Mustafa URHAN

Ben hep seni bekledim

Mustafa URHAN

Azizim Nevzatçığım, aslında iş sabahın erken saatlerinde başladı. Bugün asansörle ineceğim, dedim. Kaçıncı katta oturuyorsun diyeceksin. İkinci katta. Ama inat ettim asansörle ineceğim . Ardı ardına sözleşmişler gibi bütün apartman sakinleri aynı dakikalarda asansörü çağırıyor, asansör bir türlü ikinci kata gelmiyor. Epeyce bekledim. Artık gelmeyeceğine kanaat getirince neyse spor olur belki diyerek yürüyerek indim.

Beni katta bekleten bütün “asansör sakinlerine” sakin sakin günaydın demek zorunda kalarak güne başladım. Tahmin edersin işte ,o sakinlikle arabama bindim.

Evin önündeki dar yolda biri arabasını önüme kırıvermesin mi? Daha bir şey demeden  o bana bulaştı.

-Biraz bekle kardeşim. 

-Neyi bekleyecekmişim. Önüme hızlıca kırıyorsun arabanı. Sonra da biraz bekle kardeşim. Senin acelen varsa benim de acelem var. Kornaya bastım, el kol hareketi yaptım.  O da kornasına bastı uzun uzun,  o da el kol hareketi yaptı. İhtimal içinden galiz bir küfür de savurmuştur. Sonra kolunu camdan çıkarıp bekle biraz kardeşim, dedi.

Aynı gün “Geliyorum biraz bekle.” diyen yakın bir arkadaşım bekletti beni. Yahu biraz acele etsen olmaz mı dedim içimden. Bankada işlerim var bekletmeye gelmez üstelik. Neyse telefonla halledeyim bari, dedim. Nerde o günler. Telefondaki ses güvenliğim için annemin kızlık soyadının bilmem kaçıncı harflerini sorduktan sonra sizi bekleteceğim biraz demesin mi? Üstelik onlara ulaşmak için nerdeyse on dakika beklemişim . Bir sinirlendim, bir sinirlendim anlatamam. Sabahtan beri bekliyorum  zaten. Asansörü bekle, arkadaşını bekle, sırada bekle, trafikte ışıkta bekle, hatalı bir şoförün önüne arabasını kırdığında bekle, üstelik haksız olduğu halde el kol hareketi yaptığı halde bekle, uzun kornadan galiz bir küfür yedikten sonra bekle. Kendime mani olamayıp dalacağım bunlara. Beklemek ne ya, herkes işini gereği gibi ve hızlıca yapsa beklemeyeceğiz. İşimiz gücümüz var bizim arkadaş. Hayatımız beklemekle geçiyor. Ağzını burnunu kıracaksın bunların, pıçaklayıp atacaksın.” dedim .Tabi içimden.

Bu kadar bekledim nasılsa. Kafamı toplarım, şurada  bir kahve içeyim de kendime geleyim dedim ki sana rastladım. Günün özeti bu işte, azizim.
 -Kahveyi içtikten sonra toparlanmışsın anlaşılan. Buranın sakinliği de  işte içine siner insanın.

Beklemek güzeldir aslında Cemilciğim. Bu hay huylu zamanların içinde beklemek sevincini yaşamadan geçiyor hayatımız.

Gelmesini büyük ihtirasla beklediğimiz  zamanlar vardır. Bekletildiğimiz güzel mekanlar, beklediğimiz kişiler, beklediğimiz  olaylar var. Beklediğimiz biz varız üstelik. Oluşunu  belki hiç beklemediğimiz kendi  hikayemiz . Sanki bir sihirli el bunu bir gün  gerçekleştirir tembelliği içinde hızını hiç kesemeden yaşadığımız, içine dahil olmak istediğimiz kendi hikayemiz vesselam.

Beklemenin ne güzel halleri vardır. İçimizdeki heyecanı yıldız yıldız ışıklara dönüştürür mesela beklemek. Her yıldız ayrı şarkı olur, ruhumuz beklemenin verdiği ıstırabın neşesini yudum yudum içer;  kulağımız alesta gözlerimiz yolda kalır. Sabır meyvesine dönüşür beklemek. Belki hiç sorusu olmayan dervişe dönüşüveririz bizi beklemek.

Kimi zaman bir şiirin mısraına dönüşmek isteyip bekleriz. Kimi zaman sessiz bir çığlık halinde bekleriz.

Bir rüya denizi olur ümitlerimiz, bekleriz. Sevdalı bir bulut olur gözlerimiz, bekleriz. Saçlarımız yıldız olur, bekleriz.

Sırada bekliyoruz, durakta bekliyoruz,  bankada bekliyoruz, asansörü bekliyoruz, telefonda bekliyoruz hayatımız hep beklemekle geçiyor diyeceksin belki? Aslında beklemiyoruz. Öfkemizi çoğaltıyoruz. Hızımızın kesilmesine sinirleniyoruz. Belki yapacağımız birçok işi bekletiyor bunlar diyerek insani duygularımızı çökertiyoruz.
Nedir bu kadar acele olan? Acele olursa daha mı çok yaşayacağız mesela? Geçenlerde senden iyi olmasın bir arkadaşımla konuşuyorduk. Geçmiş yüzyıllarda kırk sene yaşayan mı günümüzde seksen sene yaşayan mı daha çok yaşamıştır konusu üzerinde epeyce durduk. Kırk sene yaşayan düşüncesi galip geldi. Sevdiğini görmek için beklemiştir mesela. Hasreti en koyusundan yaşamıştır. Bir cevabı beklemiştir. Merakı en derinden yaşamıştır. Yolda beklemiştir, yolu yaşamıştır. Dertte dermanı beklemiştir. Günlerce beklemiştir beklediği olsun diye. Bazen olmuştur, bazen olmamıştır. Ama her hâlükârda bu beklemek onu bir şekilde insan yapmıştır. 
Hayatı bir şarkı gibi görmek lazım. Hepimiz hayatımızı bir rüyaya ,bir tatlı ahenge, ruhumuzu coşkun bir ırmak gibi çağıldatan sese dönüştürmek için çalışmıyor muyuz? Bu bakımdan diyorum işte. Şarkısıyla yaşamak istiyoruz hayatı ve bir bahar rüzgarı olsun yaşadıklarımız diyoruz. Başarabiliyor muyuz? Kendi adıma söyleyeyim hayır.

 Ayrıca bu hızdan veya hazdan  kurtulmak için hepimizin “beklemek zamanları” diyeceği  zamanlar  icat etmesi lazım kendine aslında.

Farkında mıyız bilmiyorum gittikçe hızlanıyoruz . Bunu dinlediğimiz şarkıların müziğinden anlıyorum biraz. Beklerken kulaklık takıp dinlediğimiz hızlı müziklerden. Beklediğimiz zamanı hızlı geçirelim diye 4.5 G’li internetimizi açıyor, facebookumuza  tivitırımıza instangramımıza bakıyoruz. Hemencecik geçiyor zaman. 

Ben bu tür beklemelere karşıyım Cemilciğim. Beklediğimiz zamanların bizi çoğaltmasını istiyorum çünkü. Hayata dokunmayı istiyorum. İnsanlarla sanal bir gerçeklik içinde değil, bir sinir harbiyle kendi kendimizi yediğimiz zamanlarla değil , yaşadığımızı hissettiren hızımızın kesildiğine sevindiğimiz beklemeyi önemsiyorum.
Düşünürken buldum. Seni  telefonda bekleten bankanın müşteri temsilcisini arayıp  “ Beni çok beklettiniz.”  deyip sözü açsan. Sonra o, beklettiğimiz için özür dilerim deyince :  Yoo ben çok memnunum beklediğim için . Biraz kendimi dinledim mesela. Biraz içimdeki boşluğu fark ettim. Çok hızlı yaşıyorum son günlerde iyi ki beni beklettiniz. İnanın beklemek bana iyi geldi. Bana lütfen hızlıca dönmeyin. Rica ederim biraz daha bekletin beni. Filhakika hızımı kesiyor beklemek ve ben bu hızdan oldukça rahatsızım. İyi ki size rastladım desen, nasıl olur.

-Ne bileyim Nevzatçığım, hiç düşünmedim bunu inan. Ancak  şunu söyleyeyim  başka türlü ve manyakça bakıyorsun olaya. 

-Sen bunu bir düşün. İçine beklemenin neşesi çöksün bir kere. Bunu bütün sevincinle yaşa. O zaman anlayacaksın beni. Neyse bir çay  söyleyeyim mi sana ? İçeriz içeriz. Bakar mısınız? Bize iki çay. Biri demli olsun. 

-Getiriyorum efendim, biraz bekleteceğim.

-Bekliyoruz.
 

Yorumlar 1
Der şair 06 Haziran 2024 11:36

Ki beklemek; en zor halidir yaşamanın...

Yazarın Diğer Yazıları