşturmak esasen zor değildir. Ancak İslam dairesinde olan bazı inanç ve mezheplere bağlı olarak zuhur edip gelişen zulümleri anlamak ve algılamakta zorlandığımı belirtmem gerekir. Kimi kastettiğim herhalde anlaşılmış olsa gerektir. Yani Evangelistlerle; “Ahd-i atik ve Ahd-i cedid’e birlikte iman edenler.”, bir başka deyimle Yahudi kökenli Hıristiyanlarla ve siyonist İsrail’le iş tutabilen, dostluk ve  ortaklıklar kurabilen ictimai yapıları, mazisi zulüm, kan ve gözyaşı dolu olan SSCB’nin mirasçıları ile zulümde ortak olan Esed ve İran’ı kastediyorum. Milyonlarca insanın yurdunu, vatanını terk etmesine, 400 binden fazla masum Müslümanın ölümüne sebep olan yamuk mezhep anlayışından kaynaklı hatalı politikalarını bir Müslüman olarak anlayamıyor ve KI NI YO RUM. Onları Allah’ın adaletine, kahhar ve cebbar ismine havale ediyorum.

    Sözün özü, insanlık doğru bir Allah inancına “Tevhid”e dönmeden yeryüzünde huzur ve mutluluğun yüzünü hakiki anlamda göremeyecek, ne yazık ki dünya bütün herkese zindan olacaktır. Selam Allah’ın ayetlerini; Kuran’ı ve Kainat’ı layıkıyla okuyup anlayanlara ve gereğince amel edenlere!..  Nihat KURTOĞLU

Yazarın Diğer Yazıları