Murat SERİM

Picasso'nun İtirafı: Hat Sanatı, Batı'nın ulaşamadığı estetik ifadedir

Murat SERİM

Picasso'nun İtirafı: Hat Sanatı, Batı'nın ulaşamadığı estetik ifadedir

Değerli dostlar, Küçük Ayasofya’da Hattat Fuat Başar ile hüsn-i hat konulu söyleşimize devam ediyoruz.

Altın harfler ismiyle Sabancı Hat Koleksiyonu sergisinin New York’taki  The Metropolitan Müzesi, Paris’teki Louvre Müzesi, Los Angales’teki County Sanat Müzelerinde sergilerle hat sanatı dünyaya tanıtıldı. Ayrıca Amerika’da hat sanatı üzerine çok sayıda bilim insanı birer bildiri sundu. Harward Üniversitesinde de hat sanatı dersleri verilip atölye çalışmaları yapıldığını da öğreniyoruz. Bu tür sergiler, konferanslar, İslam ülkelerinde karşılıklı sanat faaliyetlerini ülkemiz ve hat sanatı açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnşallah yozlaştırılmaz. Eski usul neyse aynı ahlaki davranışlarla, aynı temel prensiplerle iş devam ettirilirse tabii güzel bir gelişme olur. Fakat ben o konuda şahsen şüpheliyim. İşin kötü tarafı şu:
Bizim eski Türk İslam sanatları ‘’Ben, bunalıma girdim, biraz art terapi olsun diye uğraşıyorum.’’ diye birtakım herzelemelerle meşguliyet sahasının çok olduğu bir alan olarak gösteriliyor. Bizzat bana öyle çok teklifler gelmiştir. ‘’Ay! İşte yaşım ilerledi, bunalıma girdim, bana biraz sanat öğretin de kendimi tedavi edeyim.’’ Aynen kapı dışarı. Sanat ciddi bir iştir, bu işe ömrünü vereceksen adam gibi otur, öğren. Kafadan biraz da sert bir şekilde, eskiden yumuşak bir dille olmaz molmaz bir bakardım yüzsüzlüğü ele alıyorlar. Bir ders iki ders ondan sonra bir duyarım, derslerimi de beğenmiyorlar.

O iş nefsin vermiş olduğu bir durum.

Tabii, nefsaniyet. Daha doğrusu nefsin firavunluğu. Başka bir şey değil yani. Bu internetin o yüzden başımıza açtığı büyük bir bela var. Ben, internetten her şeye hemen ulaşırım, bilginin en kralına, bilgi deryası internetten hemen ulaşır, bulurum, sanatı da şöyle bir iki program seyrettiğimde öğrenirim. Ondan sonra da işin ustalarına gidip akıl danışan yok. Bunu neredeyse her gün yaşıyoruz. Kapım açık yıllar önce, adam yanında 12-13 yaşlarında oğluyla geldi. Kapıya dayanmış, Allah'ın selâmı bile yok. Emrediyor bana ‘’Hoca be, bu yaz tatilinde benim çocuğuma bütün yazı çeşitlerini öğret.’’ Bu mudur edep, bu mudur sanat öğrenme isteği? Tabii, adam bu cümleyi söylediğini duydu, sonradan yediği zılgıtı belki ömür boyu da yememiştir.

Nasıl cevap verdiniz hocam?

Dümdüz geçtim, edebim müsaade etmiyor. Öyle saçma teklif olmaz ya!

Öyle insanlara öyle cevap verilir.

Eskiden ne derlerdi? Bir medreseye isterse bir sanatkârın kapısına, efendim çocuğu getirdim, size takdim ediyorum, buna filan ilmi veya filan sanatı kabul buyurursanız biraz talim edin. Çocuk hem kabiliyetli hem istiyor. Alın, çocuk sizin, eti sizin kemiği benim. O tabiri bile unuttuk. Şimdi gelip emrediyor ki oğluma yaz tatilinde yazı çeşitlerini… Yani ben kafadan bütün yazı çeşitlerini biliyormuşum, hokus pokus edeceğim, çocuğun kafasına CD'ye yazmışım, çocuğun beynine yerleştiriyorum gibi o da gidip yazıları hemen yazacak. İnternetin başımıza açtığı belalardan birisi bu işte.

Artı eğitim sistemi diyelim.

Eğitim sistemi zaten fecaat. Yok aslında, eğitim diye bir şey yok. Gençleri ziyan etme manzumesi var ortada. Eğitime hiç girmeyelim yani. :))

Hocam, 20. yüzyılın önemli ressamlarından İspanyalı sanatçı Pablo Picasso Cezayirli hat ustasının eserlerini görünce şöyle dediği söylenir malumunuz üzere: ‘’Batı'nın yüzyıllar boyu üzerinde durup peşinden koştuğu soyut ifadeyi hattatlar, asırlar önce bularak çağın üstüne çıkmış ve en güzel örneklerini vermişlerdir. Benim varmak istediğim son noktayı, İslam yazısı çoktan bulmuş." Pablo Picasso sizce burada ne demektedir?  

Yani çağın üstüne çıkmış derken bile, bundan 13-14 asır evvel de yazılıyordu. Şimdiki çağın üstündeydi zaten. Zavallım yeni fark etmiş! Bence zavallının tekidir. Sanatı benim gözümde beş kuruş da değildir. Eğri oturup doğru konuşayım. Çünkü o sanatla kime güzelliği, iyiliği, insan gibi yaşamayı, küçüğe büyüğe saygıyı, sevgiyi, anne babaya hürmeti anlatabilmiş mi? Halbuki oturur, bir yazı yazarız, Ufak veya büyük El-Cennetü tahte akdâmi'l-ümmehât. الجنة تحت أقدام الأمهات  Cennet annelerin ayakları altındadır. Alan kişiye de mealini söyleriz. O da bakar ki: Ha! Cennet, anaların ayağı altındaymış. Aman! Anneme o kadar güzel bir hizmet edeyim. Picasso'nun ağzının kârı mı? Bunu düşünsün, duymuş olsun, bilsin de ona uygun bir eseri ifade edecek bir yol bulsun. Picasso'nun işi değil bu. Bir de onu büyüttüler. Efendim, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ressamlarındandır, şöyle yorumları vardır. Yahu! Herif uçuk kaçık işler yapıyor. Allıyor, pulluyor millete kakalıyor. Günümüzde de yani bilimde, teknolojide maalesef, bize sonradan sokuşturma olan sanatlarda hepsinin özeti: Alladım, pulladım, kakaladım zihniyetindedir. Aslı astarı da yoktur. Milyon dolarlar da döner bu işte. Maalesef öyle bir aldatmacanın içindeyiz. Ha, yalnız son dönemde hiperrealist ressamlar çıktı. 

Nasıl ressam hocam bunlar?

Onlar, gördüğünü fotoğraf nakşeder gibi nakşediyorlar.

Mesela bildiğiniz isimler var mı?

İsim tomarla var. Batı’da çok büyük bir akım. Onların o fırça, boya, ışık, gölge kullanmalarını takdir ediyorum. Bir de yaptıkları resimlerle insanlara, topluma bir şey verebilseler. Estetik yönden iyi ama verdiği mesaj ve arkasındaki felsefe yönünden sıfır. Sanat sayılsa bile cicili bicili, ustaca göz boyama sanatıdır.

Neden biz, o zaman Batı’ya ve Batılı sanatçılara öykünüyoruz hocam?

Biz, bizi bıraktık onun için. Onları bir şey zannediyoruz. Meşhur bir Azeri atasözü vardır. Çok hoşuma gider.

Buyurun hocam.

El gölgesine sığınanın kendi gölgesi kaybolur. Son derece güzel bir söz.

Tam yerine oturdu hocam.

Ya bizim derdimiz ne ki? Bizim arkamızda dünyanın gelmiş geçmiş en güzel tarihi var.

Medeniyetler kurmuş, çağ açmış, çağ kapatmış.

Onların hepsi bir yana. Yahu en basiti bir yazıyı düşün. Dünyanın bütün sanatlarının üstünde bir sanattır o. Çünkü bir Kur'an sanatıdır. Ondan üstün bir sanat filan olmaz. Diğer bütün sanatlar onun tabiri caizse destekçisidir. Ciltçi niye cilt yapar? Bir hattat oturur, Kur'an yazar. Ciltçi o kadar bir saygılı
özü güzel bir kişidir ki ‘’Aman Kur'an-ı Kerim aziz kitabımız, ona güzel bir cilt yapayım, gören heveslensin, açsın, okusun.’’ Tezhipçi ‘’Öyle güzel bir tezhip yapayım ki bakan gözünü alamasın yani okumaktan ayrılmasınlar.’’ Bizdeki temel felsefeler bunlar. Günümüzün cildi efendim fabrikasyon,
plastik ciltten, üstünde güzel resimler filan var. İçini açıp bakıyorsun. Oku, oku, dinden imandan çık. Bu mudur okumak ya? Zaten şükür son zaman okuyan da kalmadı. Millet birbirini artık yedi sülale okumaya başladı. Kavram da değişti yani.

20. bölümün sonu
 

Yazarın Diğer Yazıları