Mustafa BALABAN

Kızların Cami'de işi ne(!)

Mustafa BALABAN

İnsan türü yaratılışta kadın ve erkek olarak iki cinsiyete ayrılır. Lakin erkek genelde hem fiziksel/yapısal, hem de kültürel anlamlarda egemen olmuştur. Bu durum ise, kadınların ruhlarının var olup olmadığı;  şeytan mı, melek mi içerikli tartışmaların olduğu tefriklere ve tefrikalara kadar götürmüştür meseleyi.  Düşünceler ve dinler ise, kadına bakış açısında etkili olmuştur. Kadını yücelten, hatta kadıncılık yapan feminizmle, kadın yaratılmadığı için Tanrıya şükür temrinleri yaptıran Yahudilik gibi uç yorumlar olmuştur.

İslam, kadına yaratılışta erkekle eş-değer bir konum; dini yaşamda eşit bir durum, hukuki alanda ise -dönemsel sosyo-kültürel yapı dikkate alındığında- ileri ve iyi bir statü vermiştir. Ne var ki erkek egemen ya da eksik din yorumu, farklı dinlerden insanların Müslüman olduklarında terk edemedikleri anlayış ve alışkanlıkların bir kısmı kadınları edilgen ve asosyal bir konuma mecbur etmiştir.

Müslüman birey ve toplumlar için cami bir eğitim merkezidir. İslam’da eğitim konularındaki literatür tarandığında eğitim kurumlarının başında camiler gelir. Erkek, kadın; genç, yaşlı; zengin fakir ilk ve sürekli eğitimlerini burada alırlar. Ama bu gün camiler ve mescitler erkeklerin hatta ihtiyar erkeklerin gittiği bir yer haline gelmiştir. Tabii ki bunda birçok etken vardır; din yorumu, siyasi erklerin bakışı, sosyo-kültürel  ve  sosyo-ekonomik durumlar.

Konuyu sunma ve somutlaştırma adına iki anekdot paylaşayım. Dini duyarlılığı yüksek, toplumda çocuklarla ve gençlerle uğraşan bir zat anlatıyor. Evde sürekli olmasa da zaman zaman cemaatle namaz kılıyoruz. Bir gün oğlum akşam namazını kıldırır, sünnetler kılınır. Sonra tesbihat faslına geçince oğlum bizlere/cemaate döner. Evin hanımı, oğlum niçin bize döndün, kıbleye dönsene der. Bizim zat-ı muhterem anlayamaz. Lakin evin hanımı ciddi bir tepki vermiştir. Söz konusu şahıs, hanım bu bir sünnettir. Peygamber efendimiz vahiy geldiğinde ya da sahabeye nasihat edeceğinde yahut toplantı yapacağında cemaate bu şekil döner, der. Eşi hımm öyle mi der, susar. Sonra muhterem düşünür, herkesi eğitiyorum, İslam’a yönlendiriyorum. Ama evimde eğitim verememişim der kendi içinde muhasebe yapar. Evet evde cemaatle namaz zaman zaman kılınır. Lakin tesbihat, nasihat ve sohbet amaçlı  imam dönmeyip herkes bireysel tesbihat ve dua yaptığından bu eksiklik vardır diye düşünür. Sonra cami de ise mahremiyet ve hassasiyetlerden dolayı duvar/perde ile imamı görmeyen kadınlar imamın namaz bittiğinde ne yaptığını görememektedir. Bu ise kadınların din algı ve anlayışlarında kendini göstermektedir. Ayrıca ülkemizde küçük kız çocuklarının, genç kızların cumaya gitmemesi de tabii ki, kadınların cemaatle namaz kültürünü ve sosyal dini tecrübe eksikliği bunun sebeplerinden bazılarıdır.

Neredeyse ramazan ayı/teravih dışında cami alışkanlığı olmayan kadınlar, dini bilgi alsa da dini eğitiminden de yoksun olabilmektedir. İşte ikinci bir örnek. Bir aile cemaatle akşam namazı kılmaktadır. Farzlar biter, evin kızı bakar ki herkes ayrı ayrı sünnet için tekbir getiriyor. Niçin beraber kılmıyoruz der, ailedeki büyüklere. Onlarda kızım sünnetler ferdi kılınır, der. Kız dini bir eğitim veren bir okulda olduğu için pratikten bihaberdir.

Bu iki örnek cuma namazlarının ve ramazan ayının bir fırsat/vasat olarak değerlendirilmesi gereken zamanlar olduğunun bir göstergesidir. Bu durumda erkekler, eşleri ve çocuklarını da camiye götürmelidirler. İmamlar ve vaizlerde namaz öncesi sohbetlerini bir eğitim formatı içinde vermeli farklı aktiviteler yapmalıdırlar. Aileler ise camiye sadece namaz için son dakika da değil, erken vakitlerde gelmek için çaba sarf etmelidirler. Siyasetten öte, cuma günleri tatil olduğunda aile bireyleri camilere topluca gidebilmekte ya da insanlarımız mahallesinde komşuları ile yakın temas kurma fırsatı bulabilmektedir.

Camileri sadece namazgâh olarak görme yerine, bir talimgâh olarak işlevselleştirmek; çocukların, gençlerin ve kadınların eğitimleri için bir okul olarak görmek gerekiyor. Esasında sosyalleşmenin, çok katlılarla kopan komşuluk ilişkilerinin tamir edilmesinin güzel bir yoludur cami yolu. Öyle ki ramazan ayı dışında da kadınların cuma ve vakit namazlarına gitmeleri dini anlayışı ve yaşayışı daha canlı kılacaktır. Bunun için ise kadınların camiye gitmesini fitne olarak değil, fırsat olarak gördüğümüzde birçok şey olumlu olarak değişecektir.
Esasında din işleri içinde olanlar, kadınların din eğitimi eksikliği ve dini tecrübe yetersizliğini görenler, eski camileri tadilat ile yeni nesil camileri de planlamada kadınların rahat edebilecekleri nezih ortamlar oluşturmuşlardır.

İslam tarihine ve coğrafyasına baktığımızda, kadınların erkekler kadar rahat bir şekilde camilerin müdavimleri olduğunu görebiliyoruz. Mescid-i Haram( Kâbe) ve Mescid-i Nebi’de İslam’ın ilk zamanlarında ve yaşadığımız bu zamanlarda kızlar/kadınlar vakit namazları, cuma ve hac dönemlerinde bu mekânların sakinleri ve cemaatidir. Bazı hadislerin rivayetinde kadınların mescitlerde olduğu ve peygambere bir şey söylediği/sorduğu sahnelerde bunun örnekleridir. Elbette herkes tesettür, mahremiyet ve mesafe mevzularında rikkat/dikkat içerisinde hareket etmişlerdir.

Günümüzde okullarla eş zamanlı diyebileceğimiz dönemde kız/kadınlarımızın gittiği Kur’an Kursları, yaz dönemleri ise cami ve Kur’an Kursları kız çocuklarımızın, camiyle irtibatının ve cami kültürünün oluşmasında önemli bir rol oynamaktadır. Yaz Kur’an Kursları’nda kız çocuklarının en azından öğle namazında camide olmaları dini tecrübe ve sosyalleşmelerini kolaylaştıracaktır. Ramazan ayında mukabele- teravih, yılın diğer aylarında kandil /mevlit programlarındaki katılımlarının muvakkat değil, diğer zamanlarda da sürekliliği gerekmektedir. Cami ve kurs görevlileri, erkek çocukları camiye yönlendirdiği kadar kız çocuklarının ve genç kızlarında eğitimin bir parçası olarak yönlendirmeleri, öğretimi uygulama fırsatı verecektir.

Zaten camiler yaygın eğitim kurumlarının başında gelir. Camilerdeki kürsü, minber eğitim amaçlı yerlerdir. Orada verilen vaaz ve hutbeler, kadınların eğitiminde ve dini doğru anlama ve yaşamalarında ışık olacaktır. 

Arzu ederseniz başlıktaki soruya/soruna dönelim? Kadınların camide işi ne? 
Öz ve özet olarak: (Dini) eğitim ve ibadet. 

Kadınlar camiye gitme/me meselesi dini bir hüküm değil, dini yorumlardır. Kızların/kadınların bugün hayatın her safhasında yer aldığı bir dönemde, camiden izole etme onların yararına değil, zararınadır. Bu durum dine septik ve mesafeli duranların, tezlerini güçlendirecektir.  Cami/mescitler okuyan, çalışan ve çarşı pazarda gezen kızlarımız/kadınlarımız için namaz kılacakları, nefes alacakları ve buluşacakları mutena mekanlardandır. Kadınları mabetlerden uzaklaştıranlar dindar insanlar değil, dini-dar olan kişilerdir. Belki fitne gerekçesiyle farklı rivayetler dile getirilebilir.  Cevabı biz değil, dinin ilk muhipleri versin dilerseniz.
Kadın sahâbelerden Havle binti Kays şöyle der:
 “Biz kadınlar, hem Peygamber herhangi bir konuda konuşma yapacağı zaman camiye gelirdik hem de camide sohbet eder, bazen ip eğirir ve bazen de hurma dallarından sepetler örerdik.

Hz Havle’nin bu sözünü duyunca şiir terennümleri gelmeli dudaklarımıza:

Büyük doğumun yeri mabetti.
Ve anne adayı Meryem,
Mihraba geçti.
Savm’ı da savunmayı da; 
anne olunca orada öğrendi.

Âmine’de Bekke’de hamile kaldı.
Fatıma ‘da,
Kâbe’de son nebiyi savundu.
Günler en mutena günlerdi,
Ezanlar herkesi mabede çağıyordu:
Hubeyb’i, Havle’yi…
 
 

Yorumlar 1
Resul Coşkun 05 Temmuz 2023 21:49

Önemli bir konuya değindi. Allah sayınızı makbul, ecrinizi bol eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları