Murat SERİM

Batı Sanatında Nefs, İslam Dünyasında Hakk'ın Rızası Esastır

Murat SERİM

Batı Sanatında Nefs, İslam Dünyasında Hakk'ın Rızası Esastır

Değerli dostlar, Küçük Ayasofya’da Hattat Fuat Başar ile hüsn-i hat konulu söyleşimize devam ediyoruz.

Hocam, İslam medeniyeti ile Batı medeniyetinin sanat anlayışlarının beslendiği kaynaklar nelerdir? Bu anlamda iki medeniyetin sanat anlayışlarını kıyaslar mısınız?

İslam dünyasında sanat, kaynağını dinden alır. Sanatı hem Allah rızası için yapar hem kendini ustalaştırmak için yapar hem yeri gelir para için yapar, halkı için yapar hem halkın ülkesinin şerefini yüceltmek için yapar. Sanat zaten bir tek şey için değildir. Ama bunların hepsidir. Kaynağını dinden alır. Ben işimi güzel yapayım. Hadis-i şerif var. ‘’Allah işini güzel yapan kulunu sever.’’ Sırf bu doğrultuda veya ben ayet yazıyorum, Cenab-ı Hakk'ın ismini yazıyorum, ben onun ismini en güzel şekliyle yazayım ki ahirette de Cenab-ı Hak benim ismimi güzel kullarının arasına yazsın. Sırf bu temiz niyetle çalışır.

Ne güzel hocam!

Batı’da materyalizm için sanat yapılır. Kendini sanatın hâşâ hâşâ ilahı kabul eder. Bol alkış, bol para

aslına astarına bakarsın herifin yaptığının sanatla bir ilgisi de yok. Uçuk kaçık yorumlar. Yahut da heykel yapar. Bütün ölçüler, kıvrımlar, oranlar her şey tamamlanmıştır. Heykeli bitirdiğinde kalkar der ki: Ya Musa! Benimle niçin konuşmuyorsun? Hazreti Musa'nın heykelini yapmış. Bu, akıl kaçıklığıdır. Bizde bir peygamber timsali bile yapılmamıştır. O adam heykelini yapıyor. Bir de mübarek o kadar güzel yapmış ki gözüyle görmüş gibi, niye canlanmadın diye yaptığı heykele hakaret ediyor. Sanat bu mudur yani? Bu yeriyle sanat olsa ne yazar? Sanat dediğimiz şey topluma olumlu bir mesaj kaynaştırıcı, bütünleştirici, ümit verici mesajlar vermedikten sonra alsın başına parçalasın o sanatı. Ucube şeytani bir meşgaleden öte geçemez o durumda uğraşısı. Resmen budur yani? Sanatın felsefesi üzerine aslında keşke bir programlar yapılsa da biraz şöyle neyin ne olduğuna dair bir şeyler anlatabilsek. Muhaliflerin de olduğu bir oturumda yapsak bunu. Yani sanat böyle bir şey. Batı’da nefsaniyet içindir. Biz de sanat gerçek manada Cenab-ı Hakk'ın hoşnutluğunu kazanmak içindir. İşin özeti odur. 

O zaman sanatkâr ecdadımız bu anlamda şöyle bir cümle kullanmış: Çek kendini aradan, zahir olsun Yaradan.

Bunu rahmetli kayınpederim çok söylerdi. Yapana değil yaptırana bakacan. Eğer söz sanatları ise söyleyene değil söyletene bakacan. Bu iş böyledir.

Hocam, Osmanlı sanatkârları ahlakı ile Batı medeniyeti sanatkârların ahlakının nasıl olduğunu anlatır mısınız hocam?

Batı medeniyetinde sanatkârlar arasında toplum açısından aman hakkımda olumsuz bir şey söylenmesin düşüncesi var. Ama İslam dünyasında adam doğru olması gerektiği için doğru. Çünkü biliyor ki beni her an gören birisi var. İnancından dolayı doğru. İnancından dolayı başkasının elinden tutuyor. Basit bir şey söyleyeyim. Şevki Efendi yazdığı yazılar için pek pazarlık etmez. O zamanlar yazı hediye mukabele veriliyor. El emeği olarak ücret ne alınıyorsa herkes biliyor. Onları alarak ama bir de cep defteri tutarak hayatını devam ettiriyor. Vefatından sonra bir bakıyorlar ki kendi memleketinde 30 kadar fakir aileyi yazıdan kazandığı parayla maaşa bağlamış. 

Allah razı olsun. Ne büyük hizmet!

Şimdi, bu sanatkâr ile Batı’daki sanatçıyım diyen ucube kıyaslanabilir mi? 

Ahlakı asla kıyaslanamaz. Asla mukayese edilemez.

Basit bir örnek. 

Hocam, hat eğitiminin süreci hakkında bilgi verir misiniz?

Onu şöyle kısa özetleyeyim: Bir defa bir ustanın kapısına bir çırak gidecekse en başta edebini mutlaka takınarak gitmeli. 

İlla edep diyorsunuz.

Kapıyı çaldığında illa edep, illa edep. Ben konunun cahiliyim, bana yol gösterir misiniz? Ben bu işi nasıl yapmalıyım? sorusu bile abestir. Her şeyi tarif ettik de adam yapmıyor, çalışmıyor. Nasıl yaparsan yap. Çalışmıyorsun ki! Hiçbir hoca talebeyi yetiştirmez, talebe kendini yetiştirir. Ona yolu gösteren hocadır. Ve hocalık o kadar mukaddes bir makamdır ki bir talebenin beş yıl on yıl fark edemediği bir noktayı hoca, beş on saniyede söyler, ona yol gösterir.

Tecrübe hocam.

Ama çalışmak öğrencinin işidir. Bunun aslı çalışmak. Kabiliyet şarttır diyenlere de bir cevap: Arapların meşhur bir sözü vardır. Kabiliyet toprağın altındaki su gibidir. Bazen kazarsın bir karış alttan su çıkar, bazen 20 metreden ama illaki çıkar.

Çok güzel bir benzetme hocam.

Tabii. İllaki çıkar. 

16. bölümün sonu

 

Yorumlar 1
Seda Yıldız 26 Mart 2025 23:35

Herkesin kendi payına düşeni alabilecehi bir söyleşi olmuş. Teşekkürler ????

Yazarın Diğer Yazıları