Mürşide ASLAN

Nesil Meselesi, Toplumsal Çürüme

Mürşide ASLAN

 Geçtiğimiz günlerde ilimizde Kayseri Aile Platformunun düzenlediği Erem Şentürk’ün konuşmacı olduğu bir konferans gerçekleşti.

Açıkçası; hep bildiğimiz şeyler zaten diyerek katılmaktan beri durduğumuz bu tarz konferansların, biz farkında olmadan sürecin dişlilerine takılıp normalleştirdiğimiz durumları yeniden gözden geçirmemize vesile olduğuna şahit oldum.

Normalleşmenin, yeni normaller olarak dayatılan algılara boyun eğmenin, bilmem kimin kurgularına göre işletilen süreci kabul etmenin anormalliğini gördüm. 

Birçok konuda geri kalmış, geç kalmış, ihmal etmiş olsak da geleceğin inşasında neslin önemini daha ciddi bir şekilde ele almak farz mesabesinde. Daha fazla geç kalmama adına bu alanda yapılacak çalışmaların bireysel sorumluluğunu ağır bir şekilde omuzlarımda hissediyorum doğrusu.

Çarpıcı örneklerle ve toplumsal gerçeklerle önümüze serilen tablo, gidişatın hiçte iç açıcı olmadığı yönünde seyreden kaygılarımızı perçinlemiş oldu. Her gün ekranlara yansıyan haberler, sosyal medyada önümüze düşen görüntüler. Ayrıntıya girmeye gerek yok, herkes her şeyi görüyor…

İnsanlık çığırından çıkmış dedirtiyor adeta.

Birini sindiremeden ( ki sindirmek, hazmetmek mümkün değil) bir yenisi ile karşı karşıya kaldığımız toplumsal olaylar. 

Ülke sınırlarını kuşatan tehdit unsurları bir tarafa, içtende kuşatıldığımız, insan olma meziyetlerimizden ırak düşürülmeye maruz bırakıldığımız bir toplumsal çürümenin tam ortasındayız. 
Bebeğinin battaniyesini cepheye taşıdığı mermilere örterek vatan savunmasına elindeki son imkanı kullanan kadınlardan, bugün kapımıza dayanmış ateş çemberine karşı 750 lirayı tartışma konusu yaptığımız günlerdeyiz. 

Gazze deki bebek ölümlerine gözyaşı dökerken, kendi sağlıkçılarımızın devletten günlük 8 bin lira aşırabilmek uğruna minnacık ana kuzularına nasıl kıydıklarını duyuyoruz. 

Kanımız donuyor…

Nasıl bir toplum mühendisliği çalışması yapılmış üzerimize farkında mısınız?

Nasıl oynanmış genlerimizle. 

Bunların bizden olduğunu insanın aklı hafsalası almıyor…

Başkalaşıyoruz, biz bu değiliz. Bu biz değiliz.

Devlete güveni, komşuya güveni, akrabaya güveni, meslek gruplarına güveni, adalete güveni, dahası aileye güveni kıra kıra nasılda yalnızlığa sürükleniyoruz…

İnsani krizin boyutları tarif etmek mümkün değil.

Çocuklarımız evlerimizin içinde esir alınıyor, hem de en güvenli alan sandığımız dört duvar arasında. Ellerinde ki akıllı telefonlar aklını başından aldı çocuklarımızın. 

Bizim bilmediğimiz, bizim karşımıza çıkmayan programlar, çocuklarımızın algoritmasını çoktan çizip onları kurbanlarının arasına dahil etmişler bile.

Herhangi bir iş koluna dahil olmayan, okula gitmeyen  % 30 civarında gencimiz olduğunu öğreniyoruz verilerden. 

Nerede bu çocuklar, ne yaparlar? 

Ne yerler, ne içerler, kimi dinlerler…

Hayattan ne beklerler, hayat onlara ne sunar?

Artık görmezden gelme lüksümüzün olmadığı bir zamanda, insani krizin gözlerine bakmak, yüzleşmek ve tüm gücümüzle çıkışı aramak zorundayız. Bunları düşünmekten, konuşmaktan korkmadan aksiyon almalıyız.

Zira daha fazla zaman ve zemin kaybına müsaade edecek lüksümüz yok.

Selametle.

                                                                                                            

Yorumlar 1
Tülay Yeşil 19 Ekim 2024 19:47

Herkesin anlayacağı şekilde yalın, öz ve anlaşılır ifadeler,mükemmel tespitler.Kaleminize, zihninize sağlık.

Yazarın Diğer Yazıları