Mehmet KESER

İslam'ın Çocuğuyum

Mehmet KESER

Bu yazı duygusal bir yazı değildir, tepeden  tırnağa her kesime bir sitem  yazısıdır.

Önce o sokaklara dökülen evleri dükkanları yağmalayan, arabaları ateşe veren gençler, ne provokatördü, ne de başka ülkelerden geldiler, herbiri senin benim evladım kardeşim veya komşumuzdur.

Gençler kusura bakmayın, sizlerle ya Cuma namazında veyahutta Bayram namazında omuz omuza namaz kıldık ve ellerimiz aynı anda dua için semaya yükseldi, 

Allahü Ekber derken dillerimizden dökülen bu kelimenin manasını size öğretemedik ve İslamın temel değerleri olan sevgi ve saygıyı, adalet ve merhameti, iyilik ve muhabbeti, hoşgörü ve nezaketi maalesef...

Bizler yaşantımızla sizlere anlatmadık, anlatamadık.

Yüce Rabbimizin gönderdiği bütün peygamberlerin ortak amacı; canın, dinin, malın, aklın ve neslin emniyetini sağlamaktır. Rahmet elçileri, hayatları boyunca gönüllerin imanla buluştuğu, zihinlerin ilimle donatıldığı, hiçbir cana kıyılmadığı, hiçbir mala zarar verilmediği, nesillerin ifsat edilmediği bir medeniyet inşa etmek için çalışmışlardır.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in hayatı da böyle bir medeniyeti oluşturmakla geçmiştir.

Müslüman kendisinden el emin olan kimse demektir. Müslümanların yaşadığı beldelerede 'Eman Yurdu'
 denir.

Ecdadımız Osmanlı, insanların onuru kırılmasın incinmesin diye fakirlere sadakayı "sadaka taşı" ile vermişlerdir. Savaşta bile ibadethanelere dokunulmamış iken, Kuran Kurslarını tarumar ettiniz.

Gençler sizlere bu kini, bu nefreti kim yerleştirdi ise, onların yüzüne tükürünüz. Çünkü bu davranışınızla iki gün kadınları ve yaşlıları ekmeksiz bıraktınız, çocuklar o iki gece süt olmadığı için geceleri ağlaya ağlaya geçirdiler. 

Vallahi sizler bu değilsiniz, sizler kuşu ölen bir çocuğa taziyeye giden merhamet timsali Peygamberin Ümmetisiniz.

İslam tarihinden bir örnekle konuyu özetlemek ve ne demek istediğimi anlatmak istiyorum.

Medinede bir sahabe topluluğu Mescid'i Nebevi'de oturmuş sohbet ederken birbirlerine diyorlar ki; herkes hasebini ve nesebini söylesin. Biri diyor ki; Evs kabilesindenim ibnu filanım, diğeri diyor ki; Hazreç kabilesindenim ibnu filanım, bir diğer sahabi diyorki; Kureyş kabilesindenim ibnu filanım. Orada bulunanlardan Selmani Farisi diyor ki; Bende İslam'ın çocuğu Selmanım. 

Ben delaletteydim, Allah beni Rasülü Ekremle hidayete erdirdi.
Ben fakirdim islamla zenginleştim, köle idim Rasülüllah beni özgürleştirdi. İşte benim hasebim de nesebim de, soyum da sopum da budur.

Uzaktan bu konuşmalara vakıf olan Hz. Ömer benimde hasebimi nesebimi merak ediyorsanız, 'bende İslam oğlu Ömerim, İslamın oğlu Selmanın kardeşiyim.'

Zannediyorum, eğer biz iki milyara yaklaşan Müslümanlar olarak
Biz, İl islamı n çocuğu olmayı, en büyük şeref olmayı kabul ettiğimiz zaman, buna inandığımız zaman, buna iman ettiğimiz zaman, diğer bütün farklılıklarımızın hiçbirisinin İslam ümmetine mensubiyetinin, İslam ailesinin çocuğu olmanın önüne geçirmediğimiz zaman ve tabiki de, o zaman...  
Selamı da inşa ederiz,
Emanı da inşa ederiz,
O zaman vahdeti de kurarız.
Bu vahdet içerisinde İstikbale yürürüz.

Burada bize düşen en büyük vazife, İslamın çocuğu olduğumuzun şuurunda olarak, diğer bütün aidiyetlerimizin farkında olarak ama onları asla İslam Ümmetine mensubiyetinin önüne geçirmeden hareket etmektir.

İşte bir daha asla bu ve buna benzer tatsız olayları yaşamayız.

Selam ve dua ile...

Yazarın Diğer Yazıları