Mürşide ASLAN

U…mutlu…luk

Mürşide ASLAN

Bir olayı bir düşünceyi irdelerken her birini kendi içinde değerlendirmeli. 

Sonuçtan ziyade süreç, sürecin içinde de her detay ayrı ayrı ele alınmalı.

Neden böyle başladım?

Herkesin bildiği şu sıralar gündemin en başında yer almış, ardında bir video kaydı bırakarak hayatına son vermiş tıp öğrencisi Enes KARA ile ilgili yazılanlara, söylenenlere istinaden…

Enes KARA umarız son olur umuduyla… Özellikle genç kuşakta arttığı dikkat çeken bu tarz olaylar zihinlerimize “Gençlerimize ne oluyor?”,  “Bize ne oluyor?” sorusunu beraberinde getiriyor. Tüm dünyaya baktığımızda intihar vakalarında daha alt sıralarda yer alıyor olmamız bizi rahatlatmaya yetmiyor. 

Yetmemeli de!  

İstatistiklere baktığımızda ise 2002-2019 yılları arasında 53.425 kişi intihar ediyor..
Esasında üzerinde durmak istediğim konu istatistiki verilerden ziyade son yıllarda  gerçekleşen intihar vakalarındaki artışa her bir yönden dikkat çekmek.

6 yıl kadar önceydi… 

Çalıştığım kuruma eğitim kültür ve sanat çalışmaları kapsamında zaman zaman yabancı ülkelerdeki paydaşlarımızı konuk ederdik. Finlandiya’dan bir okulun, bir grup öğrencisi ve birkaç öğretmen misafirimizdi. Eğitim sisteminin dünyada en iyilerin başını çektiği söylenen bu ülkeyi esasında çok da merak ettiğimden misafirlerle üç gün boyunca bizzat ilgilenmiştim.  Merakla gözlemlediğim çocuklarda sakinlik, durgunluk, kendi aralarında bile çok alçak sesle konuşuyor olmaları, aldıkları eğitimin bir parçası mı?  Yapıları mı?  Toplumsal özellikleri mi? Bilemedim doğrusu. 

Öğretmenlerle sohbet etme fırsatı bulduğum ilk anda ‘Eğitim sisteminiz gerçekten dünyanın en iyi sistemi mi?  Bunun sonuçları sizi gerçekten memnun ediyor mu?.... “ 
gibi soruları sıraladım.

Asıl sorumu ise en sona bırakmıştım. Dünyanın en mutlu ülkesi… refah seviyesi yüksek… eğitim sistemi dünyanın en iyisi olan bir  ülke fakat  
“Dünyada genç intihar vakalarının en çok yaşandığı ülke aynı zamanda.”  “Neden?” diye sorduğumda.

“Evet gelir seviyesi yüksek,  evet eğitim sistemi iyi. Fakat bizde insanların konuşabileceği dertleşebileceği, içini açabileceği, paylaşabileceği kimse yok. İnsanlar yalnız. Bu da bir süre sonra bunalıma sebep oluyor” diye bir açıklık getirmişlerdi.

Tamam, bizde vakalar dünya ortalamasına göre alt sıralarda… 

Bu durumdan  biraz rahatlasak da aslında her geçen gün artan genç beyinlerin kendi göçünü hazırlaması  kaygımızı artırmıyor değil. Yakın çevremize baktığımızda bile; iyi eğitim almış, maddi sıkıntısı olmayan, tabiri caizse yediği önünde yemediği arkasında gençler, arkalarında sayfalar dolusu mektup bırakıp hayatına son veriyorsa, bıraktıkları notlarda “ne alkollüyüm, ne  de uyuşturucu aldım, zaten kullanmam da, gayet aklım başımda olarak bu kararı veriyorum” notları bırakıp gidiyorsa düşünmemiz gereken çok şey var demektir.

Yine yanımızda staj yapan iki üniversite öğrencisi ile sohbet ederken gençlerin neden bu yolu seçtiklerini sorduğumda:

“Umutsuzluk hocam, geleceğe dair belirsizlik, gelecek kaygısı ….” Demişlerdi.

Aslında her şey bunun etrafında şekilleniyordu.
UMUT…

                                                                                   (devam edecek)
 

Yazarın Diğer Yazıları