Murat SERİM

Rufai Dergâhının Gönül Sultanları

Murat SERİM

Erzurum’da Abdülbaki Çınar Hocamızla Rufailik üzerine söyleşimize devam ediyoruz.

Yazdığınız Gönül Sultanlarımız isimli kitabınızı ben de okudum. İçinde hakikaten başta büyük dedeniz, dedenizin dedesi Ahmed Baba, onun oğlu Şehit Yakup Baba ve onun da oğlu Hacı Mevlüd Baba’dan bahsediyorsunuz. Hocam bu kitabı yazma amacınız nedir? 

‘’Seyyid Hacı Mevlüd Baba bir amcamın oğlunu kastederek dedi ki: ‘Abdülbaki, ben ona çok yazdırdım. O yapraklar hâlinde gelen giden aldı, dağıldı, gitti. -Allah aşkına demek ki bizde bu istidadı, yeteneği, kabiliyeti görmüş olmalı ki Allah razı olsun onu muhabbetinden- dedi ki: ‘Abdülbaki bir asar bırak.’ Asar, Hz Allah bize bunu nasip etti. Hz. Ahmed Baba’nın türbesini yapmayı nasip eyledi. Biz de burda yola çıktık aşkla, muhabbetle, başladık. Hacı Mevlüd Baba’nın sağlığında bir kasette Hacı Mevlüd Baba’nın olağanüstü hâllerini, Hz. Resulü Zişan Efendimizi ziyarete gidişini, ilm-i bâtın şehrini, kendisine Resulullah huzurunda birden çok lisan öğretecek ledünni ilmi öğrenişini kaydettik. Onların orijinal yapısına, objektif olmaya gayret ettik. Amcalarımdan, babamdan, aile büyüklerimizden, Hacı Mevlüd Baba’nın halifelerinden duyduğumuz vakaları ebedileştirmek istedik sonraki nesillere intikal ettirmek için. Orda da iki şey aradım. İslam’a faydası ne? İnsanlığa hizmeti ne Müslümanların? Onu esas alarak zamanla, mekanla ve tarihle işte İslam tarihindeki Rabbimizin ayetleriyle, Resulümüzün hadisleriyle, hikmet erbabı Allah dostlarının irşat parolalarıyla, hikmete uygun esaslar üzerine bir format üzerinden yazmaya gayret ettik. Ben de bir üniversite mezunu olarak bu sahanın âlimlerine götürdüm. Onlardan usul ve esaslar öğrendim. Onlara redakte ettirmek suretiyle hizmetinden saydık. Allah razı olsun. Düzenleme deniliyor ya redakteye. Dolayısıyla ortaya güzel bir eser çıkardık. Rabbim ölmeden 3. baskısını çıkarmayı nasip eylesin.’’

Üçüncü baskısı ne zaman çıkacak hocam?

‘’Böyle bir hâlet-i ruhiyetimizi toplar, o aşkı o enerjiyi kendimizde hissedersek. Çünkü türbe yeni yapıldı. Burda arkada Sanamer’in, Hacı Ahmed Baba’nın rüyada gördüğü köyün resmi var. Şimdi Hacı Ahmed Baba’nın türbesi değişti. Şehit Yakup Baba’ya türbe yapıldı. Abdullah Erdağı isimli bir kardeşimiz var. O ihvanlarıyla birlikte çok güzel bir mekan yaptı.’’

Onları da ekleyeceksiniz.

‘’Tabi, tabi. Hacı Mevlüd Baba’nın türbesi aynı yapıyı koruyor. Maneviyatta böyle bir yer görmüştü. Rüyasından esinlenerek bunu yaptık. Allah, Muhammed…’’

Çok emek vermişsiniz.

‘’Çok.’’

Sanamer köyü Erzurum’a kaç kilometre?

‘’Erzurum’un Horasan ilçesi 82-85 kilometre şehir merkezi esas alınarak, orada 17 kilometre kuzeydoğusunda, 102 kilometre köyümüz. Hz. Resullullah’ın manevi işaretiyle Seyyidin Hacı Ahmed Baba oraya yerleşmiş. Hacı Mevlüd Baba da 1970’te Erzurum’a geldi. Allah ondan razı olsun gelmiş ki biz burda okuduk. Yoksa köyde kalırdık.’’

Onları konuşacağız. Bir de burda şunu sormak istiyorum: Kitabınıza ulaşmak isteyenler nasıl temin edebilir?                         

‘’Şu an da yoktur da, 3. baskıyı yaparsak inşallah yine o zaman eşe dosta, ulaştırmayı düşünüyoruz çünkü günümüzde iletişim sahası açık. Korsanlarından satanlar olduğunu biraderim gösterdi. Dedi ki: Abi senin kitabının korsanları var.’’
Bir yayınevi basacaksa yayınevi zaten pazarlamasını, dağıtımını yapar. O anlamda sormuştum.

‘’İstanbul’da Ravza yayıneviyle anlaşmıştım. Ücreti mukabilinde onlara bastırtıp büyük boy yaptık.’’

Ravza yayınlarından girilirse temin edilebilir mi hocam?

‘’Şu an bilmiyorum ellerinde var mı?’’

O zaman üçüncü baskıyı bekleyelim.

‘’Bekleyeceğiz. Bir de errufai.com sitemizde zaten bunu tefrika etmişiz, yayınlamışız pdf boyutuyla.’’

Erzurum’daki Rufai dergâhını konuşalım. Yine sizin Gönül Sultanlarımız isimli kitabınızda şöyle bir ifadeniz var. Bunu açıklamanızı isteyeceğim sizden. Diyorsunuz ki: ‘Şeriat anlatılan, tasavvuf yaşanandır. Görülenleri görmek gözün işidir, görülmeyenleri görmek gönlün işidir. Tasavvuf, bu beden kalıbında ruh mekanda yaşamaktır.’ Ne demek istiyorsunuz hocam?

‘’Onlar tamamen feyizle, aşk boyutunda yazdığım yazılardır.’’

Kelimelere dökerek şu anda ifade etmenizi istesem değerli hocam. :))

‘’Diyoruz ya görülmeyenleri görmek yani Rabbimiz şöyle bir ayet-i kerime buyuruyor Kaf suresi 22’de: لَقَدْ كُنتَ فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَذَا فَكَشَفْنَا عَنكَ غِطَاءكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَدِيدٌ Lekad kunte fi gafletin min haza fe keşefna anke gıtaeke fe besarukel yevme hadidun. Diyor ki: O kişinin kalbi üzerindeki gaflet perdesini kaldırır, eşyayı eşya dediğimiz Türkçedeki manada bu çekyatlar, bu sehpa değil. Şey var olan, eşya tüm varlığın hakikatiyle o insan görmeye başlar. Ben dedem Hacı Mevlüd Baba’da şunları görüyordum. Aziz efendim tüm vakitlerini camiye giderdi. Beş katlı bir evde asansör yoktu. İner, çıkardı. Gecenin bir saatinde kalkar, üç el tesbihi elinde evin içinde gidip gelirken gözyaşları akıttığını, kendinden geçip farklı âlemlerde olduğunu görürdüm. Diyelim ki bu kitaba konu olan birtakım meseleleri anlatırken çok lezzet aldığını, feyiz aldığını gelen çocuk büyük demeden herkese hizmet ettiğini, himmetinin o hizmetinden doğduğunu… Diyor ki: Sorardılar, bu meclisin seyyidi kimdir? Toplum Hz. Resullullah’ı gösterirdi. Onun için zat-ı âlileri de öyleydi. Yani o; mekanına varılan, sözü ve sohbeti dinlenen, edep, ilim, erkân öğrenilen muhterem bir zattı. Benim en büyük şansım Seyyid Hacı Mevlüd Baba’nın evinde kalmak, onun terbiyesinde büyümek, o sırlara vâkıf olmak, ona duyduğum muhabbet, onun kalbi üzerinden Allah’a giden bir yol bulduğum için… Rüyamda da gördüm kendini. Dedim ki: Hacı Baba ben sana bir kitap yazdım. Biliyor musun? Dedi ki: ‘Haberim var.’ Ben o kadar mutlu oldum, o kadar mutlu oldum ki çünkü kendisi bana diyordu: Bir asar bırak. Bir eser bırak, yaz.’’

Tabi insan ölümünden sonra amel defterini kapatmayacak üç şey. Siz daha iyi biliyorsunuz. Sadaka-i cariye… Buyurun hocam siz devam edin. 

‘’İnsanlığın istifade edeceği bir eser bırakmak, yine insanlığın istifade edeceği cami gibi, köprü gibi böyle bir mekan. Amel defterini açık bırakacak, devamlı onu hanesine sevap yazdıracak ve bir de insanlığa hayrı dokunan bir evlat yetiştirmek. Diyelim ki zat-ı âlinizin terbiyesinde biri yetişince diyorlar ki: Allah bunu doğurup kazananı bırakıp gidenden razı olsun. Ne mutlu ki böyle evladı insanlığa sunmuş, kavuşturmuş diye mutlu oluyor.’’

Sizin de hayırlı bir evlat olarak gördüğünüz, benim de tanıştığım doktor olan bir kızınız var. Bir de İstanbul’da mühendis olan bir oğlunuz var. Allah bağışlasın diyorum hocam.

‘’Âmin. Rabbim sizin evlatlarınızı da bu sohbetimizi dinleyen, istifade eden muhterem hanımefendi ve beyefendi evlatlarını da hayırlı eylesin. Bu sohbetlerden inşallah samimi, içten bir şekilde kalplerinde Allah ve Muhammed sevgisi uyandıracak feyizler nasip eylesin.’’

Âmin hocam.

15. bölüm sonu

Yazarın Diğer Yazıları