İstanbul Fatih’te Müzehhibe Emel Türkmen ile tezhip sanatı üzerine söyleşimize devam ediyoruz.
Hocam, tezhip sanatını eserlerinize uygularken amaçlarınız nelerdir?
Biraz önce söylediğim gibi. Yani yazının özellikle yazıya yakışanı derken aslında birçok açıdan bakılıyor bu işe. Çünkü şöyle: Harf karakterleri, yazının yoğunluğu, dengesi, tabii ki önce manevi değeri ve manevi kıymeti çok önemli. Ama bunu kendimizden değil de o kelamdan bilerek. Şimdi bir noktadan sonra nefis devreye girdiği zaman kişi kendinde zannediyor o ulviyeti. Allah herkesi korusun bu düşünceden ve farkında olmayarak gerçekleşen bu nefis probleminden. Ama kişinin kendinde değil de asıl o kelamda o güzelliği ya da o sözün oradan geldiğini, o ayetteki, manadaki o önemli olan güzelliği yakalayıp kendinden bilmediğinde; kendinden bilmezse o zaman ona yakışacak en güzel işi, layık olacak en güzel tezhibi yapmaya çalışmak. Ben öyle düşünüyorum. Yani bunun için de bir konusunun olması, konu zaten yazıdır. Klasikte yazıdır ama modelde sizin koyduğunuz konudur. Yani serbest tasarımlarla biz bir konu seçeriz. Ama klasikte konuyu zaten hattat belirlemiş olur.
Hemen arkamızda duran Kabe'nin olduğu tezhip levhası sanrım sizin bir başka çalışmanız.
Eşimle beraber.
Bunu anlatır mısınız hocam?
Burada aslında eşim tavafı anlatmak istemişti. Hac suresinden iki ayet seçti burada. İki daire yani dıştaki oval ve içteki ovalde iki farklı ayet var. Fakat bu bir tam bir ovaldi. Ben eşime dedim ki: Ben Kâbe’yi odaklayamıyorum gözümde. Kâbe odaklanması lazım. Bu teknik bir şey tabii. O zaman Kâbe’nin sol tarafından bir kısmını çalışmayalım, dedim. Bu Kâbe’yi direkt görmek istiyoruz ya amacımız o. Sonra Kâbe örtüsünü buraya resmedelim yoksa başka bir şey mi olsun Kâbe’nin üzerine diye buradan düşünmeye başladık. O zaman dedim ki eşime: Her şavtta bir selam veriyoruz. Bismillahi Allahu Ekber, diyoruz. Onu yazalım dedik.
Doğru, 7 şavt bir tavaf oluyor.
Her şavtta bir selam veriliyor. Bu selama da Bismillahi Allahu Ekber deniliyor. Şu an Kâbe’nin üzerindeki yazıların hepsi tekrar ederek Bismillahi Allahu Ekber diyerek kufi yazısıyla yazılı. Onun dışında tezhipte de şöyle bir olay gerçekleşti, bu benim için önemli bir detay: Ben, bu eserin tezhibini yaptım ve yattım. Uyumak istiyorum artık, gece 3-4 olmuş. Bir rumi hattı, bir de hatayi üslubu motiflerin olduğu bir iplik kullandım. Biri bayanları biri erkekleri temsil etsin. Kendimce böyle bir mana vermek istedim. Sonra başımı yastığa tam koyacağım, aklıma dua geldi. Şimdi Kâbe’yi ilk gördüğünde edilen dua kabul edilir, derler.
Evet doğru.
Allah’a çok şükür hac nasip oldu ikimize de.
Allah kabul etsin.
Âmin, cümlemize. O sırada biz, gözümüzü hiç kaldırmadan ilk gördüğümüz esnada ettiğimiz duanın kabul edileceğini düşünerek çok dua etmiştik. Gece gitmiştik hatta. O an aklıma geldi. Bir anda aklıma geldi.
Hangi duayı etmiştiniz hocam?
Bir sürü. Eşimizin dostumuzun boynumuzun borcu duaları da dahil. Ama o esnada yakarışı anlatmak gerekiyordu. Dua yani el. Şimdi ben eli nasıl ifade edebilirim? Resim çizemem, yapraklar aklıma geldi. Orada karşılıklı yapraklar duayı temsil ediyor. Büyük hatayiler bayanları, rumiler erkekleri, küçük kırmızı çiçeklerimiz var içlerinde, onlar da çocukları temsil ediyor. Ben, kendimce Kâbe’ye dönüp dua eden insanları burada yapmaya çalıştım.
Bir tezhip sanatçısından da anca böyle bir şey beklenir. :))
Aynen öyle oldu. Diğer eserin daha farklı bir hikayesi var.
Anladım, biraz da ondan bahseder misiniz hocam?
Sharjah, Birleşik Arap Emirlikleri’nin 7 emirliğinden biridir. Sharjah’da geleneksel sanatlarla ilgili çok ciddi anlamda bazen hat, bazen İslam sanatları üzerine büyük bienaller yaparlar ve dünyanın her yerinden sanatkârları davet ederler. Türkiye’yi temsilen de beni davet ettiler. 12-13 tane eserle bir solo sergi yani kişisel sergi istediler. Ben de elimizdeki levhalarla daha önce sergi yaptığımız için bunlar gördükleri levhalardı. Yeni bir şey üretmek istedim. Kâbe’yi zaten götürmek istiyordum. Bu arada bu levhanın ismi ‘‘Beytullah’ta Tazarru’’. Hemen yanındaki levhanın ismi de ‘’Arşın Sesi’’. Çünkü bu çok enteresan, yükselme ile alakalı. Bu, itibar yükselmesi olabilir, iman yükselmesi olabilir, her şey olabilir.
Yükselmeye neyi koyuyorsanız o.
Yani yükselmek. Ona ne koymak istiyorsanız. Bieanalin konusu buydu. Ben de başta duyulan, ibadete çağıran hiç kesintisiz ezan sesi. Saniye saniye, dünya döndükçe kesilmeden devam eden ses. Şimdi bunu nasıl ifade edebilirim? Orada namazla ilgili bir ayet-i kerimeyi eşim altına çalıştı. Peki, nerede ilk ezan okundu? Mescidi Nebevi’de. Kim okudu? Bilal Habeşi okudu. Fakat ben gece istiyorum. Saba makamı istiyorum. Şimdi biz de saba makamıyla ezan biliyorsunuz çok önemli. Sol taraftaki küçük harflerin hepsi medafe kesimdir, kabarık duruyor zaten. O harflerin zemininde o nota çizgileri var. Ben de istiyorum ki saba makamını notalarla ifade edeyim orada. Anlaşılsın ki orada bir ses algısı yani bir musiki var. Yani sesi ifade etmek istiyorum. Fakat yine öğrencilerimden biri bunu konuşurken hocam dedi. Biraz musikiye de merakım var, dedi. Osmanlı Dönemi’nde notalar harflerle temsil edilirdi. Size saba makamını ben bulurum, dedi.
Ne buldu hocam?
Saba makamındaki harflerin sıralamasını bana getirdi. Sonra ben onu lazer kesimle kestirip bu notaların üzerine onları yerleştirdim.
Aslında serbest tasarım bu.
Yani konu o şekilde gelişti. Yukarıdan inen yeşil yapraklar da ruhani yani nurun devamı yani arşa çıkan sesin nur olarak dünyaya dönmesi. Sağ taraftaki geometri ise Mescidi Nebevi’nin içerisinde Emevi Dönemi’nden kalan bir mihrap var. Mihrabın geometrisi yani o dönemin süslemesi. Tezhip zaten benim kendi çalışmam. Sağ taraftaki yapraklı bölüme hatayi diyoruz ona. Onun içerisinde bulunan motiflerdeki yapraklar her şey kalpten oluşuyor. Yani sebebi peygamberimize olan sevgimiz. Güller de yine peygamberimizi temsil eder.
Her şey kalpte bitiyor hocam, doğru.
Öyle. Abdülhamit Dönemi’nde yapılan kubbeyi oraya resmetmek için işte bu temel altyapı gündeme geliyor.
Ben de orada yaşadığım için biliyorum.
Şu mukarnas kısmı resim bulamadığım için, birebir yapmak icabı olduğundan beni çok zorlamıştı. Yakından tabii görmek isteyecekler.
Söyleşiden sonra yine çekeceğim hocam.
Nasıl isterseniz.
14. bölümün sonu