Muzaffer KOÇER

ISLAH MI İFSAT MI, İNŞA MI İMHA MI? -1

Muzaffer KOÇER

Kuran'ı anlama sürecinde, beni donduran konulardan biri de ıslah ve ifsat kavramları ve konuları olmuştur. Sebep, belki eğitimciliğin kazandırdığı algıda seçicilik… Belki de bütün ayetler beni dondurduğunda büyümüş olacağım.

 Bir sirkte, gladyatör'ün işine yetişememesi sebebiyle sirkin sahibi, seyircilerin de baskısıyla, oradaki temizlik görevlisine: "Ne olur, bugün Aslanla sen dövüşüver!" deyip adamcağızın direnmesine fırsat vermeden adamı aslanın bulunduğu bölüme itivermiş. Adam da başlamış bağırmaya:

 -Beni buradan kurtarıııın! Bu aslan beni parçalayacak, yetişin! Ben gerçek gladyatör değiliiiiiim; derken aslan:

 -Sus lan! Sanki ben gerçek aslan mıyım? demiş.

 "Domates hormonlandı, buğdayın DNO'su bozuldu, ekmek gerçek ekmek değil…" çığlıklarının arasında "Ya insan?" diye bağıran yok. Hâlbuki bu çığlık bütün çığlıkları kapatmalıydı. Bu çığlığın olmaması bile insanın ifsadını, imhasını görecek kadar idrake sahip insanın ne kadar az olduğunun delilidir. Hâlbuki domatesin hormonlanması, buğdayın aslından uzaklaşması, balın şekerden bile daha çok zehirleşmesi; sebepten ziyade sonuçtur. Asıl sebep insanın ifsadıdır. Müfsit bir el, neyi kendi fıtratından uzaklaştırmaz ki? Onun için Kuran baştan sona insanın insanlaşması üzerinde durmaz mı?

                 Kuran, ıslah edenlerin mükâfatlandırılacağını; ifsat edenlerin de cezalandırılacağını beyan eder. Ancak buradaki önemli olan husus, bozguncuların da ıslah etme iddiasında oldukları ya da ıslah ettiklerini zannettikleridir. Bakara Suresi'nin 11. ve 12. ayetlerinde - hem de münafıkların anlatıldığı bölümde- "Onlara: 'Arzda fesat çıkarmayın!' dendiği vakit: 'Biz ancak ıslah edicileriz.' derler. Dikkat edin, onlar muhakkak ifsat edicilerdir, lakin farkında değildirler." der.

 Şimdi eğitimcilerin: "Bana ne adam, ben müminim, bu ayet münafıkların anlatıldığı bölüm." deyip geçmesi mi; "Acaba benim yaptığımın ne kadarı ifsat, ne kadarı ıslah? Ne kadarı imha, ne kadarı inşa?" diye kendisini sorgulaması mı doğru olur? Konuya biraz daha açıklık getirebilmek için genel anlamda soruyorum: İlkokul öğrencileri mi, ortaokul öğrencileri mi daha terbiyesiz?  Ortaokul öğrencileri mi, lise öğrencileri mi?... Siz zincirin halkalarını bu yönde uzatabilirsiniz. Ancak bu yapılırken"terbiye"; tevhit anlayışından, dolayısyla da fıtrattan ve sünnetullahtan ayrı düşünülürse bütün ölçüler kaybedilmiş olacağından ölçme de çöker. Çünkü bilgisayarınızı, o bilgisayarın program yükleyicisine inat ederek kallanamayacağınız gibi insanı da onun yazılımını yükleyen Er-Rabb'a inat ederek terbiye edemezsiniz.

 Yaratılan her şey, Allah'ın çizdiği yasa külliyatına (bir başka ifadeyle kendisine çizilen yörüngeye) harfiyen uyarken, O'nun terbiyesiyle terbiyelenirken bu konuda da çatlak ses sadece insandan çıkmaktadır. Hâlbuki Rabbimin istediği; insanın, kendisine verilen küçük iradeyi abartıp büyük iradenin yerine koyması değil; bu küçük iradesiyle vahdetin korosuna katılması idi.

 Aborijinlerin meşhur  "Allahım, değiştiremeyeceklerimi kabullenme gücü, değiştirebileceklerimi değiştirme cesareti ve ikisi arasındaki farkı anlama sağduyusu ver." duası, bile İslam'a (dolayısıyla insana / eğitime) Türkiye'deki Yaratıcı'yı yok sayan ve insanı, Batı'nın sömürü amaçlı prensiplerine göre ıslah etmeye çalışan anlayışından daha yakın değil midir?

 Konumuz terbiye ise ve "iyi insan" tanımını Kuran'dan değil de münafık Batı'dan alıyorsak çocuklarımızın ikiyüzlülüğüne, yalancılığına, terbiyesizliğine, birbirini yemesine, çıkarcılığına, çifte standardına, cinsellikten başka bir şeyi göremediklerine neden şaşırıyoruz ki?

Yazarın Diğer Yazıları