Değerli dostlar, Küçük Ayasofya’da Hattat Fuat Başar ile hüsn-i hat konulu söyleşimize devam ediyoruz.
İstanbul'un fethinden sonra Osmanlı Meşihat Dairesi ve ilmiye sınıfının resmi yazısı neden talik ya da nestalik yazısı olmuştur?
O zamanlar edebi dil Farsça. Şiirler, divanlar vesaire filan hullet hâlinde talik ile değil. Çünkü o levha yazısıdır. Hullet hâlinde çok güzel olmak üzere yazılmış, yaygınlaşmış, o zamanın bilim dili Arapça. Lakin tamamen yaygın manasına kullanmamak lazım bunu. Divaninin icadından sonra divani kullanılmış, nesih ve nesihin kırması kullanılmış, ibare başlıklarında sülüs veya onun kırması kullanılmış. Genelleştirme yapmak çok fazla doğru değil. Yani biraz benimsenmesi yaygınlaşması söz konusu burda. Yoksa divani yazısı çıktığında tutup da celi sülüsle ferman yazacak hâlleri yok. Padişahın makamının ihtişamını göstermek üzere divaniler, celi divaniler yazılmış. Biraz da statü gözetilmiş burda. Daha özel ve ihtişamlı görünüyor. Hatta daha özel ve ihtişamlı görünsün diye altınla yazılmış. Ecdadımız, siyah mürekkep yerine gözünü kırpmadan devletin haysiyeti için altın mürekkep kullanmışlar. Yazı yazanları el üstünde tutmuşlar. Ulema sınıfının daha üstünde bir paye tanımışlar yazı yazanlara. Yani bu 6-7 sene evveline kadar seni tuttuğumda içeri tıkacağım diye düşünmemişler.
Daha özgür ve hür ortam varmış değil mi hocam?
Tabii. Osmanlı sultanlarının bir lakabı ‘’Sahibi seyfi ve’l kalem’’ idi. Günümüzde bu tabirler yok. Kılıç ve kalem sahibi. Bir ülkenin zaptı kılıçladır, raptı kalemledir. Bu iş böyledir yani.
Doğru söylediniz hocam.
Yazı tamam emirnameleri bir sürü yazı ile yazılıyor ama ecdadımız o yazımızda güzel olsun diye düşünerek güzel yazıya ehemmiyet vermişler. Arapların meşhur bir sözü var. En güzel yazı okunabilen yazıdır. En güzel yazı odur. Neyse o konu epeyce bir teferruat.
Hocam, hat kompozisyonu ve harflerin kompozisyon içerisindeki oranı ayrıca konumu hat çeşitlerinde önemli olup farklılıklar arz etmektedir. Buradan hareketle hat yazı çeşitleri sizce hangi duyguları barındırmaktadır?
Bir cümlenin kompozisyon olarak yazılmasına ıstılah olarak teşrifat derler. Bir cümlede hangi kelime önce gelir, peşine hangi kelimeleri gelir. Ayetler de öyledir, hadisler de öyledir. Metni bellidir. Şimdi biz kelimelerin harflerin yerlerini değiştirip birini başa, birini ortaya, birini alt satıra alsak yazdığımız metni hangi babayiğit tanıyacak? Teşrifat lazım. Yani protokol olarak sıra lazım. Birinci şart budur. Bu, düzgün değilse Allah korusun insanı küfre kadar götürür. Ayeti yanlış yazıyoruz, ayeti yanlış yazma yetkisini Cenab-ı Hak hiçbir kuluna vermedi. Yanlış yazmak yok. Büyük bir cesaretle yıllardır şunu söylüyorum: Dünyanın en güzel yazısı, diyelim ki Mustafa Rakım, bir caminin kuşağına ayet-i kerime yazıyor. Harflere asla kimsenin bir şeyi demeye mecali gelmiyor, zirvesinde ama kelimelerin yerini yanlış yazmış, ayet yanlış okunuyor. Mustafa Rakım’ın yazısı kaç para? Değeri sıfır.
Bu arada ikinci çocuğunuzun ismini Mustafa Düzgünman ile Mustafa Uğur Derman Hocalarınıza hürmeten Mustafa koyduğunuzu biliyoruz.
Büyük bir cesaretle bunu Araplara da söylüyorum. İslam dünyasından gelen bütün meslektaşlarımıza. Yazıyı güzel yazmaktan daha önemli konu yazıyı doğru yazmaktır. Sanatın esası doğruluktur, güzellik değildir. Aslı doğruluktur.
Doğru bir şekilde o kompozisyonu yakalamak diyorsunuz.
Doğru teşrifat, onun peşinde harfleri güzelleştirmek son derece önemli bir konu. Şimdi günümüzde bilgisayara harfleri at, o harfi buraya çek, bu buraya güzel yakıştı. Yav, alıp okurken ayak olduğunu kişi eğer biliyorsa ayetleri anlaşılıyor ama bunu niye böyle? İmla ve mana değişiyor. Allah korusun insanı küfre götürür. Bir de ayetleri müsenna yazmak, aynalı simetrik yazmak. Ayetler tersten yazılmaz. Çünkü o sihirbazların işidir. Sihir kitaplarında filan ayeti filan sureyi tersine yazın, matlubunuz hasıl olur diye ibareler var. Ben şahsen şiddetle kaçınıyorum. Çok eskiden yazmış mıydım? Bazı kısa ibereler yazmıştım ama durumun farkına vardıktan sonra hiç kimseye de tavsiye etmiyorum. Osmanlı uleması cevaz vermiş güya. Sanat olduğu için hoş görülebilir demişler. Lakin bir arabanın uçuruma yuvarlanması direksiyonu çok hafif kırmayla da olabiliyor. Yapmamak lazım.
Yanlış yol açabileceğinden dolayı karşı çıkıyorsunuz.
Tabii. Doğru değil. Güzellik, güzelliği başka yerde ara ya. Ayrı bir ayet yaz, güzel yaz, altınla yaz.
Harfler tersten asla yazılmamalı.
Yazılmaması lazım. Yani akıl, mantık, günümüzün ilmi, günümüzün diyaneti bunu kabul edebilse bile benim vicdanımda bir yerler şiddetle reddediyor. Cenab-ı Hakk'ın o güzel, latif ayetlerini tersine yazmayın. Odur budur hiç… Yazdığım bir ayetin önce taslağını yaparım. Şunu düşünürüm: Okuma yazmaya yeni çıkmış acemi birisi bu yazıyı rahat okuyabilecek mi? Okuyabilirse yazarım. Bu da Muhsinzade Abdullah'ın, Allah rahmet etsin, prensibi imiş. İlk mektepte, sıbyan mektebinde okuma yazmayı sökmüş, okuyabiliyor.
İlkokul seviyesi.
Evet. O okuyabiliyorsa o yazıyı öyle yazarmış yoksa yazmazmış. Çok şahane yerinde bir hareket. Yoksa Şimdi metrelerce yazı yaz. Yav, yapay zekanın bile çözemeyeceği şifreyi çözmek için çırpınmaya benziyor. Olmaz, Arapların sözü geçerli. En güzel yazı okunabilen yazıdır. Rahat ol. Yazının esas fonksiyonu istifler filan yapıp güzellik sağlamak değildir. Ayetler gözle görülür bir yerde insanlar mesajlarını alsınlar diye okunaklı seçkin yazmak, esas konu budur.
Hangi yazı çeşidi olursa olsun.
Hangisi olursa olsun okunaklı olacak.
5.bölümün sonu