Murat SERİM

Oltu Taşı Süsleme Teknikleri Nelerdir? 

Murat SERİM

Erzurum Taşhan’da (Rüstem Paşa Çarşısı) Sadekâr Sabahattin Beyit’le Oltu taşı üzerine söyleşimize devam ediyoruz. 

Anladım. Oltu taşı tespih modelleri nelerdir? 

Oltu taşının kendisine has bir tespih modeli yok. Genel itibariyle tespih modelleri vardır. Yani bu ister sarı kehribardan, mercandan, kukadan, fildişinden vesaire tespih yapılabilen her türlü malzemeden tespih şekli itibariyle isimleri var. İşte yuvarlak, bizim Erzurum tabiriyle söylüyorum sığırcık, kızılcık, kesme, basık işte mercimek. Şekli itibariyle neye benziyorsa kapsül gibi isimleri var. Bu isimler diğer tespihlerde de kullanıldığı gibi Oltu taşında da hem yapılıyor hem kullanılıyor. Yani bu tamamen Oltu taşına özgü bir isim değil. Diğer her türlü malzemeye de genel olarak verilen isimler. Tespih çeşitleri diyelim buna. 

Oltu taşından birçok mamul üretiliyor. Bahsettiniz en çok üretilen mamul hangisidir?

Oltu taşından en çok üretilen ürün tespih. Güzel oluyor, çekimi güzel, onun yumuşaklığı, parlaklığı, elde kayganlığı yönlerinden tercih edilen bir ürün oluyor, en çok tespih üretiliyor. Yani çıkan taş miktarını düşünelim. 100 birim olarak diyelim taş çıktı madenlerden veya ocaklardan. Bunun 80 kilosu tespih olur, 20 kilosu da takıda kullanılır. 

Tespih o kadar değerli.

Evet, o kadar değerli. Çoğu tespihte kullanılır. Kalan kısmı da takıda kullanılır. 

Oltu taşı işlenirken hangi sanat kullanılarak görünüm veriliyor?

Tespihte tornacılık çok önemli, torna bilgisi önemli. Yine bahsettiğimiz gibi dönen bir nesnenin kazınarak şekillendirilmesi. 

Sanat olarak ifade edecek olursak ne diyebiliriz? 

Tornacı diyelim. Tespihçi şu anki ismiyle kullanılan ama torna sanatı olduğu için de ben tornacı olarak adlandırıyorum. Onun dışında da kuyumculukta kullanılıyor. Kuyumculukta da kuyum yani ustaların tamamen maharetine ve tasarım yeteneğine kalmış gibi bir şey. Onunla da çok farklı şeyler yapılabiliyor. 

Biraz da süsleme tekniklerinden bahseder misiniz? 

Genelde bizim kullandığımız takıda kullandığımız teknikler ve tasarımda kullandığımız örnekler Anadolu süsleme tezyin sanatları diyelim. Yani bir çifte minarelerinin üzerindeki taş işçiliğinden esinlenerek ya bir kıblegâhın bir hat sanatının etrafına bir müzehhibin yapmış olduğu süslemeden ya da bir ahşaptan alıntı diyelim. Biraz da doğaçlama, ustanın tamamen kendi yeteneğiyle yapmış olduğu çizimlerle yola çıkılarak yapılır. Acur tekniği kullanırız mesela. Madeni önce çizer, ne yapmak istiyorsak. Çiçekler işte dalları vesairesi, kuşu börtüsü, böceği böyle bir şekil oluşturulur. 

Acur süsleme tekniğini anlatıyorsunuz şu an değil mi?

Evet. Sonra onu kesilecek yerlere ince matkapla delikler delinir. Bizim kıl testere dediğimiz testereyle önce ona o şekil verirler. Bir zemin üzerine yapıştırdıktan sonra kendi yapmış olduğumuz çelik kalemlerle -işleme kalemleri diyoruz onlara- onunla onun üzerine kazıyarak hem ona bir şekil verilir hem de bir parlaklık kazandırılır. Daha sonra bunu taşı yapmış olduğumuz yuvanın içerisindeki taşa parlatılmış olan Oltu taşının üzerine, onu perçin yaparak onu takıya dönüştürürüz. Bu kolye olur, yaka iğnesi olur, yüzük olur, bazen küpe olur, bileklik olur. 

Perçinleme bir yöntem mi? 

Evet. Taşı ve onun taşı tutan tablayı ve üzerindeki o bizim gül dediğimiz acur tekniğiyle işlemiş olduğumuz plakayı onun üzerine üçünü perçin yaparak birbirine tutturmaktır ki bu güzel bir perçin yıllarca kullanılır. Ne taşı bırakır, ne gülü bırakır. Sağlam olur yani birkaç tane yapılır zaten. Bazı yerlerinden delinir ve çokça perçin yapılır, ne kadar fazla olursa o kadar da sağlam olur. 

Anladım. Oltu taş işlemeciliği yapan ustalara neler denmektedir ya da hangi isim verilmektedir? 

Bizde genelde kullanılan isim Erzurum için söylüyorum tespihçi. Tespih yapan ustaya deriz. Diğerlerini de kuyumcu olarak adlandırılır. Eskiden bir takımcı diye bir meslek kolu varmış. Takımcı; ağızlık, tespih ve tütün tabakası yapan ustalara deniyormuş. Takımcı deniyormuş. Yani üçü bir takım oluşturuyormuş. Bunlar onları yapar, satarlarmış. O zamanlarda çok kıymetli. Savat işçiliği var. O savatlı tütün tabakaları falan zaman zaman çok ender de olsa geliyor bize. Kaybolmuş bir sanat. 

Oltu taşından tespih yapılıyorsa en çok, o zaman tespih sanatı ustalarının karşılaştığı zorluklar nelerdir? 

Zaman zaman taş kemiğinde zorlanıyorlar, zorlanıyoruz. Taşı stok yapmak zorundasınız. Taşı muhafaza etmek için de çıktığı hâli gibi yine toprağa gömüp yeri müsait olan bahçesinde falan bunu yapıyor. Biz de işleyinceye kadar kovalar içerisine bir miktar nemlendirerek taşı korumak zorundayız. O yüzden de stoklu çalışmak zorundayız. Her zaman taşı bulamıyoruz. Taşçılar onlar da ziraatla uğraştıkları için, özellikle yaz aylarının başında ve sonunda yani ekim ve biçim zamanı diyelim, pek taşa gidemiyorlar. O yüzden o ara yaz döneminde ara dönemde taş temininde zorluklar oluyor. Stokunuz varsa ya da bir satıcı bir stok yapmışsa ona ulaşıp alabiliyorsunuz. Taşın temini öyle. Yoksa taşın temininde sıkıntı oluyor. Onun dışında imalatla alakalı sorunlar olabiliyor yani. 

Bir tespihin oluşumunda Oltu taşının dışında başka hangi malzemeler kullanılmaktadır?

Oltu taşının dışında kullanılan malzemeler iyi bir tornası olması lazım. Tespihçi için söylüyorum. Çok iyi çelik milleri ve kazıyan bıçak dediğimiz arda ve keski ismi kullanılır. Onların teminindeki çelikler kullanılıyor. Ve cila bölümünde de cila malzemeleri. Ama bizde kuyumculuk bölümü çok detaylı. Yani eritme ocağınız olması gerekiyor. Onu şekillendirmek için hatta haneniz olması lazım. Silindirinizin olması lazım. Parlatmak için polisaj motorlarının olması lazım ama bunun yanında da bir sürü küçük el aletleri var. 

Bunlar nereden temin ediyorsunuz?

Genelde İstanbul’dan. Birçok sektörde olduğu gibi İstanbul’dan. Bu arada şunu da söylesem mi bilmiyorum. Aslında böyle sohbetlerin dışında dertleşirken dostlarla maalesef İstanbul, maalesef, Düzce depreminde biz bir hafta hammaddeye ya da ihtiyacımız olan şeylere ulaşamadık. Sonra ben kendim kalkıp gittim İstanbul’a. Çünkü kargolar çalışmıyor vesaire işte ulaşım problem. Maalesef Marmara Bölgesine bütün Anadolu’nun ihtiyacını oraya yükledik. 

Bunları biz de görüyoruz. Zaman zaman farklı ortamlarda dile getiriyoruz. 

Bütün sektörlerde öyle. Biraz önce bir şeyden bahsederken işte benim sanat okuluyla alakalı, o dönemde sanat okullarına olan talep bugünkü fen lisesine olan talep gibiydi. Fakat şu an içinde bulunduğumuz durumda sanat okullarının felaket durumunda olduğunu biliyoruz. Oysa şu anda tabii eğitim sistemimizi refaha ya da rahatlığa ulaşabilmesi için ya da amacına ulaşabilmesi için ivedilikle sanat okullarının aktif hale getirilmesi, işlevini tekrar eski hâline getirilmesi hatta belki ondan çok daha iyi olması için çaba gösterilmesi gerektiğine inanıyorum. Biz görebiliyoruz veya sanatkâr olarak, bir üretici olarak. Maalesef her geçen gün bu 12 yıllık eğitimden zorunlu eğitimden sonra çırak bulmakta da güçlük çekiyoruz. Sanat okulları aktif olsa her yörenin kendi el sanatlarıyla alakalı bölümler açılsa ve öğrenciler alınsa o öğrenciler daha sonra sektörde ya kendi işlerini kursalar ya da ara elemanı olarak çalışsalar. Esnaf arkadaşlarla dertleşirken birçok sektörün ihtiyacı olduğunu biliyoruz. 

6. bölümün sonu

Yazarın Diğer Yazıları