Yüce rabbimiz Kuran’ı Kerim’de şöyle buyurur. “Onlar ağızları ile Allah’ın nurunu söndürmek isterler, kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” Âdem as. den beri, hak-batıl mücadelesi hep olmuştur. Bu mücadele kıyamete kadar da devam edecektir. Bizim görevimiz insanları hakka çağırmaktır. Yüce rabbim bize bunu emrediyor.
Ayeti Kerime’de şöyle buyuruyor. “içinizden bir topluluk çıksın, onlar insanları hayra çağırsın. İnsanlara iyiliği emretsin, kötülükten caydırsın işte kurtuluşa erenler bunlardır.”
Sevgili Peygamberimiz de bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur: “herhangi biriniz bir münker ‘Şeriata uymayan bir iş’ görürse onu eli ile, buna gücü yetmezse dili ile düzeltsin. Buna da gücü yetmezse hiç olmazsa kalbi ile buğuz etsin. Bu ise imanın en zayıf noktasıdır.
Evet, aziz müminler
Gördüğümüz kötülüğü, haksızlığı ve zulmü mutlak düzeltelim. En azından düzeltme gayreti içinde olalım. Bunların hiç birini yapamıyorsak hiç olmazsa zalimlere buğz edelim. Bunu da yapmazsak kurtuluşa nasıl ereriz düşünelim. Zira ayeti kerimede yüce rabbimiz kurtuluşun yolunu bize haber veriyor. İnsanları hayra çağırmak tüm kötülüklerle mücadele etmektir.
Muhterem kardeşlerim
Unutmayalım namazdan, oruçtan nasıl sorumlu isek Allah yolunda mücadeleden de en az o kadar sorumluyuz.
Bunların hesabını vermeden hiç kimse Allahın rızasına eremez, cennete giremez. Bir başka ayeti kerimede de şöyle buyrulur.
“Ey iman edenler sizi Allah’ın azabından kurtaracak bir ticaret bildireyim mi? Önce Allah’a ve resulüne iman edin. Sonrada Allah yolunda mallarınızla canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz sizin için hayırlı olan budur. Saf/10-11 Görülüyor ki; Allah’a imandan sonra, bize Allah yolunda cihada emredilmektedir. Zulüm ve haksızlıklarla her yerde her zaman mücadele etmek üzerimize borçtur. Her mümin için farzı ayındır. Hiç bir Müslüman bundan istisna edilmemiştir. Zira hadisi şerif “sizden herhangi biriniz bir kötülük görürse…” diye başlamaktadır.
Buna göre namaz nasıl farzı ayn ise namaz kılan her Müslüman’ın Allah yolunda mücadele etmesi aynen namaz gibi bir borçtur. Hâlbuki namaz kılan birçok insan “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” mantığı içindedir ki tamamen yanlıştır. Biliniz ki bu yılan bir gün zehirini bize de akıtacaktır. Korkarım ki o zaman vakit çok geç olur. Öyleyse, vakit çok geç olmadan başımızı iki elimizin arasına alıp düşünelim.
Allahın resulü ve onun ashabı ne yaptı ise biz de onu yapalım. Onlar kuranı nasıl anladı, nasıl yaşadı ise bizde öyle anlayıp öyle yaşayalım.
Eğer biz ona ümmetsek o’nun ve ashabının yolunda olmak zorundayız İslam bir tanedir. İki İslam yoktur. O da Allah Resulü’nün tebliğ ettiği ve yaşadığı İslam’dır. Bu da sadece namaz ve oruçtan ibaret değildir.
Namaz, oruç, hac, zekât İslam’ın temelidir. Allah yolunda çalışmak, hakkın hâkimiyeti için gayret ihlalleri için uğraş vermek bu temelin üzerine inşa edilen binadır, çatıdır.
Biz bundan da sorumluyuz.