Mustafa BALABAN

Bu Cami başka...

Mustafa BALABAN

Halim Hoca çocuklarla ve gençlerle ilgilenmeyi severdi. Lise döneminde bile akranlarının sayısından çok, onu seven çocuklar vardı. Ortaokul ve lisenin aynı bina da bulunması, etkileşimi zorunlu kılıyordu. Okullarının isminde geçen, İmam-lık: Önderlik, Hatip-lik: Hitap eden anlamları bile kendilerinde adanmışlık ve aidiyet hissi uyandırıyordu. Okulun idaresi ve öğretmenlerin genel tutumları da bu iklimi destekliyordu. Ders hocalarının, “Gençler, siz imamsınız yani önder, rehber kişilersiniz. ortaokuldaki çocuklara abilik yapın, örnek olun, namaza kılmaya ve kitap okumaya alıştırın” tavsiyelerini adeta görev telakki etmişti. Yalnız değildi bu duyarlılıkta, akranlarından da alt sınıflarla ilgilenenler vardı. Öğle aralarında çocuklarla birlikte yemek yiyorlar, mescide gidiyorlar ve top oynuyorlardı. Hele Cuma namazları bir şenlik havasında geçiyordu. Her liselinin yanında birkaç ortaokul öğrencisi adeta hale gibi olurlar, birlikte namaza gidip-gelirlerdi.

Aradan yıllar geçmiş, imam-hatip olarak büyükşehirlerden birinde, mütevazı bir camiye atanmıştı. Cami görevlerinde titizdi. Cemaatle ilişkide saygı, çocuk ve gençlerde sevgi temelli bir yaklaşımı vardı. Kısa sürede herkesin gönlünü kazanmıştı.

Cemaatle beş vakit, gençlerle her fırsatta, çocuklarla tatil zamanlarında ilgilenirdi.  Ramazan ayı dolu dolu geçer, cemaatine oruç bilgisi kadar, Kur’an okuma ve oruç tutma şuuru da verirdi. Ramazan ayında vaazları bir gün kendisi verir, diğer gün merkezi sistemden vaaz dinletirdi. Sohbet konuları ferdi, içtimâi mesuliyetlerde sorunlu gördüğü konulara değinir, itham edici  ve incitici bir dil yerine imrendirici bir dil kullanırdı. 

Yaz tatiline az kalmıştı. Yaz tatilinde çocuklar yine camileri şenlendirecekti. Geçmiş yılların tecrübesi vardı. Ama yine de ramazan ayından sonra eğitim içerikli kitaplar okumuş, makaleler taramıştı. Çocuk psikolojisi ve eğitim yöntemleri konularında adeta uzmanlaşmıştı. Çocukları eğlendirmek için, cami içinde ve bahçesinde oynanabilecek geleneksel oyunlar kursuna da katılmıştı. Kendisini din görevlisi olarak değil, din gönüllüsü olarak görüyordu.

Ve yaz tatili başlamıştı. Öğrenciler bir hafta tatil yapmış, çocuklar ve aileler farklı kurslara çocuklarını kaydettirmişti. Ailelerin ve çocukların çoğunluğu Yaz Kur’an Kurslarını tercih etmişti.  Gerekli resmi öğrenci kaydı yapılmış, ders programı temin edilmişti. Sekiz haftalık bir Yaz Kur’an Kursu programı gerçekleşecekti. Öğrenci sayısına göre, Halim Hoca’nın camiye iki hoca daha görevlendirilmişti. 

İlk gün, ilk hafta öğrencilerle buz kırma gibi oryantasyon çalışmaları ile geçmişti. Halim Hoca sonraki haftalar ders öncesinde, esnasında ve teneffüslerde öğrencilerde bireysel ya da birlikte sorunlar yaşandığını gözlemledi. Bir çözüm üretmeliydi. Öyle bir çözüm üretmeliydi ki, hem sorunu çözmeli hem de öğrencilere sorumluluk bilinci kazandırmalıydı. 

Halim Hoca saatlerce düşünmüş, en sonunda bir çözüm bulmuştu, mutluydu. Her öğrenciye bir görev verecekti. Böylece öğretimden azami sonuç almış olacak, çocuklara da aidiyet ve mesuliyet duygusu kazandırmış olacaktı. Mesuliyet verirken de öğretim ilkelerinden: öğrenciye görelik, yaşama yakınlık, yaparak-yaşayarak öğrenme yaklaşımlarını esas alarak, yirmi alanda görev ihdas etmişti. İş bu görevleri en isabetli şekilde vermeliydi. Listeyi eline aldı, tek tek gözünün önüne getirdi. Ola ki, görevini beğenmeyen olursa değişiklik yapabileceği şekilde isimlerin karşısına görevleri yazdı.


•    Başkan: Hocanın yardımcısı ve genel koordinatörlük
•    Başkan yardımcısı: Başkan yardımcısının gelmediği veya yetişemediği durumlarda koordineyi sağlama
•    Rahleci: Ders öncesi ve sonrası rahlelerin durumu, alınan yere konulmasının takibi
•    Teneffüsçü: Zil sistemi olmadığı için hocaya dersin bittiğini hatırlatma, teneffüs sonrası öğrencileri içeriye alma
•    Kitapçı: Ders kitaplarının kontrolü, olmayana/getirmeyene temini
•    Kalemci: Yazarak anlatılan derslerde hocanın/arkadaşlarının kalemini takip
•    Defterci: Ders defterlerinin getirilip getirilmediği, temizliği, ödev kontrolü
•    Abdestçi: Ders öncesi, aralarda ve öğle namazı öncesi abdest hatırlatma 
•    Temizlikçi: Ders esnasında halılara düşen, dökülen herhangi bir şeyin ilgili kişiye temizletmesini hatırlatma veya kendisinin temizlemesi
•    Havalandırmacı: İçerinin havasını temiz tutacak, kimsenin cereyanda kalmadan pencere/kapılarının  duruma göre açık/kapalı tutulması
•    Namazcı: Öğle namazına herkesin katılımını sağlama, düzenli olarak camide saf oluşturulmasına yardımcı olma
•    Yoklamacı: Gelmeyen, teneffüslerde gidenlerden hocaya haberdar edilmesi
•    Sıralamacı: Dersin türüne ve duruma göre rahle düzeni oluşturulması
•    Susturucu: Ders dışı konuşanları uyaran, namaz sürecinde sükûnete yardımcı olan 
•    Ayakkabıcı: Ayakkabıları halılara basmadan çıkaran, düzenli ayakkabılığa koymalarına hatırlatan
•    Tahtacı: Yazı tahtasını derse hazır hale getiren, temizliğini takip eden
•    Sayıcı: Ezber, koro halinde seslendirmelerde kaç kez söylendiğini takip eden
•    Askıcı: Kıyafet ve çantaların yerde olmayıp askılara takılmasını takip eden
•    Uyarıcı: Uygunsuz hareket yapan, cami eşyalarına veya başkasına zarar verme olasılığı durumlarda ikaz eden
•    Ödevci: Vereceği dersle ilgili yazılması gereken ödevleri takip eden

Halim hoca ertesi gün dersleri bitirince düşüncesini açıkladı. Her başlığa görev tanımını yaparak, herkesin görevini söyledi. Çocukların bu iş çok hoşuna gitmişti. Bazı kesişme görevlerde ne olacağını sordu çocuklar, Halim Hoca ise bu vazifelerin esnek olduğunu belirtti. Her hafta görev dağılımında değişikliler olacağını da hatırlattı.

Daha önceki gün sorun olan ayakkabılık, rahlelerin düzeni, havalandırma, temizlik… bu durumları sorun olmaktan çıkmış, sorumluluk sebebi olmuştu. Sınıf sistemi olsa, belki bu görevlerin bazısı gerekmeye bilirdi. Mühim olan mekâna, çocukların durumuna göre en verimli eğitim ortamını oluşturmaktı.
Halim Hoca, sınıfında düzeni kurmuştu. Çocuklar camiye daha şevkli geliyor, birbirlerine karşı daha müsamahalı davranıyor, dersler daha verimli geçiyordu. 

Kur’an-ı Kerim, itikat, ibadet ve siyer dersleri mümkün olduğunca farklı yöntemlerle yapılıyordu. Zaman iyi yönetilmez ise, ertesi gün telafi ediliyordu. 

Yaz Kur’an Kursları’nda üç hocanın da uyumlu çalışması, cami iklimine ve çocuklarda istendik davranışların oluşmasına büyük katkı sağlıyordu. Çocuklar cemaatin rahatsız olmayacağı şekilde davranıyor, büyükler namaz vakitlerinde çocuklara merhametle yaklaşıyor, saflarda aralarına alıyorlardı.

Halim hoca caminin kadrolu hocasıydı. Genel koordinasyonu başarılı bir şekilde yapıyordu. Çocukları sabah erkenden o karşılıyor, çoşkulu bir şekilde besmele, tekbir ve şehadeti koro halinde söyletiyor, ilahiler okutuyordu. 

Çocukların keyfine diyecek yoktu. Halim hocanın gayretleri ile çikolata, şeker, lokum ara ara dağıtılıyor, dondurma ise nerdeyse her gün ikram ediliyordu.

İkindi namazına müteakip Elif-cüzü Kur’an tilaveti için gelen çocuklar vardı. Halim hoca adeta tam öğrenmenin nasıl olacağını gösteriyordu. Kur’an öğrenmede geride kalan ya da Kur’an tilavetinde zorlanan çocuklar bu telafi ile mutlu oluyorlardı.

Halim Hoca caminin çocuğun karakter gelişiminde ne derece faydalı olduğunu hayatından biliyor, heyecanını sürekli tutacak atılımlar yapıyordu.

Üç hocada bu ulvi görevin mesuliyeti ile birbirlerine, çocuklara ve cemaate davranışlarında, sözlerinde daha dikkatli davranıyorlardı.

Üç mümtaz hocada çocuklar ve gençlerdeki olumsuz düşünce, tutum ve davranışların çok konuşulduğu bir dönemde, bu çalışmanın çok kıymetli olduğunu biliyorlardı.
Bu çalışma, çocukların velilerine ve camiye gelen cemaate güven veriyordu.

Çocuklar mutlu, hocalar umutluydu.


 

Yorumlar 9
Mesut Yaylagül 29 Temmuz 2022 11:19

Saygı değer Mustafa hocam herzamanki gibi güzel bir yazı çıkarmışsın İmam Hatip olmam hasebiyle büyük bir heyecanla okudum. Allah razı olsun Kalemine ve yüreğine sağlık.

Mustafa Baş 25 Temmuz 2022 21:16

Değerli hocam camilerde yıllarca yaşadığımız ama bir türlü çözemediğimiz sorunların çözümünü güzel bir örnekle ortaya koymuşsunuz .

Yazarın Diğer Yazıları