Günümüzden binlerce yıl öncesinde, 1389 yılında, I. Kosova Muharebesi'nde, vatan savunması sırasında şehadete yürüyen aziz neferlerimizin kanları birikmiş ve üzerine gökten yansıyan hilal ve yıldızın yan yana geldiği görülmüştür. Bu durumdan sonra Türk Bayrağı olarak nitelendirilen günümüzde de hala gururla evimizde, arabamızda, sokaklar, caddeler kısacası hayatımızın hemen hemen her yerinde dalgalandırmaktan, bulundurmaktan geri durmayacağımız bayrağımızın şekli oluşmuştur.
Türk Bayrağı, kırmızı zemin üzerine beyaz hilal ve yıldızdır.
Dünyanın en şanlı bayrağına sahip olmaktan ve bu milletin bir neferi olmaktan gurur duymaktayım. Bayrağımız daima göklerde dalgalanacak, bir an olsun göklerden yere inmeyecektir. Türk milleti, şanlı bayrağı için her daim serden geçmiş, geçmeye devam edecektir. Ölünce tabutuna örtülen de odur, düğünde evlere asılan da... Zaferlerde de en önde sancaktadır, seferlerde de... Öyle ki bayrağımız, mazlumların da ellerindedir.
Tüm zulüm gören İslam ülkelerinde, mazlumlar adeta Türk Bayrağı'ndan güç almakta, Türk Bayrağı'nı umutla, gururla dalgalandırmaktadır. Suriye'den Filistin'e tüm mazlumlar, Afrika'dan Avrupa'ya tüm mağdurlar umudu Türk Bayrağı altında yaşamakta buluyor, temenni ediyorlar. Çünkü kutsal değerimiz, şanlı ecdadın kutlu neferleri, aziz şehitlerimizin yadigarı olan sancağımız, barışın, huzurun, adaletin sembolü olmuş, zalimlerin korkulu rüyası, mazlumların beklediği bayrak haline gelmiştir.
Türk Bayrağı'nın dalgalandığı yerde ne korku vardır ne zulüm... Ne savaş vardır ne kaos... Ne haksızlık vardır ne keder...
Şanlı bayrağımız için kaleme aldığım Şiiri de eklemek istiyorum.
Al rengin beni benden alır,
Binlerce şehidin kanı vardır.
Ah benim nazlı güvercinim,
Aşkınla yanmayan var mıdır?
Ayın yıldızın cihanı parlatır,
Sevdamı yazsam sana satır satır,
Ah benim bağımsızlığımın sembolü,
Yer ve gök aşkını haykırır.
Dağlar, taşlar, coşan dereler,
Vurulur mu Türk'e esaretler,
Ah benim sığınağım, yamacım,
Seni yazsın tüm kalemler.
Seni haykırsın tüm kelamlar.