Molla Mevlânâ Câmî (1414-1492) yılları arasında yaşamış olan ünlü İslam âlim ve şairlerinden biridir. Onun yaşadığı dönemde tanınmış âlimler, yazarlar ve bilginler “Suskunlar Meclisi” adını verdikleri bir heyet oluşturmuşlardı. Kırklar meclisi diye de anılırdı. Bu meclis, üyelerini çok düşünen ama az konuşan insanlar arasından seçiyordu.
Üye sayısı tamı tamına kırk kişiydi ve bunu artırmıyorlardı. Üyeliğin ilk şartı çok düşünmek fakat mümkün olduğunca az konuşmaktı.
O zamanlar meşhur şair ve alim Molla Câmî, bu meclis üyelerinin arasına katılmak, onların ilim ve irfanından istifade etmeyi çok istiyordu.. Günün birinde suskunlar meclisinin bir üyesinin dar-ı bekaya irtihali duyulunca, onun yerine aday olmak için âlimlerin toplandığı medreseye geldi.
Kendisini karşılayan görevliyle hiç bir şey konuşmadan, ismini bir kağıda yazarak o sırada toplantı halinde bulunan suskunlar meclisi başkanına gönderdi. Başkan kendisine uzatılan kağıtta Molla caminin isminin yazılı olduğunu görünce mesajdaki nezaketi ve ne kadar ince bir düşüncenin ürünü olduğunu anladı. Durumu diğer üyelere aktarınca biraz da üzüldüler. Molla Câmî tamda o meclise layık bir âlimdi. Zaten onun hakkında çokça olumlu kanaate sahiptiler ama ölen üyenin yerine biraz önce başka birini almışlardı. Yani Molla geç kalmıştı
Anlayacağınız suskunlar meclisinde yeni bir üye için yer yoktu. Fakat bu durumu Molla camiyi incitmeden nasıl haber vereceklerdi. Meclis başkanının aklına güzel bir fikir geldi. Başkan yanı başında duran bir bardağı tamamen suyla doldurduktan sonra aynı görevliyle kapıda bekleyen Molla Câmi’ye gönderdi. Zeki âlim durumu anında kavramıştı. Bir damla daha olsa bardak taşacaktı. Başkan bununla gerekli adayın bulunduğunu ve başkasına yer kalmadığını nazikçe anlatmak istiyordu . Bunun üzerine o da girerken gördüğü ve kapının hemen yanında bulunan bir gül goncasından küçük bir yaprak koparıp, nazikçe bardağı taşırmayacak şekilde suyun üstüne koyuverdi. Görevliden dikkatlice içeri götürmesini rica ederek içeri gönderdi. Su dolu bardağı üzerinde bir gül yaprağıyla gören meclistekiler bu zekice cevabın mesajını hemen anlamışlardı: Zarif insanların yeri başka diye konuştular aralarında ve sonuçta bir çözüm bulup bu değerli alimi de aralarına almaya karar verdiler.
Böylece başkan listeye Molla Câmî’nin adını da ekledi. Kırk sayısını Kırk bir yapmamak için de kırk sayısının sonuna bir sıfır koyarak, 400 yaptı. Bununla Molla Câmî sayesinde, meclisin değerinin on misli arttığını belirtiyordu. Listeyi öylece kapıda bekleyen Molla Camiye gönderdi. Böyle bir çözüm bulduklarını konuşmadan anlatmak istiyordu belli ki. Listenin son şekli Molla Câmî’ye gelince, meseledeki inceliği hemen anladı. Ancak sayının büyük gösterilmesinden pek hoşlanmadı. Sağdaki bir sıfırı silerek, kırk sayısının soluna koydu.
Yani 040 yazdı. Alçak gönüllü Molla Câmî, böylece kendisini ulema meclisini yanında solda sıfır mesabesinde sayıyor ve büyük bir tevazu örneği gösteriyordu.Su dolu bardağın üzerine koyduğu gül yaprağının bardağı taşırmadığı gibi, o meclisin yapısını da etkilemeyeceğini söylemek istiyordu.
Gül yaprağı sırrına erenler, sağdaki sıfır gibi bulundukları topluma güç katarlar hem de bire on, ama soldaki sıfır gibi davranıp kimseye de yük olmazlar. Hoşçakalın.