Ey Oğul! Güneşin balçıkla sıvanmadığı söylemi, zamanın ruhuna yenik düşenlerin avuntusudur. Tarih şahittir ki, güneş balçıkla sıvanabilir, gerçeklerin üstü örtülebilir. Hakikat sükut suikastına kurban gidebilir, hiç söylenmemiş, dile getirilmemiş gibi olabilir. Umumun zihniyetine ters düşen gerçek, öfke uyandırır. Sapkınlıkla, sapıklıkla suçlanır, savunmasız kalır(Alev Alatlı).
Düşünce ve edebiyat dünyamızın saygıdeğer ismi Alev Alatlı’nın zihnimin kıvrımlarında yolculuğunu hiç bitirmeyen bu cümleleriyle başlamak istedim yazıma.
Sanırım hiç de bitmeyecek bir yolculuk…
Dünya böyle bir gerçekliğin içinde yakaladı bizi. Zamanın ruhuna teslim çoğunluğun, herkese yetecek bir dünyayı, herkese dar edecek hale getirmek gibi bir misyonu kutsaması, mana ve değer kaybının en dip seviyelere düşmesi karşısında akıntıya karşı kürek çeken kayıkçıya döndü halimiz.
İnsanın mevcut vicdan bakiyesi irtifa kaybını önlemeye yetmiyor.
Vicdanlara giden yollar tıkalı; hırs, menfaat, riya, makam, mal, mülk sarmalı geçit vermiyor.
Egonun teslim aldığı kafaya ve kalbe, ihtirasın yok ettiği vicdanlara erişim sağlanabilir mi? Hakikati anlatmanın bir yolu var mı?
Vahametin ötesinde bir savrulmuşluğun içindeyiz.
Bu gerçeği görmeyen var mı?
Kendimize gelmemiz için daha ne olması gerekiyor bilmiyorum.
Tarihin en büyük soykırımı yaşanırken Gazze’de, soykırımcılara destek olmaya devam ediyoruz.
Birbirimizi zayıflatarak,
Birbirimize hançer saplayarak…
İyilik azdır, hakikatçiler azdır.
Bu hep böyle…
Buna mukabil gerçeğin üstünü örtüp vicdanlarına yol bulamadıklarımızın çokluğu ürkütücü olsa da, Allah azı çoğa galip kılmaya muktedir olandır.
Umudumuz o ki; Allah azı çoğa galip kılsın.
Kimse alınmasın demeyeceğim;
Sözüm hem meclisten içeri hem meclisten dışarı…
