Murat SERİM

Oltu Taşı Tespihlerin Üzerine Ne Tür Yazılar Ve Motifler İşlenmektedir?

Murat SERİM

Erzurum Taşhan’da (Rüstem Paşa Çarşısı) Sadekâr Sabahattin Beyit’le Oltu taşı üzerine söyleşimize devam ediyoruz. 

Sabahattin Ustam, Oltu taşı tespihlerin üzerine ne tür şekil ve yazılar işlenmektedir?

Müşterinin talebine göre bazen esma-i hüsna dediğimiz Cenab-ı Hakkın 99 ismi 99’lu tespihlerde işlenir. Bazen işte sübhanallah bir çekisine, diğer çekisine elhamdülillah, diğer çekisine Allah-u Ekber. Bunlar tabii elle işlenmesi küçük tespihlerde zor olduğu için lazer siensiler kullanılarak kesilen maden -altın ya da gümüş- taşın üzerine onlar gömülerek, yapıştırılarak işlenebildiği gibi ayrıca çeşitli motifler işlenir. İşte baklava şeklinde hatta bazı tespih tanelerinin üzerinde 300’e yakın nokta olur. Yani 300 kez tespihin tanesinin üzerine o motif delinip sonra da o gümüş tel Japon yapıştırıcıyla o deliklerin içerisine yapıştırılır, kesilir. Sonra da tesviye torna edilir ve bunlar oldukça ciddi bir zaman ve işçilik isteyen ürünlerdir. Yani fiyatları etki eden önemli faktörlerden biri de o işçilikler. 

Anladım. Peki, bu yaptığınız şekil ve yazılar için özel istek geldi mi?

Tabii. Mesela isim istiyor. Kendisinin ismini isteyebiliyor. Bazen çocuklarının ismini de tespihin üzerinde isteyebiliyor. Müşterinin talebine göre ne istiyorsa biz onu yapmaya çalışıyoruz. 

Şimdiye kadar size gelmiş olan ilginç bir istek oldu mu? 

Yok, öyle çok ilginç bir istek olmadı. Bazen siyasi semboller falan isteniyor. Bazılarını reddediyoruz. 

Elbette ki.

Örgütsel taleplerde falan. Onun dışındakilerde yapmaya çalışıyoruz. 

Çok böyle absürt dediğiniz, değişik, farklı bulduğunuz bir istek oldu mu? 

Oluyor. Bazen takma isimler ya da kendisinin lakabı olan isimler de gelebiliyor. Onları da yazıyoruz. Adam diyor: Benim tespihimin imamesine Keko yaz. Ne yapalım, yazıyoruz elbette. 

50 yıldır tespih sanatında, takı ve tasarım sanatında mutlaka ki anılarınız olmuştur. Bunlardan birkaçını bizimle paylaşır mısınız?

Yani güzel anılarımız da var. Sıkıntılarımız da oluyor zaman zaman ama ben pek meslek sevgim yüzünden, mesleğe olan tutkum yüzünden onların hepsini görmezden geliyorum. Yani o bana sıkıntı olmuyor. 

O zaman güzel olan anılarınızı anlatın.

Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzün organize ettiği bazı illerde kültür fuarı olsun, bazı el sanatları fuarlarına giderdik. Oralarda insanlarla tanışma şansımız oluyor. Onlarla sohbet ediyorsunuz ister sanat üzerine ister yöresel kültürler üzerine. Orada doğal olarak bir şehri, bir kültürü temsil ediyorsunuz. Güzel dostluklar, arkadaşlıklar kuruluyor. Daha sonra görüştüğümüz insanlar oluyor. 

Onun haricinde burada veya ne bileyim daha küçüklüğünüzde, yetişme sürecinizde olsun, Oltu taşını işlerken olsun, bir anınızı dinlemek isteriz.

Bizim çarşıda ve bizim şehirde bu sanatla alakalı olarak uzun yıllar geçmişimiz olduğu için geçmişte babamıza olan sevgi ve muhabbetten kazanımlar var diyelim. Ziyaretçimiz çok oluyor. Kış olimpiyatları döneminde iş yerimizi Cumhurbaşkanımız ve Yunanistan’ın o günkü başkanı Papandreu ziyaret ettiler. Burada oturdular. Onlara çay ikram ettik, sohbet ettiler. Onun dışında şehre gelen siyasetçiler, bürokratlar falan onlardan da gelenler oluyor. 

Tabii mekanınızda hakikaten tarihi veya antik diyebileceğimiz bir ortam oluşturmuşsunuz. Biraz da mekandaki antik eşyaları anlatır mısınız?

Buradaki eşyalar benim hobi olarak bulundurduğum antik eşyalar. Zaman zaman da isteyen olursa sattığım, yerine yine başka bir şey alıp koyduğum oluyor. 

Mesela buradan başlayalım.

Burada semaverler var. Benim sevdiğim bir ürün, yerli semaverler var. Eski Rus semaverler var. 

Aynı zamanda satılık değil mi bunlar?

Evet, talep olursa satıyoruz. Pirinç ve bakırdan. Evet, onlardan yapılıyor. 

Sonra bu karşı taraftan devam edelim.

Saatler var. Eski duvar saatleri daha büyük salon saati dediğimiz. Bunların örnekleri sadece şimdi camilerde kaldı. Artık evlerde de bulunmuyor.

Hemen arkamda bir tane var.

Evet. Yeni olmasına rağmen burada eski bir mangal örneği var. Burada eski bir komodin var, bu da evde kullanılmış. Üzerinde aynası duruyor. Gramofon, eski şömine saatleri, ibrik vesaire.

Tam arkanızdakinin ne olduğunu soracağım.

Bu, bizim eski evlerde çoğunlukla olurdu. Buna biz kıblegâh deriz. Mihrap da denir, şerbetlik de denir, kandillik de denir. Yani herkes amacına göre bir isim koymuş ama genel olarak kullanılma amacı kıble tarafına evin en büyük odasına kıble tarafına konulur. Etrafında dolaplar falan olur. Genellikle bunun bulunduğu odaların tavanları falan da çok süslü ahşaptan süslemeleri olur. O zamanlarda kullanım amacı ev halkı cemaat olup evde namaz kıldıklarında genelde bu mihrap olarak kullanılmış. 

Hemen bu karşınızdaki dolabın içerisinde bayağı bir antika eşya görüyorum. 

Orda eski havanlar var, deve çanı var buradan gördüğüm kadarıyla. Eski saatler, tespihler falan var. Öyle küçük bir parça eşyalar onun içerisindeki. 

Tam karşımda asılı duran iki eşyanın ne olduğunu söyler misiniz? 

Orda bir kandillik var. Sedef işlemeli, oldukça eski. Onun yanında kantar var, eskinin terazisi. İşte gaz lambaları var, semaver var. Bizim kendi yapmış olduğumuz, tasarımı bana ait çeşme var.

Bunların fotoğraflarını çekeceğim. İnşallah okuyucularımız da görecek. Hemen yanınızda kilim görüyorum bir de. 

Evet, bizde dokunan kilimler vardı. Şu an elimizde yok. Bu Eskişehir’de dokunmuş bir kilim. Bizimde kendimize has yöresel halılarımız, kilimlerimiz vardı. Bunlar tabii zaman içerisinde artık devamı olmadığı için yapan da olmadığı için. Yine geriye gidip söyleşimizin konusuna değinerek söyleyeceğim. Kaybolan maalesef yöresel sanatlardan. Mesela yöremizin çok meşhur bardız kilimi vardır. Şenkaya’nın bardız yöresinde dokunan.

Bardız kiliminin ne özelliği var? 

Desenleri, motifleri. Bir de şu oluyor: Tamamen yün. Yani kullanılan malzemeler pamuk falan değil yünden üretilir. Kök boyalar kullanılır. Boyaların özelliği, oradaki dokuma tekniği, onun üzerindeki motifler farklı. Tabii bunu halıcılar bu işle profesyonel anlamda iştigal eden insanlar daha iyi biliyorlar. Maalesef onlar da kayboldu. 

Elbette ki bunlara değindik.

Değerlerimiz birer birer kayboluyorlar.

İnşallah bu söyleşimizi okuyanlar ve bizi dinleyenler makes buldukça çözüm önerileriyle birlikte çözüm üretilir veya bir adım atılır, bir daha adım atılır. Daha doğrusu adım atılmıyor demeyelim. Sabahattin Ustam ağzına sağlık. Bizi ağırladınız. İsmiyle müsemma antika köşenizde, yerinizde Oltu taşının geçmişini, bugününü ve geleceğini konuştuk. Söyleşimizi burada sonlandıralım. 

Ben teşekkür ederim. 

Biz de teşekkür ederiz.

Ayağınıza sağlık, hoş geldiniz. Yine bekleriz. 

İnşallah.

Söyleşinin sonu

Yorumlar 1
Sebahattin beyit 16 Temmuz 2024 23:17

Hocam elinize emeğinize sağlık.gerçekten güzel bir söyleşi olmuş.sizi tekrar şehrimizde görmek isteriz.sağlıcakla kalın selam ve saygılarımla

Yazarın Diğer Yazıları