Sevgili dostlar geçen yazılarımızda genel olarak Allah Rasulü’nün ahlakî özelliklerinden bahsetmiştik. Bu yazımızda da Hz. Peygamberin Kur’an ışığında görev ve sorumlulukları ile birlikte bazı sıfatlarını tanımaya, O’ nun bu misyonunun mü’minler üzerindeki yansıması konusuna dikkat çekmeye çalışacağız.
Bütün peygamberlerin olduğu gibi Hz. Muhammed’in , peygamberlik misyonu anlamında ilk görevi Cebrail aracılığıyla kendisine bildirilen ilahi emirleri muhataplarına iletmesidir. Yani Hz. Peygamberin risalet bağlamında ilk görevi “Tebliğ” dir.
Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O’nun mesajını iletmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphe yok ki Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.(Maide 67)
Onlara haber verdiğimiz azabın bir kısmını sana ister gösterelim, ister (bundan önce) seni vefat ettirelim, senin görevin sadece tebliğ etmektir; hesaba çekmek bize aittir.(Ra’d 40)
(Ey resulüm!) Buna rağmen eğer onlar senden yüz çevirirlerse artık sana düşen, sadece açık seçik duyurmaktır.(Nahl 82)
Demek ki peygamberimizin görevi, muhatapları ister kabul etsin isterse reddetsin vahyi muhatap olduğu insanlara ulaştırmaktır.
İkinci husus peygamberimizin tebliğ vazifesini gerçekleştirirken tebliğ edilecek hususları olduğu gibi ve açık açık beyan etmesidir. Yani tebliğ vazifesinden sonra “Tebyîn” görevi vardır.
İstisnasız her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açık açık anlatsın; bundan sonra Allah dilediğini sapkınlık içerisinde bırakır, dilediğini de doğru yola iletir. O, güçlüdür, hikmet sahibidir.(İbrahim 4)
O peygamberleri apaçık delillerle ve kutsal metinlerle gönderdik. İnsanlara indirdiklerimizi kendilerine açıklaman için ve (ola ki üzerinde) düşünürler diye sana da uyarıcı kitabı indirdik.(Nahl 44)
Üçüncüsü, Allah Rasulü’nün Allah’ tan aldığı hükümleri hikmete dönüştürme yani “Tahkim” görevi vardır. Bu zannedildiği gibi alternatif bir hüküm değil, vahiyden öğrendiklerini hayata taşımasıdır.
İnsanlar arasında Allah’ın sana gösterdiğine göre hükmedesin diye hakkı içeren kitabı sana indirdik; hainlerden taraf olma!(Nisa 105)
Dördüncüsü , peygamberimizin “Tebşir” görevi vardır. Mübeşşir, ilahî emirlere uyanları cennetle müjdeleyen anlamına gelmektedir. Allah Rasulü tebliğ vazifesini yerine getirirken özellikle mü’minleri cennetle müjdelemiştir.
De ki: “Ben kendim için, Allah’ın dilediği dışında ne bir fayda elde edebilirim ne de zarardan kurtulabilirim. Eğer gaybı biliyor olsaydım elbette bundan çok faydalanırdım, başıma kötülük de gelmezdi. Ben yalnızca inanan bir toplum için uyarıcı ve müjdeleyiciyim.”(A’raf 188)
Beşincisi, cehennemle uyaran anlamında “Nezir” görevi vardır.
Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Kuşkusuz ben de O’nun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.(Hud 2)
Kâfirler, içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar da, “Bu tuhaf bir şey, öldükten ve toprak olduktan sonra mı (dirileceğiz)? Bu olmayacak bir dönüş!” dediler.(Kâf 2-3)
Cehennem neredeyse öfkesinden çatlayacak! Oraya her bir grup atıldıkça, muhafızları onlara, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar.(Mülk 8)
Altıncısı, peygamberimizin bir görevi ve sıfatı da “Tezkir” dir. Allah Rasulü’nün müzekkir olması gerçeği hatırlatan birisi olmasıdır.
Artık sen öğüt ver, çünkü sen ancak bir uyarıcısın.Onların üstünde egemen bir zorba değilsin.(Gaşiye 21-22)
Yedincisi, peygamberimizin özelliklerinden birisi de Allah’ a davet eden(çağıran) anlamında “Da’î” olmasıdır.
Ey peygamber! Seni tanık, müjdeci, uyarıcı, izniyle Allah’a çağırıcı ve etrafını aydınlatan bir ışık olarak gönderdik.(Ahzab 45-46)
Sekizincisi, aydınlatıcı kandil olması anlamında “Sirac-i Münir” olmasıdır.
Ey peygamber! Seni tanık, müjdeci, uyarıcı, izniyle Allah’a çağırıcı ve etrafını aydınlatan bir ışık olarak gönderdik.(Ahzab 45-46)
Dokuzuncusu, Hz. Muhammed’in sıfatlarından bir tanesi de en güzel örnek anlamında “Üsve-i Hasene” olmasıdır.
İçinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır.(Ahzab 21)
Onuncusu, şahitlik yapan, problemi çözen, örnek olan anlamında “Şahid” olmasıdır.
Kuşkusuz seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik ki, (ey insanlar) Allah’a ve peygamberine iman edesiniz, O’nu destekleyip büyüklüğü karşısında eğilesiniz ve akşam sabah O’nu tenzih ederek anasınız.(Fetih 8-9)
Sonuç olarak içinde yaşadığımız toplumda her mü’min iyi bir tebliğci ve davetçidir. Bu tebliğ vazifesini yerine getirirken kendinden başlayarak hem ailesine hem de diğer insanlara örnek olmak zorundadır. Söz ve eylemlerinde hikmetle hareket etmelidir. İyiliğin, güzelliğin, doğruluğun,merhametin ve adaletin şahitliğini yapmalıdır. Hayatı cehenneme çevirmek isteyenlere karşı, ahirette dünyada yaşattıklarının kat kat fazlasıyla karşılaşacaklarına iman etmekle birlikte, kötülüğe elimizle, dilimizle ve kalben buğzederek mücadele edilmelidir.
Yukarıda zikredilen görev ve sıfatlar genel anlamda bütün peygamberlerin ortak özellikleri olmakla birlikte özelde peygamberimize hitap etmektedir. Mü’min olmakla mükellef olan bizler ise Hz. Peygamberin örnekliği üzerinden, ifade edilen sorumlulukları hayatımıza taşımak ve insanlığa şahitlik etmek zorundayız.
Dünyadaki müslümanların içinde bulunduğu pürmelâl ortada iken müslümanların ne kadar mükemmel bir dine, kitaba ve peygambere sahip olduğunu yatıp kalkıp söylemesi bir iddiadan öte geçmiyor. Rabbimden öncelikle yeryüzündeki yaratılış amacımızı unutmadan hayata bakabilmeyi ve peygamberimizin ahlakını örnek alarak bir hayat sürebilmeyi hepimize nasib etmesini diliyorum ...