Murat SERİM

Kaplumbağa Terbiyecisi Tablosu'nda Kim Hangi Milleti Terbiye Ediyor?

Murat SERİM

Kaplumbağa Terbiyecisi Tablosu'nda Kim Hangi Milleti Terbiye Ediyor?

Değerli dostlar, Ressam İlhami Atalay ile resim sanatı konulu söyleşimize devam ediyoruz. 

İhtisas bursunu kazanarak 1973-1978 yıllar arasında Berlin Sanat Üniversitesi ve Tatbiki Sanatlar Akademisinde duvar halıcılığı ve resim üzerine uzmanlaştınız. 1975'te Fransa’da, 76'da İspanya’da ve 1977'de de İngiltere’de tekstil, obje, resim ve duvar halıcılığından araştırmalar yaptınız. Bu anlamda Batı’nın sanat anlayışını nasıl görüyorsunuz?
 
Batı devamlı araştırıyor. Batı'nın sanatkârlarında ve Batılı insanda şu o özellik var: Araştırıcı özellik var. Düşünüyor, kavramını öğretiyor, sanat yapıyor. Biz; düşünmüyoruz, araştırmıyoruz, çalışmıyoruz, yorumlamıyoruz. Biz, Batılı sanatkâra şöyle diyoruz: Sen bul, araştır, sen yap; biz de senin yaptığını yaparız. Sen ne yaparsan yap, biz onu yaparız anlayışı. Şimdi bak, gördün mü Batılıyla aramızdaki farkı? Biz, Batı kültüründe yetişen sanatkârlar olarak zaten o kültürün casusu olarak, bu memleketin ajanı olarak, o kültürü hâkim kılmak için ve burada da yerli ajanlar onları destekliyor ve devamlı aynı kişileri körüklüyor. Şimdi ben mesela Cumhurbaşkanlığı Ödülü’nü almam bu sanat ortamında onların bağrına saplanmış bir hançer gibi. Şimdiye kadar kim tarihe, kim kültüre, kim Osmanlıya, kim dinimize, tarihimize sövmüşse kahraman ilan ediliyor, ödüllendiriliyordu. Bu sefer öyle olmayınca şaşırıp kaldılar. Bana bir sürü çamur atmak için sosyal medyada bir sürü saldırılar oluyor. Niye? 

Evet, okudum hocam, biliyoruz. 

İstedikleri gibi olmuyor, olmadı yani. 

İşler tersine gitti? 

Bu kırılma noktası. Bu, bir milat oldu. Mesela bana Kültür Sarayı’nda şimdiye kadar sergi açmam için -dilekçe vermeme rağmen- müsaade edilmedi. İlk defa işte 2023’te Kültür Sarayı’nda sergi açabilme şansına ulaştım. Düşün yani. Yani kırılma noktaları var sanat tarihinde. Şimdi teknolojide bir hamle yapılıyor. Teknolojiden önce aslında sanat ve fikriyatta bir devrim olması gerekiyor. Sanatta, fikriyatta ve düşüncede bir uyanma olması lazım ki teknolojidekiyle denkleşsin. Eğer sanatta ve fikriyatta uyanma olmaz sadece teknolojide olursa bu devlet fazla sürmez. Yani teknolojideki İHA’lar SİHA’lar yapılıyor ya onlarla beraber, onların paralelinde sanatta da devrimin olması gerekiyor. Yani fikriyatta devrim olması gerekiyor.

Milli savunma hamlesi sanat hamlesiyle beraber bütünleşmeli. 

Bu, bütün tarih boyunca böyledir. Yani sadece kılıçla bir memleketi işgal etmek, zapt etmek mümkün değil. Sanatta, fikriyatta ve ilimde devrim olması lazım. İlerlemesi, bir bütünleşmesi lazım. 

Hocam, bir ifadenizde nü resmi çılgınlığının olduğunu ve çıplaklığın sansasyon için en kolay araç olarak görüldüğünü ifade ediyorsunuz. Kültürümüzde olmayan bu tarz resimler çizmek Batı özentiliği midir? 

Bu sorunun cevabına gerek yok ki! Batı özentisiyle kurulmuş bir akademi. Akademiyi kuran kişi Batı eğitimi görmüş, mason olmuş, siyonist olmuş ve Kaplumbağa Terbiyecisi diye tablo yapmış. 

Onu da soracağım birazdan. 

Kaplumbağa Terbiyecisi kendisi, Batılı eğitimi görmüş kimse. Türk milletini de kaplumbağa gibi ilerleyemeyen, ilerleme gücü olmayan, sopa ile ancak eğitilecek kimseler olarak, Türk milleti olarak resmedilmiş ama bu millet en fazla Kaplumbağa Terbiyecisi’ni kim yaptı diye sorsan onu tanır. Niye bak? Kaplumbağanın terbiyesi yapılmış, görüyorsun. Veyahutta Mihrap diye tablo yapmış. 

Onu da soracağım? 

Şimdi burada bu millet inancıyla nasıl alay edildiğinin farkına varmıyor. Bu millet bilmeden onun peşinde gidiyor. 

Nü de onlardan birisi diyorsunuz. 

O da ayrı bir şey. Şimdi Mihrap diye tablosu var. Mihrapta ne olur? Mihrap namaz kılınan yer değil mi? Kuran okunan yer rahle. Mihraba kendi sevgilisini yerleştirip, Kuran'ı Kerim’i paramparça edip, ayaklarının altına alıp, kendi sevgilisini yerleştirip ona mihrabım diyen kimse; bu milletin inancıyla nasıl dalga geçiyorsa ve bu millet anlamıyorsa ve onun peşinden gidiyorsa, bu milletin daha çok çekeceği var. 

Peki hocam, Batı'nın natürmort resimleriyle bizim tabiatı resmetme anlayışlarımız arasındaki farklar nedir? 

Natürmort demek ölü tabiat demek. Bizim ölü tabiatla bir derdimiz yok. Bizim yani tabiatçılık diye bir problemimiz yok. Tabiata bir bağımlılığımız olamaz. Biz tabiatı kopya etmek tabiattan mesela bir portakalı kopya etmek o kadar mümkün değil. Portakalın rengini versen, hiçbir kimyasal boyasını veremezsin, onun bir gıdasını veremezsin, suyunu veremezsin, vitaminini veremezsin, veremezsin, veremezsin. Bir çiçek resmi yapsan hiçbir zaman senin yapacağın çiçek resmine arı konmaz. Arı bile anlıyor senin çiçeğin sahte olduğunu. Tabiatı kopyalamanın hiçbir anlamı yok. Bizim sanat anlayışımızda tabiatı kopya etmek, fotoğraf gibi benzetmeye çalışmak, bunlar bizim inancımıza göre hiçbir anlamı yok. Aslında yasaklanması gereken bu. Yani sanatın benzetme olmadığını, tabiatı kopyalamak olmadığını, tabiatla yarışmanın anlamsız olduğunu, yaratıcı olan Allah'ın yarattıklarını benzetmeye çalışıp onlarla uğraşmanın bir anlamı olmadığını, sanatla ilgisi olmadığını önce bir kere bunu anlamak lazım. Sanat eğitiminde önce bunun temelini atmak lazım. Yani tabiatı kopya etmek, tabiatı fotoğraf gibi yapmak veya tabiatı kopyalamanın sanat olmadığını, önce insanlarca anlaşılması lazım. 

O zaman Batı, tabiatı kopya ediyor diyorsunuz. 

Batı da zaten Rönesans’ın temelinde bu var. Bir şey olduğu gibi, tabiatta göründüğü gibi çok güzel bir şekilde aktarmak, sahneye bir mekana sığdırmak. Rönesans’ın temelinde bu tabiatçılık var. Ama fotoğraf makinesi icat olduktan sonra Rönesans’ın anlayışı sarsılmış oldu. Hiçbir anlamı kalmadı. 

Müslüman bir ressam tabiatı nasıl resmedecek hocam? 

Tabiatı yorumlaması lazım. Bir farklılık getirmesi gerekiyor. 

Olduğu gibi yansıtmaması lazım diyorsunuz.

Olduğu gibi yansıtmayacak. Allah yansıtmış zaten. 

Örnek verecek olursanız ne yapmalılar mesela? 

Ne ilham alabiliyorsun. Düşünmen lazım. Önce düşünce geliştirmen lazım. Önce bir felsefe geliştirmen lazım. Ben bir seri yapmadan evvel bir felsefe geliştiririm. O felsefe üzerinde yoğun bir çalışma yapıyorum ve bir seri oluşuyor. 

Bu anlamda sizin anlattıklarınızdan yola çıkarak resim sanatında kültür emperyalizminin olduğunu söylüyoruz. 

Kesin. 

4. bölümün sonu

Yazarın Diğer Yazıları