5. Bölüm
Bütün antika eşyaların tamirini yapıyor musunuz?
‘’Tabi yapıyoh bakır üzerine. Bakır üzerine her şeyi yapıyoh. Eğrisi olursa doğruduyoh. Kırığı olursa yapıyoh yani. Elimizden gelen her şeyi yapıyoh bakıra. Benim branşım bakır. Onun yanında biz mesela kılıcımızı satıyoh ama bizim ağırlığım benim branşım bakır.’’
O zaman toptan bakır alıp satıyor musunuz?
‘’Alıyohsatıyoh tabi ya.’’
Antika dışında neler satıyorsunuz?
‘’Antika dışında bazı mutfak eşyaları satıyoh. Çaydanlığıymış, tavasıymış, cezvesiymiş, tenceresiymiş bunları da alıyohsatıyoh mesela. Ben dedim ya biraz önce hepsini bizim yapmamız imkansız. Sona Gayseri’mizde fabrika yoh. Biz yapılmış bakırın üzerine eski bakırın üzerine işleme yapıyoh. Bizim ağırlığımız bu. Bu da antika gısmına geçiyor. Yaptığımız mal da otuz kırk elli senelik mal. Bunun üzerinden de dekor yapıyoh. Çiçek modeli buluyoh. Çeşitli kilim modeli buluyoh mesela.’’
Ömer abi bu meslek her anlamda size neler kattı?
‘’Şimdi bizim mesleğimiz kazancı az. Yani bu gerçek. Kazancı fazla olsa şimdiye on bin dene bakırcı olurudu. Niye o? Bak, 450 bakırcıdan beş kişi kalmışsıh. Eğer o bakır kazançlı iyi bir şiy olsaydı herkesin kapısında kırmızı bir mersedes olurdu, en az beş bin kişi olurudu de mi? Sen niye duruyon? Biz duruyoh, biz bu sanatı bellemişsih. Ben en gözde guyumculuktan geldim bak buraya. Benim gısmetimburdaymış tamam mı? Ondan sona şimdi ben bak bunu samimi söylüyom. Ben şimdi tekrar anamdan doğsam guyumculuğa gitmem. Niye? Orda dolu para var ya, var da herkesin garnı yarım ekmeğenen doyuyor ya. Bak bizim bakırcılığımız çok zevkli işlemeciliğimiz. Çünkü adam geliyor‘Usta şöyle şöyle yap.’ diyor. Ben ilk defa şöyle hiç bakmam adamın yüzüne. Malı getirir hiç bakmam. Yani bakarım da bakmam. Ama malı teslim almaya geldiğinde adamın gözünün içine bakarım. Adam gülüyorsa ben de gülerim. Durgunsa ‘Niy o ya beğenmedin mi yohsaniy ki?’ derim. Onun hani sevinci bana yansır. Benim en yani paradan ziyade samimi olarak diyom onun sevinmesi var ya gülmesi hani ‘Aaa dedemden galdıydı, nasıl güzel olmuş usta, ellerine sağlık.’ demesi var ya bana dünyalara yetiyor ya.’’
Bunun kıymetini siz daha iyi biliyorsunuz.
‘’Tabi. Niye? Ben ona altıncı hissiminenbakıyom. Gülümsediğine şiittiğine mesela bahıyom adam getiriyor ki eğri büğrü gararmışbişiy. Adam getiriyor almaya geliyor ki pır pırıl olmuş ya. Anadan doğmuş gibi. Yüzü güzel işlenmiş, güzel motif vurulmuş. Adam hayran oluyor. ‘İyi ki diyor getirmişsim usta ya sana.’ diyor. Yani diyor anama babama okuyom amma diyor, hani dua ediyom amma diyor, kömürlükte duruyorudu, çatı arasında duruyorudu. Şimdi diyor her gün görüyom, her gün annem babamı anıyom, diyor. Senin sayende ustam, diyor. Ondan da ben gurur duyuyom öyle demesine.’’
Herkesin evinde az veya çok antika veya antika tarzı eşya var. Siz diyorsunuz ki o eşyaların değerini mutlaka bilin.
‘’Şimdi ben adam mesela sen de de ki annesinin babasının sağlığının gıymetini bilmiyor. Çoğu bilmiyor. ‘Niye usta öyle diyon?’diyeceğen. Ya sana biraz önce tencere misali virdim. Bir tencere ya, anan baban ölmüş de tencereye mi galmışsın arkadaş de mi? İşte insan bilemiyoh da insan sağlığında annesinin babasının gıymetini bilmesi icap ediyor. Onu da ne zaman annıyor? Yaşlanıncı, anne baba gidinciannıyor. Davşan yamaca geçince annıyor.’’
Tavsiyeniz önce insana değer vereceğiz. Sonra antika eşyalara.
‘’Antika olsa da olur olmasa da olur. Bu bir araç ya.’’
Tarihe not düşme adına son sorum olsun, son olarak neler eklemek istersiniz? Şunu söyleyeyim içimde kalmasın. Kalbinizden, düşüncenizden geçenleri söyleyecekleriniz neler var?
‘’Valla şimdi şöyle: Samimi duygularımınansöylüyom. Eğer biz geçmişten geleceğe köprü olabiliyorsah ne mutlu bize. O gadarsöylüyüm sana.’’
Ömer abi ben hakikaten çok memnun kaldım bu muhabbetten hasbihalden, diyorum. Ömer abiye teşekkür edip yüzündeki mutluluk ve tebessümle onu Allah’a emanet ederek dükkandan çıkıyorum. Dükkanın birkaç adım önünde yönümü kapıya dönüp eskilerin deyimiyle mekanı dıştan temaşa eyliyorum. Çatıdaki suların akması için sokağa bir metre kadar çıkıntılı taş oluk ve taş oluktan sarkan zinciri görüyorum. Soğuk havalarda buzların sarkarak insanlara zarar vermemesi için yapıldığını biliyorum. Ne kadar da zarif bir düşünce. Her haliyle doğal, her haliyle insanın içini ısıtan taş bina. Taş döşeli yoldan zamanın içinde yolculuk yapmanın sevinciyle yürüyorum. Dilimdeki mısraları mırıldanıyorum.
Bakır kuşanede helva yaptım
Sininin üstüne koyup dağıttım
Bakırcıların çekiç seslerini
Çocuğuma müzik sesi eyledim
Taş evimde bir oda
Anamın gözü yolda
Duvarlar konuşur mu?
Yüreğimdeki ses ola
Gözlerim erimi bekler
Pencereden yolunu gözler
Cezvede kahve yaptım
Sevdiceğim gelir mi ola?