Metin GÖĞEBAKAN

Annemin Dini

Metin GÖĞEBAKAN

“Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım.”  Diyen Mevlana’nın yaşadığı dönemde hala söylenmemiş söz olabilir ama bugün için söylenmemiş söz kalmamıştır. Bugün söylenen sözlerin tamamı dün söylenmiştir. Dolayısıyla bugünün, dünün tekrarından ibaret olduğunu unutmamak gerek.
İnsanın varoluşsal boyutu “aşkın”la bağını koparmak istemiyor.  Hiçbir dine yaslanmadan kendisini ve dünyayı inşa etmeye çalışan birisi bir süre sonra en dünyevi olan bir şeye bile “metafizik” bir boyut katıyor. Dolayısıyla insan “aşkın” ötesi ile irtibatını istese de koparamıyor. Burada şu soruyu sorabiliriz. “Aşkın” olmayan bir şeye “aşkın” değeri yüklersek sorunu çözmüş olur muyuz? Tabi ki hayır. O zaman varoluşsal boyutta olan problemimizi çözmek için gerçek “aşkın” ile bağ kurmak lazım.  

Postmodernizmin tanrılaştırdığı birey (mikro tanrı) en dünyevi olan şeye metafizik (aşkın ötesi) anlam yükleyerek kendi ve eşya ile arasındaki anlam ve anlamlandırma krizini çözmek yerine daha da derinleştiriyor. Akıl-bilgi, duygu-sezgi birlikte olmayınca ya materyalist ya da mistik bir kişilik, kimlik oluşuyor.  Kişiye sorumluluklar yüklemeyen, dünya ile gerçek bir irtibat kurmayan din; afyondur, narkozdur, uyutur, oyalar. Nitekim postmodernizmin mikro tanrısı olan bireyin, dini böyledir.

İnsanın anlam arayışında “aşkın” ötesi ile bağını koparmamasına yardımcı olacak iki unsur vardır. Birincisi ulemâdır. Referansı kitaplardır. Ulema, geçmişten geleceğe doğru bir projeksiyon tutarak toplumları yörüngede tutar. Kişi ve eşya arasında zamanla oluşabilecek sorunlara çözüm (içtihat) önerisi sunar.

İkincisi annedir. Referansı gelenektir. Anne, eşya ile değersel boyutta bağ kurar ve bu değerleri yaşayarak yaşatır. Bir yandan günlük ibadetlerini yaparken komşuları ile iyi ilişkiler kurar; diğer yanda yardımseverdir, misafirperverdir, annedir, teyzedir, yengedir, haladır. Düğünde gülen, cenazede ağlayandır. Anne, gelenekten aldığı birikimle “aşkın” ötesinin eşyaya ve kendisine yüklediği manaya uygun ilişkiyi, yaşamda somutlaştırandır. 

Şimdi kendi kendime soruyorum. Annemin dini mi, ulemânın dini mi? Şayet böyle bir ikilemde kalıyorsam “aşkın” ötesi ile ilişkilendirerek varlığımı anlamlandırmamda ve eşya ile gerçek/sahici bir bağ kurmamda kim yardımcı oluyorsa onun dinini tercih ederim. Bu arada postmodernizmin tanrılaştırdığı bireyin tuzaklarından da ancak böyle korunabileceğimi düşünüyorum. Allah’a kul olmamak için yola çıkan yarı tanrı birey, kendi zihin dünyasında “metafizik” boyut kazandırdığı dünyalık birçok şeyin hem kulu hem de kölesi oluveriyor. 

Hep “aşkın” ötesi deyip durdum. Neye, kime göre “aşkın” ötesi? “Aşkın” ötesi ne? Yarı tanrı kimliğine bürünen bireyin en dünyevi olan şeye bile metafizik bir boyut katıyor olması zihinleri bulandırabilir.  O zaman Kuran, sünnet ve mütevatir haberler, ana kaynağımızdır. Akıl-bilgi, sezgi-duygu da hakikate ulaşmada ihmal etmememiz gereken araçlardır. “Aşkın” ötesi; evren ötesi, bütün varlıklardan farklı.

Aşkın olan; başı ve sonu olmayan, zaman ve mekândan münezzeh, her şeye gücü yeten yaratıcıdır.

Anadolu irfanıyla yetişen annelerin sezgilerine, kendinizi teslim edebilirsiniz. Benim annem, İslam’ın yaşamda somutlaşmasında gördüğüm en güzel örnektir. O kadar iş yoğunluğuna rağmen hiç namazını terk etmedi. Dilinde dua eksik olmadı. Hep itidalliydi. Yaratan’a şükretmeyi ihmal etmezdi. Hiç şikâyet ettiğini işitmedim. Paylaşmayı çok severdi. Dini hikâyeleri (mitos) vardı ama aslı gölgelemiyordu. Dini hikâyeleri; yaşamı süslemek, güzelleştirmek için kullanıyordu. Bu vesileyle Nesli tükenmek üzere olan Anadolu irfanının hakikat temsilcisi annelerin, özelde annemin cennetin ana yurdu olan ayaklarının altından öpüyorum. 
 

Yorumlar 14
Hamza Gülmez 30 Kasım 2024 08:11

Çok güzel bir konuya değinilmiş ve farklı bir perspektifden bakmışsınız insanın varoluş proplemine daha doğrusu doğru bilgiye ulaşma proplemine. İki referansla çözüm aradığına ancak nihayetinde doğru bilgi için tüm mezheplerin söyleye geldiği slogan cümleyle bitirmişsiniz, "Kuran ve sünnete uymamız gerek" işte asıl problem burada kuran ve sünnete nasıl bir metodoloji ile uymamız gerekiyor. Aynı kuranı havaya kaldırarak ilk yüzyıldan beri müslümanlar birbirini öldürüyor..

Abdullah Ezer 28 Kasım 2024 11:12

Hocam mükemmelsiniz ağzınıza yüreğinize emeğinize sağlık tüm annelerinizi saygıyla selamlıyorum çok güzel bir konuya değinmiş iniz

Yasin KARAKAYA 27 Kasım 2024 23:01

Onlar ki ne şikayet ederler ne de kimseden birşey beklerler. Geçim dardı ama ahlak vardı, şükretmek vardı.Yakınmak ise ardı. Allah rahmet eylesin tüm geçmişlerimize.

H.Ali Çakıcı 27 Kasım 2024 22:49

Metin bey,ifade etmek istediğinizden ben "köklerimizin" değer ve safiyetinin berraklığını ve geleneksel de olsa,doğruya götüren şaşmaz bir yol olduğunu anlıyorum.Köklerimizdeki samimiyet, sadakat ve tam bir teslimiyet;olduğu gibi görünen veya göründüğü gibi olan riyasız bir hayat tarzının iksirlerini yeniden okuyup anlamamız gerekiyor diye anlamlandırdığınız düşüncesinize katılmamak mümkün değildir;güzele güzel demek doğruluğun şiarı olduğu için,güzel yazınızdan dolayı tebrik ediyorum sizi.

ihsan özkan 27 Kasım 2024 21:12

Annem Rahmeti Rahmana kavuştuğunda son defa ayaklarından üç defa öptüm. Cennetin ana yurdu olan annelerin ayaklarının altından öpmek ne büyük şeref. Rabbimden, Anneciğimin ayağının tozu olmayı diliyorum.

Bekir BAL 27 Kasım 2024 19:56

Değerli Hocam, yılda bir defa değil yılın bütün günlerinde ayaklarının altı öpülecek olan fakat sayıları gittikçe azalan bir nesilden bahsetmişsiniz yaşadığımız bu toplumdaki girdaplardan bizi kurtaracak nesil de o nesildir. Çok teşekkür ediyorum. Kaleminize sağlık.

Zülfiye Arslan 27 Kasım 2024 19:40

Ağzına yüreğine sağlık çok güzel bir yazıya değinmişiniz başarılarınızın devamını dilerim

İbrahim Simsek 27 Kasım 2024 14:46

Tebrikler Metin hocam. Bu arada rahmetlik annemi hatırladım. Okur-yazar değildi ama mükemmel bir imanı vardı.

Fatoş 27 Kasım 2024 14:19

Çok güzel yazı, çok anlamlı. Çok içten yazmışsınız. Kalemine sağlık hocam

Mustafa 27 Kasım 2024 13:33

Sade ve samimi bir anlatımla on numara tespit

Saygıdeğer Hocam Ağzınıza Yüreğinize Sağlık Yine Çok Güzel Yorumlar Düşünceler Felsefi Tarz Ve Güzel Bir Bilgi Kaynağı Bırakmışsınız Buraya Ellerinizden Öperim Teşekkür ediyorum 27 Kasım 2024 13:23

Olumlu

Ensar Şahin 27 Kasım 2024 13:07

Kaleminize kuvvet, emeğinize sağlık Metin hocam. Hayatımızın tam ortasında yaşanılan ümmîlik inancını ortaya koymuşsunuz.

Resul Coşkun 27 Kasım 2024 12:39

Kutluyorum Metin Bey. Muhteşem bir yazı. Allah ilminizi, irfanınızı, ilhamınızı, zikrinizi, fikrinizi, şükrünüzü ziyade eylesin

Songül 27 Kasım 2024 12:25

Ağzınıza sağlık yüreğinize sağlık hocam çok güzel bir yazı olmuş güzel bir konuya deyinmişsiniz Anneler iyikide var Anneler mukaddestir.

Yazarın Diğer Yazıları