Değerli dostlar, Vartancayla ilgili söyleşimize Erkilet Dayanışma ve Kültür Vakfında devam ediyoruz. 2009-2019 yılları arasında Erkilet Dayanışma ve Kültür Vakfının başkanlığını yapmış Erkiletli Hasan Arıcan abimizle benim de araştırmalarım sonucunda ulaşabildiğim sınırlı sayıda sözcüklerden oluşan Vartancadaki kelimeleri ve Türkçe karşılıklarını konuşmaya devam ediyoruz.
Mandıracının düvesi, ev sahibinin hanımı. Artık anası, bacısı gibi görür. Bir kardeş gibi görürler. Misafire hizmette hiç kusur etmezler. Ben sonradan TEK’te çalışırken bütün köyleri bilirim. Hele hele Pınarbaşı’nın Çerkez köyleri -Allah onlardan razı olsun- o kadar saygın o kadar hürmetkar insanlar ki bulunmaz yani.
Mazin, yoğurt hocam. Ben yeni duyuyorum bunu.
Araştırmalar sonucu bunlar çıktığı için…
Meleişi, meleğişi; koyunların meleme işi.
Koyunların me me dediğinden söylenmiş.
Ölmek; yükleri yıkmak veya geçici konaklamak yani buraya ölek, burda kalak, yık.
Bir müddet kalmak anlamında.
O bulunduğu yerde konaklamak. Bu evin bir okulun yanı da olabilir. İlla ki oda diye bir şey yok. Odaya varır, orda misafir var. Ne yapacak bu adam? İkinci bir oda da yoksa köye gelip bir okulun veya caminin yanına meydanına konaklayacak. Bu ölme olayı da ordan.
Ölün, yükleri yıkın.
Eşeğin, katırın veya atın üzerindekileri indirin.
Üzerinde satılacak mal var. Onları yıktırıyorlar.
Partal; kumaş, elbise, yük. Genelde hayvanların üzerindeki yüke partal denir ama kumaş dediğimiz kumaş da satanlar kumaş taşırlar.
Yerine göre bu anlamda yerine göre diğer anlamda kullanılmış.
Elbise satıyor adam o da partal.
Patlangıç; tüfek, tabanca, silah. Patlıyor ya. gizli anlamda söylemesi gerekiyor. Polis veya asker anlamasın diyor.
Bir kısmı yansıma kelimelerden oluşuyor. Yanına Türkçe yapım eklerini getirmişler ve bir kelime ortaya çıkmış.
Uydurma diyelim. Uydurmuş ama oturuyor.
Güzel almışlar diğer dillerden. Türkçe yapım ekini de ekleyerek yeni bir kelime ortaya çıkmış.
Patlangıçlı; silahlı kimse, jandarma, kolcu, bekçi.
Hepsine birden verilen ad.
Patlangıçlı caş var bir de. Bu da bildiğimiz kaba bir tabir oluyor da emniyet gücü anlamında.
Büyük adam anlamında.
Korkulacak şekilde caş dediğimiz de eşeğe diyorduk ya, burda o kastedilmiyor da yani sakınılacak anlamında söylüyor. Silahlı devlet görevlisi gibi algılayabiliriz.
Pıtıh, yoğurt. Ben de yeni duydum.
Daha önce de mazin kelimesinin yoğurt anlamına geldiğini söylemiştiniz. İki ayrı kelime yoğurt anlamında kullanılmış.
Pi, kelimesi var. Pi sayısı falan değil. Geometride olan pi değil.
Pi ne anlama geliyormuş?
Yağ.
Pi kelimesi ile ilgili bir anınız olduğunu biliyorum.
Rahmetli oldu Rüştü abi vardı Rüştü Bilgin. Mehmet Altıparmak hemşehrimdi, o da rahmetli oldu. Onun yazmış olduğu bir dergide Rüştü abiyle konuşuyoruz onun arkadaşıydı o bu konuda diyor ki: İzmir’e gitmiş adam yağ almaya. Artık zeytinyağı mı sade yağ mı neyse. Yağ almaya gidiyor. Burda da yağ pahalanıyor. Ne yapacak? Arkadaşını ararken yağ pahaldı getirsin dese yanındakiler duyacak.
Ne demiş olabilir acaba?
Pi avzunlaştı hemen gişetmeden al yık, diyor. Satın al, getir anlamında.
Yağın fiyatı yükseldi sen ordan al, getir.
Ayıktırma orayı diyor. Adam belki orda değil. Telefonnan söylüyor. Telefon etmek kolay mı? Postanede yazılacağın veya jandarmada yazılacağın. Sıraya gireceğin aradığın yeri nasıl bulabilirsen orda söyleyeceğin.
Zor günler.
Düşünebiliyor musun? Hocam, biz burda karakolla görüşürdük akşamdan sonra. Postane karakola bağlardı. Acil ne olursa olsun. Karakola varılır, konuşulur. Kaç kuruş yazdığını jandarmaya bildirir postane. Oraya yatırır sabahleyin de Erkilet’teki postaneye varır. Borcunu yatırır orda. Jandarmanın aldığı parayı öylece iletişim sağlanır.
Nereden nereye geldik.
Sessiz martin, ben yeni duydum bunu. Metreymiş. Ölçü aleti. Yani silaha benzetmiş.
Açınca silah gibi oluyor. Benzetme yapılmış.
Yok, onu kastetmiyor. Ağaç metreler var ya o. Yoksa açılanlardan değil. Uzun metreler var birer metrelik. Onu dövüşte de kullanıyor işte. Martin neydi? Silahtı.
Sıçanboku, çakmak taşı hocam. Sıçanın pisliğine benziyor. Eskiden çok kıymetliydi. Karaborsa, bulunmazdı her yerde. Ararlar, dararlar hatır için verirlerdi. Küçük şişelerin içinde gizli gizli satarlardı. Kaçak olarak Suriye’den getirirlerdi.
Dorun veya durun, buğday. Durun buğdayını biliyorum. Durun buğdayını duyardık. Değirmenlerde falan olurdu.
Durun ufağ, bulgur. Bulgur disen kim küsüyordu ki?
Biraz küçüğü olduğundan demişler.
Herhalde gizli bir tarafı var ki bulgur dememişler.
Sonuçta gizli bir dilden bahsediyoruz.
Süzmek; mesela şurda adam gizli bir şey içiyor. Diyelim alkol alıyor veya çay içiyor. İçilen bir maddeye süzme deniyor ama genelde gizli içilene de süzme denirdi. Yav, süzüyor orada.
Alkol içiyor anlamında. Zamanında toplumca alkol içilen kişiler yadırganırmış, ondandır. Şu anki gibi ortada içilen bir içecek değilmiş. Saygınız varmış dediğiniz çok doğru.
Tabii. Kahvede büyüklerimiz geldi mi biz oturamazdık. Bırak oturmayı otursan da çay bile içemezdin. Karşılarında çekinirdik. Şimdi karşılıklı oyun oynanıyor. Devir değişti. Kimseyi kınamıyorum da.
Şabet; necaset, pislik.
Şa(a)bet mi şabet mi?
Şa(a)bet.
Uzatılarak söyleniyor.
Belki iki a’lıdır.
Te(ğ); git, ortadan kaybol. Misal yanındaysa bir şey konuşacaksın te(ğ), git burdan. Beni duyma anlamında.
Tüfen, tifon; sigara.
O biraz da benim anladığım kadarıyla Arapça’dan geçmiş olduğunu düşünüyorum. Sigara Arapça’da duhan yada dühan anlamına geliyor. Ordan bozularak aktarılmış.
Tifon süzüyor derlerdi. Sigara içiyor anlamında. Duhandan belki türetilmiştir. Arapça, Ermenice, Rumca, Türkçe karışık.
Sonuçta ticari dil olarak kullanılan ve yakıştırma, uydurma, yansıma kelimelerden oluşan bir gizli dilden bahsediyoruz.
Ama tutmuş hocam kullanıldığına göre. Bugüne kadar gelmiş.
Şu ana kadar 100’e yakın kelime saydınız.
Tüğdürmek; vermek, sıvışmak, kaçırmak, keybetmek. Çal ya, tüğdür bunu kimse görmeden, götür, kaybet.
5. bölümün sonu