Mustafa BALABAN

Çöpçü

Mustafa BALABAN

Havanın açık, hafiften esintili, her tarafın yeşil bir renge büründüğü munis bir pazar sabahı.   O anlar adeta asude saatler. Mahallede bir esnafla ufak bir işim var. Haberleşmeme göre dükkanı açtı açacak. İşyerinin yanı başında mütevazı bir park var. Gölgede bekleyeyim istedim. Kameriyeli bir banka yöneldim. Aman Allahım o da ne! Zemindeki kilit taşlar çekirdek kabuklarından görünmez haldeler. Etraf çer çöp. Kendi kendime söylendim, kızdım. Nasıl insan bunlar, hiç mi temizlikten haberleri yok. Daha nezih ve münasip bir yer aramaya niyet etmiştim ki; bir genç geliyor elinde uzun bir çalı süpürge.

Kirletilmiş kameriyeye gidiyor.  Şaşırdım ne güzel tevafuk. Temizlikçi, insanlar sokaklara ve parklara  çıkmadan etrafı temizliyor. Ne güzel hizmet dedim. Genç yaklaştıkça daha da taaccüp ettim. Ama yaşı çok genç, bıyığı bile terlememiş, bu yaşta görevli olur mu dedim. Vardım selam verdim, kolay gelsin dedim. Sanki görmüyormuş gibi, ne yapıyorsun dedim. Yerleri temizliyorum abi dedi. Kim çitliyor, kim buraları böyle kötü kullanıyor dedim. Gençler abi, dedi. Ama sen de gençsin dedim. Abi ben o den(ge)siz gençler gibi değilim dedi. Biraz muhabbet ettim. Amcasına yardımcı oluyormuş, öğrenciymiş. Kolay gelsin dedim, ayrıldım.

Bizler zaman zaman meslekleri farklı şekilde kategorize ederiz, sonra da sıfatlarız. Revaçta olan, popüler olan, iş garantisi olan olan, hatta kutsal işler diye. Evlatlarımızı, gençleri eğitime yönlendirirken hemen herkesin telaffuz edeceği ilk beş-altı meslek vardır. Son sıralarda yer alan mesleklere ne demeli?  Hele ki temizlik işçilerinden dışarda yaşadığımız alanları temizleyenlere “çöpçü” nitelemesini veririz. Kimi bilerek, kimi bilmeyerek bu şekilde tavsif eder. Hani edna işler grubundandır çoğu insanımızın gözünde; çöpçülük, çobanlık vb.

Esasında hakim zihniyet, popüler algı, kapitalist mantık; hakikaten değer katan, değerli olan işleri ve emekçileri ya görmezden gelir ya da yadsıyan bir tavır takınır. İş yaptıracak, o kişinin gücünü kullanacak, üzerinden para kazanacak ise; popüler bir isim bulur, haber yapar ve kullanır.

Oysa bizim kültürümüzde, değerlerimizde helal kazanç, meşru iş, alın teri kıymetlidir, kutsaldır. Gel gör ki maneviyattan tamamen maddiyata evrilen bir dönemde, para kazanmak, zengin olmak için her yol mubahtır. Çöpçülük ve benzerleri ise namübahtır adeta.

Sinema kültüründe de bu konuda herkesin aklına gelen yerli bir yapım vardır.:  “Çöpçüler Kıralı” komedi tadında ve tarzında da olsa. Konu malum. Bir mahalledeki temizlik görevlisinin hayatını, hayata bakışını anlatmıyor bu film sadece. Aynı zamanda; bina sakinlerinin, mahalle esnafının, yetkili belediye çalışanlarının çöpçüye ver(me)dikleri değeri de tiye alıyor. Temizlikçi Hacer zabıta tarafından oyalansa da, defaatle bir çöpçüye varmayacağını söyler tekrar tekrar.

Çöpçü kelimesini biraz cesaretle kullanıyorum. Hem bu bahse kadar yaptığım izahattan dolayı, hem de üniversiteli bir çöpçünün sosyal medya hesaplarından birinde kendisiyle yapılan söyleşi de, ifadelerinde çöpçü diye işini tavsif etmesinden dolayı. 

Söyleşi de muzdarip olduğu birkaç konu vardı. Bazılarını paylaşayım: işi sorulduğunda temizlikçi ya da çöpçü dediğinde, o da iş diyenlerden. 

Göz göre göre balkondan çöp atanlardan,
Canım çöpçü,  işi bu temizlesin diyenlerden
Kullanmadığı eşya ve esvabı poşetle vermeye çalışanlardan,
Çay-kahve parası verince almak istemeyenlerden…

Yine mezkur kişi bir hikayeyi çok beğendiğini söyler ve özetler: Babası çöpçülük yapan bir çocuk vardır. Çocuklar okulda onunla alay ederler, aşağılarlar. Öğretmen bu durumu fark eder. Çocuklara der ki: “ Bu hafta sınıfımızda çöp kovalarını kullanmıyoruz. Elimizde ne var ne yok, yediğimizden ve içtiğimizden atabileceğimiz ne olursa, yere atalım,” der. Çocuklar birkaç gün çöpleri okulda ulu orta her yere atarlar. Görüntü kirliliği başlar önce, sonra pis kokular, sonra sinekler uçuşmaya başlar her tarafta. Öğrenciler rahat değildir, sınıfta pislikten kokudan ders yapılamamaktadır. Artık söylenmeler, şikayetler başlar. Ve öğretmen bir kaç gün sonra der ki: “Çocuklar bizi bu durumdan kurtaracak birini biliyorum.” Çocuklar, “ Kim o derler?”, Öğretmende: “ Yarın o kişi gelecek, her yer temiz olacak, bekleyin,” der. Ertesi gün tam ders saatinde kapı tıklar. Elinde uzun bir süpürge, kahraman edalı, mütebessim bir çehre ile bir adam girer içeri. Herkes mahcup, kafaları öne eğik, çıt yoktur kimse de. Çünkü gelen kişi, sınıfta alay ettikleri çöpçü/çocuğu dedikleri arkadaşlarının babasıdır. Öğretmen hepsini dışarı alır. Birkaç saat sonra sınıfa geldiklerinde, daha nezih ve düzenli bir sınıf bulurlar. Her biri çöpçü amcaya teşekkür ederler, çocuğundan özür dilerler. 

Bu arada bir muhasebe yapalım. Farz edelim mahallemiz bir hafta temizlenmese. Temizlik görevlileri gelmese. Ya yaşadığımız şehirde bir ay çöpler alınmasa. O zaman halimiz nice olur, sağlığımız nasıl olurdu? Gece gündüz çalışan o temizlik görevlileri her daim müteşekkir olacağımız mühim bir vazifeyi ifa ediyorlar.

Söyleşi yapılan çöpçü hayatında bir sahneyi hiç unutmaz. Bir gün yine görev mahallini temizlerken bir çocuk kendisini izler. Çocuğa yaklaşır: “ Bir şey mi diyecektin,” der.  Çocuk: “Amca senin gibi olmamak için okumayacağım,” der. Hem bu söze içlenir, hem de üniversite mezunuyum diyemediğine içerlenir.
Çocuklarımıza evde, okulda ve hayatta şu bilinci vermeliyiz. Kişisel ve toplumsal sağlığımız için, hem bedenimizi hem de beldemizi temiz tutmalıyız. Ama zaten temizlik görevlileri var, diyen çocuklarımız olursa. Onlara da ya o temizlik görevlisi, annen-baban ya da aile efradından biri olursa?, Onun yorulmasını ister misin? diye sormak, biraz duyarlılık kazandırmak gerekiyor. Hele geçmişe götürüp, geleneksel mahalle yapılarında anne-annelerimizin, baba-annelerimizin sabahın erken saatlerinde evlerinin önünü süpürdüklerini bir bilseler. İşrak ya da kuşluk vakti denilen o erken saatlerde ilk işleri avluları, kapı önlerini ve yola yakın yerleri süpürürlerdi. Öncesinde bir yağmurlama, sağa-sola toz toprak gitmesin diye. Ve süpürgeleri çöpçülerin uzun sopalı olanının daha kısa olanıydı. Malzemesi bildiğimiz ottandı. 

Toplumumuz bunu sadece insani değil, imani bir konu ve ahlaki bir erdem olarak da görmüştür. Hz Peygamberin, temizlik imandandır düsturu zihinlerimize atasözü gibi yer etmiştir. Öyle ki irfani hareketlerde, mekanın temizliği ile görevli ve süpürge simgesiyle bilinen ferraşlar vardır. Daha ileri yorumlarda Seyyid-i Farraş bile denilir. Peygamberlerin yaptığı işleri/meslekleri anımsamamız bile meselenin yapılan işin toplumun bir işine yaramasıdır.

Çöpçü, temizlik görevlisi, müstahdem, temizlik işçisi, hizmetli… Eş görev yapanlara benzeri isimler veriyoruz.  Evet yaşadığımız dünya da farklı meslekler var. Zaman zaman muhtelif nitelemelerde yapıyoruz. Lakin her insanın yaptığı meşru işlere saygı duymak gerekiyor. Elbette ne iş yaptığımız önemli. Ama daha da önemlisi o işi nasıl yaptığımızdır.
Tam da burada Waldo Emerson’un şiiri bizlere ilham vermeli:

Burada hepimiz için birer iş var.
Cadde olamazsan, sokak ol.
Kazanmak ya da kaybetmek ölçü değildir
Her ne isen onun en iyisi sen ol.
 

Yazarın Diğer Yazıları