Bugün 23 Nisan... Takvimler ne derse desin, çiçekler açsa da sokaklarda, bayraklar dalgalansa da gökyüzünde, rengârenk gülüşlerle süslenmiş şiirler okunsa da kürsülerde, bir soru soruluyor dünyaya: Bu bayram, her çocuğun mu?
Bayram dedikleri nedir? Neşe, sevinç, umut, oyun, güven, sevgi...
Peki ya Gazze'de, gökyüzünden geçen uçurtmalar yerine bombalar ise, yağmurdan daha fazla gözyaşı düşüyorsa toprağa?
Ya Suriye'de bir çocuğun ilk oyuncağı bir moloz parçasıysa? Anne ve babasının sadece adını biliyorsa...
Doğu Türkistan’da bir çocuğun en büyük hayali “korkmadan ana dilini konuşmak” olmuşsa?
Afrika’da her sabah bir lokma ekmek için gözleri ufka çevrilmişse küçük bir yürek?
Hastane odalarında çocukluğunu kemoterapiyle büyütenler…
Henüz oyun çağında evlilik nedir bilmeden “anne” olanlar…
Akranları gibi koşup oynayamayacak olanlar...
Küçücük yaşında şiddetle, istismarla, korkuyla tanışan bedenler...
Henüz yedi yaşında iken geçim derdini sırtlamışsa minik yürekler...
Onlara da mı bayram?
Bir taraf süslü sınıflarda şiir okurken, diğer taraf sınıf yüzü dahi görmemişse,
Mutlu ailelerin bulunduğu yan binada, aile içi şiddeti en şiddetli şekilde yaşıyorsa,
Bir yan kahkahalarla şenlenirken, öbür yan sessizce ağlıyorsa...
Bayram, herkese eşit midir?
Çocuk olmak ne güzeldir derler,
Ama bazı coğrafyalarda çocuk olmak, hayatta kalmaktır sadece. Adı yaşamaktır lakin, ölmeyi istemek kadar da acıdır.
Belki de 23 Nisan, sadece kutlamak değil, fark etmek günüdür.
Fark etmek, korumak, kollamak...
Her çocuğun neşeye, oyuna, güvene, sevgiye hakkı olduğunu hatırlamak günüdür.
Çünkü bayram sadece bir gün değil, bir hak olmalı.
Çünkü bayram bir çocukla değil tüm dünya çocuklarıyla kutlanmalı.
Bayram hakkı, tüm dünya çocuklarına süresiz tanınmalı...