Murat SERİM

Ticari Bir Dil Olarak Vartanca'daki Sözcükler

Murat SERİM

Değerli dostlar, Vartancayla ilgili söyleşimize Erkilet Dayanışma ve Kültür Vakfında devam ediyoruz.  2009-2019 yılları arasında Erkilet Dayanışma ve Kültür Vakfı'nın başkanlığını yapmış Erkiletli Hasan Arıcan abimizle benim de araştırmalarım sonucunda ulaşabildiğim sınırlı sayıda sözcüklerden oluşan Vartancadaki kelimeleri ve Türkçe karşılıklarını konuşmaya devam ediyoruz.  

Döğ, sofrada yemek. Döğme derken şiddet anlamında değil yemek anlamında. 

Vartancada yemek işine döğmek deniliyor. 

Yemeği yiyeceğin. Hadi döğ anlamında. 

Delioğlanı döv, ekmeğini ye. 

Dumanlı, dümanlı; pilav veya yemek anlamında. İlle de pilav diye bir şey yok, yemek anlamında. Yemekleri ye anlamında. 

Düve; kız, kız çocuğu, genç kadın, dişi dana. Genç olmayı öne çıkartıyor. 

Düve de zaten genç ineğe verilen ad.  
  
Enayiotu, sigara tütün. 

Engez; sır, kadın ve erkek uzvu. 

Engezle; çiftleşme, kaçırma. 

Galgal; köpek. Bizim it dediğimize galgal diyorlar. 

Gasar; yapma, sus, dikkatli ol, az konuş, açık verme. 

Gasalanmak veya gasalmak bu ayrı. Kibirli olmak veyahutta yürümek.

Çok gasalanma denir.

Halk ağzında ne gasalıyon kardeşim? Yani mütevazi ol anlamında, tepeden bakma olayı gibi. 

Senden büyük Allah var.

Aynen öyle halk ağzında.

Gasalma veya kasalmak; kasıntı yapma, tepeden bakma. 

Germir; Türk olmayan, namaz kılmayan demiş ama illa ki Türk olup da namaz kılmayan da var. 

Beynamaz. Kaldı ki Kayserimizin Germir muhitinde de eskiden Ermenilerin, Rumların yaşadığını biliyoruz.   

Ben biliyorum. Kilise de var, cami de var. Ben girdim, gördüm hepsini. Türk olmayan insanlardır. Beynamaz daha da uygun düşüyor. İlla da namaz kılmayan değil.

Yerine göre, kullanışına göre farklı anlamlar taşıyabiliyor. 

Ges veyahutta keş, peynir. 

Geş veya giş; kötü, çirkin, fena, aptal, bön. Yani kötü anlamında giş ya. Diyelim ki Erkiletçe de bir şey alınıyor ya onun kötü olduğu anlamında karşıdaki arkadaşına giş ya, alma anlamı taşıyor. Onu caydırıyor yani. 

Gişe, gişelmek; karşı tarafa sertçe hareket etmek, kızmak. 

Geşele; ucuzlamak, fiyatını azaltması. Yani biraz düşürttür anlamında. Fiyatı düşür anlamında. 

Geşetmek; ayırmak, bozmak, yatıştırmak. Yani yatıştırmaya çalış anlamında. 

Kelimeden Türkçedeki yapım eklerini kullanarak yeni kelimeler türetmişler. 

Geşin geşi, kötü diyoruz ya daha da kötü. Kötünün kötüsü, çirkinin çirkini anlamına geliyor.  

Geşin geşi beterin beteri gibi. Kullanımı duruma göre değişebilir.

Geşlik, korkaklık. Ne geşeliyon ya? Pes etmemek yani geş demedik, uyarıyor geşlik yapma. 

Geşlik yapma korkaklık yapma.

Gevrek, inanmayan diyelim. İnanmayana gevrek falan derler bazen. İnanıyor ama bazı şeyleri yapmıyor. Niye gevriyon? Gevreme veyahutta gevreklik yapma gibi böyle bir yakıştırmalar oluyor. Demin dedik ya gayrımüslimlere söyleniyor ama biz kendi insanımıza da aynısını söyleyeyim diye yapmadığı için. Gevrek misin? Müslüman değil misin? Sen niye yapıyon bunu? Tenkit anlamında gevrek misin diye soruyor. Yoo, gevrek değil aslında, inançlı da yapmıyor. İnancımıza uygun olmayan bir hareket yapıyor, ona karşı da sen gevrek misin kardeşim? Niye yapıyon bunu?

Tenkit ediyor.

Evet, tenkit etme bâbında. 

Gişel; bağır, çağır, karşı çık. Kızma, öfkelenme, tenkit etme, yapma onu diye. Çocuk olsun, büyük olsun. 

Gişelmiş; bozulmuş, yenmez hâle gelmiş, kokmuş. Kötü olmuş anlamında. Kullanılamaz hâle gelmiş maddeye göre.

Gişet, kov diyor. Uzaklaştır, getirme yanına, oturma, kalkma anlamında bir şey. Kov, gitsin diyor.  

Gişlik; kötülemek, bozgunculuk, yamak yani birinin adına konuşuyor gibi. 

Giş adam ya bu. Lüzumsuz, kendine değil de başkasının adına konuşuyor anlamında diyor. 

Gişen, geşen; korkan, korkak anlamında. 

Gidor, gudor da oluyor. Para anlamında. 

Gubuduh veya gibiduh; benim fazla duyduğum bir kelime değil ama yalan, atmasyon, ağız kalabalığı. Öyle boşboğaz gibi bir şey.

Geveze konuşuyor. 

Gubuz veya kubuz; yarı yalan konuşan, övünen, abartılı anlatım. Yalanla karışık atıyor. Bir kelime doğruysa yanına üç beş dene de yalan atıyor anlamında gubuz kesiyor. 

Gubuz atmak; yalan atmak, dayanaksız konuşmak, ispatı olmayan bir şey atıyor ama dinlendiriyor yanındakileri. 

Hançer, bıçak veya kama. Bu, Türkçemizde de kullanılıyor.

Evet, kullanılıyor, doğru. 

Höbük, yığma. Bizim Türkçemizde höyük de deniyor ya ordan herhâlde türetilmiş bir Erkiletçe. 

Kepenek, kağıt para. 

Gidor para, kepenek kağıt para.

Eskiden pankurut da derlerdi. 

Ne derlerdi?

Kağıt paraya pankurut derlerdi. 2.5 liralar, 5 liralar falan vardı. Kırmızı 2.5 lira vardı. 2.5 pankurut derlerdi. Bizden daha yaşlılar pankurut derlerdi. 

Kevik; saman, başak başı yani ekinin başı, hayvan yemi. 

Kırmak, çiftleşme anlamında. 

Kunup suyu, çorba anlamına geliyor. Ben de bunların bir kısmını araştırmalarım sonucunda öğrendim. 

Tabii bizim için çok önemli çok değerli bilgiler.

Kütük suyu; pekmez, şarap. 

Kütüklerle vurarak ezildiği için mi acaba o anlamı vermişler?

Yok, bizim burda üzüm asmalarının köklerine kütük denir. Uzar, yeşerir, çıbıklar olur, yaprağı toplanır, üzümü alınır. Sökmeye falan kalkar kurumuşsa. Neyse kütük ya kütük olmuş denir. O sökülür, tekrar odun edilir. 

Oradan mülhem söylemişler. 

Aynen öyle. O üzüm sapının köküne de kütük diyoruz. 

Martin, tüfek. O artık Türkçede de filmlerde geçiyor zaten. 

Doğru, Yeşilçam filmlerinde geçiyordu. 

Mandıra, Erkiletçede çok kullanılan bir kelime. Çünkü dışarda ticaret yapılıyor ya. 

Ne anlama geliyor mandıra?         
            
Misafir odası. Misafir, köylerde eskiden çoktu. Ulaşım olmadığı yerlerde mandıra. Yani bir köyde misafir odaları var. Her evin bir yerinde saygın insanların misafirler için serili, dayalı, döşeli odaları olur. Yatakları olur, yorganları olur. Misafir doğru gelir, oraya yemeği falan getirilirdi. Böyle bir millet olur mu? 

Siz de mandırada misafir olarak kaldınız mı?

Kaldım. Babamınan gittiğimde 6 yaşındaydım.

Nerede kalmıştınız?

Kaynar’da kaldım hatırımda kalan. Birkaç yerde daha kaldım onları unuttum ama Kaynar‘ı unutmuyorum. 

Kaynar’da bir anınız var mı? 

Babam çerçilik yapıyor, köyün içine gidiyor, satıyor. Biz de orda malları bekliyok. Yanında oturuyok. 

Odada, evde babanızı bekliyordunuz. 

Odada veya ev sahibinin avlusunda yıkılmış olan şeyler. Satıp bitirdi mi gelir tekrar alır, götürür. Olay bu. 

Anladım, anladım.
    
Mandıra yani eskiden köylerdeki oda sahibi.
 
Mandıra, misafir odası sahibi gibi.

Sahibi var da mandıranın sahibi o. Sahipli oda. 

Mandıracı, ev veya oda sahibi. Ne demişler mesela? Mandıracı curuna avzın ama delioğlana giş. 

Ne anlama geliyormuş?

Anlamı şuymuş: Ev sahibi suyuna iyi, ekmeğine kötü.
 
Su veriyor ama ekmek vermiyor. :))

Delioğlan iyi de yemek iyi değil. 

4. bölümün sonu

Yazarın Diğer Yazıları