Fıkrayı köylerden dinlediğim ağızla aktarmak istiyorum, çünkü bazen ağzın kaybı, muhtevanın da kaybı oluyor.
Adam, arkadaşına: “Bizim avrat şöyle kokuk, böyle pasaklı…” diye hanımını çekiştirirken bir de neyin farkına varsın? Hanımı kapının arkasında kendilerini dinlemiyor mu? Yanındaki çocuğunun kafasına bir ‘şaplak’ vurup: “Aslında avrat temiz gardaşım da şu yaşamıyasıcalar avradın elini ayağını açmıyor ki…” demiş.
Şu içerideki hainler, dilimi bir açsa; elin gâvuruyla bir olup ümmetin belki de son kalesine saldırmasa neler söyleyeceğim neler…
Mazlumun kanıyla ve teriyle beslenen Avrupa’nın vampir medeniyeti çöküyor, çünkü keriz uyanıyor. Peki biz vahyin, fıtratın ışığında ve murakabesinde yeni bir medeniyet inşasına hazır mıyız? Hayır.
Dış politikada ve sağlıkta gerçekleştirilen büyük devrimleri, eğitim gibi aile gibi daha önemli alanlarda gerçekleştirebildik mi? Hayır. Aksine Recep Akdağ zamanındaki sağlık ve sosyal güvenlik alanındaki devrimler duraklamaya sonra da mazlum aleyhine gerilemeye başladı.
Aileden ve eğitimden ümidimi kesmemek için direniyorum. Batı mukallitlerinin moda söylemlerle cirit attığı alanlar da özellikle bu alanlar.
Eski bakanları “Yüce Divan” a göndermemekte haklıydılar, çünkü açıkça söyleyemeseler de “Orada adalet ne kadar tecelli edebilir ki?” kaygıları vardı. Peki, “Ya aile mahkemelerinin kararları ne kadar adil?” diye düşünen var mı? İlla bakanlardan birinin yolu oraya düşecek de o zaman mı anlayacaklar? Ayrımcılığın pozitifi olmaz, ayrımcılık negatiftir; İslam’da adalet, ayrımcılıkta zulüm vardır. Silahı eline alıp eşine ya da eski eşine kıyan erkeklerin birçoğu, aile mahkemelerinde kıyılan, adaletin tecelli edeceği ümidini yitiren erkeklerdir. Herkesten buradaki haksızlıkları büyük mahkemeye bırakma imanını ve sabrını bekleyemezsiniz. Aileyi, Allah’ın aileyle ilgili hükümlerini yok sayarak sekülerizme: “Bak, ben sizden bile çağdaşım, çağın bütün pisliklerine ben de bulaşıyorum.” diyerek kurtaramazsınız. Kadının çalışmasını kolaylaştırıp erkeğin çalışmasını zorlaştırarak hiç kurtaramazsınız.
Bir insan düşünün ki eğitimin yürekler acısı oluğunun da idrakinde, muhalefet geldiğinde daha kötü hâle getirceğinin de. “Hristiyan öldürüldüğünde neden kıyametler kopuyor da Müslüman öldürüldüğünde düğün bayram?” diye haykıranlara bütün yüreğimle katılıyorum, ben de öyle haykırıyorum. Ancak onların bir şeyi daha haykırmaları gerekiyor: “Bekir Bozdağ’a yumruk atıldığında neden kıyamet de öğretmene yumruk atıldığında düğün bayram?” Bekir Bozdağ’a yumruk atanlar; anneye, babaya, öğretmene yumruk atarak büyümüş olmasınlar?
Geçenlerde sekizinci sınıf öğrencilerine hangi mesleği seçmek istediklerini sordum. Muhtelif meslekler sayıldı, ancak 153 öğrenciden 1 tanesi bile “öğretmenlik” demedi. Bırakın büyük bir medeniyet inşasını, on yıl sonrasından, yirmi yıl sonrasından çok kaygılıyım. Şu unutulmamalı ki öğretmenin aşağılanmasının sonu, öğretmenin aşağılanmasının sonu değil, neslin sonudur. Neslin sonu bu milletin sonu, belki de bu milletin sonu İslam milletinin sonudur. Nesli, onların elindeki kitapları alıp yerine tablet vererek ya da onların elindeki güzel ahlakı alıp onlara köprü yaptırarak kurtaramazsınız.
Okulları; tamamen Batı’nın direktifleriyle eğitilmiş, gerçek eğitim kitabı olan Kuran’ın kapağını bile açmamış, Kuran’daki eğitim değerlerinden habersiz, “özgürlük” çığlıklarıyla gerçek eğitim değerlerini boğan gençlerle doldurarak; Kuran Kurslarını da “Bu okuduğumuz Kuran ne diyor acaba?” demeden güya Kuran öğreten, Kuran’ı ölülerin kitabı olarak gören hocalarla doldurarak mı yeni bir medeniyet inşası?
Genel anlamda ve gücü elinde tutan herkese, her kuruma sesleniyorum: Sancağı, düştüğü yerden kaldırmanın tam zamanı, bu konuda çabalar da var. Ancak insanı ifsat ettiğinizde insanın dışındaki her şeyi ıslah etseniz bile ıslah ettiklerinizi sıfırla çarpmış olursunuz. Çünkü siz çarpmasanız bile o bozduğunuz nesil her şeyi sıfırla çarpacaktır/ çarpıyor. Ve kalkınmada yoğunlaşırken mazlumlara sırtınızı dönerek adaleti kaybediyorsanız gücü daha ne kadar elinizde tutabilirsiniz?
Gücü ele geçirmek için gözünü kan bürüyen, gerçek dünyamızı sarfınazar edip bu dünyada yoğunlaşan herkese ve her kuruma da sesleniyorum: Elin Siyonizm/ Haç ittifakıyla bir olup hükûmeti devirdiniz diyelim; o ittifak sonra sizi iktidarda tutar mı? Onların yalakalığını yapmadıkça, bütün zenginliklerinizi o efendilerinize teslim etmedikçe…