Akparti fabrika ayarlarına dönerek eski oy oranlarını yakalayacakmış. Bunun olması bana göre toplumsal yasalara aykırı. Bir parti doğar büyür yaşlanır ve mevta olur. Tıpkı insanlar gibi, devletler gibi partilerin de bir ömrü vardır.
Akpartinin doğmasındaki şartları biliyoruz. 28 Şubat darbesini yapan kafanın toplumu nasıl bir bunalıma ittiğini dün gibi hatırlarım. O şartları yerine getirmeden Akpartinin toplumda yeniden bir heyecan yakalaması mümkün gözükmüyor. Kabul etmek gerekir ki bu Akpartinin sorunu değil yalnızca.
Atla gel Şaban filminde altılı ganyanı tutturmanın şartları gibi gelininin dedikodusunu yapan bir teyze, elinde sakatat kokan bir beyefendi, ‘şiki baba’ kaseti, bir adet tıka basa dolu Ford minibüs olmadan o ilhamı yakalamak mümkün değil. Ancak her şey çok yolunda giderse yani yine CHP kanadı her gün Laiklik vurgusu yaparsa, Başörtülü ve peçeli hanımlara saldırılar artarsa ‘şiki baba’ kaseti kadar etki yapabilir.
Bunun haricinden tersine bir süreç beklemek biraz bana sucuk fabrikası kuran Kayserili kasap Kazım’ın hikâyesini aklıma getirdi.
Kayseri’den yıllar önce Almanya’ya işçi olarak giden mahalle sucukçusu Kasap Kazım, orada kazandığı paralarla Kayseri’ye dönüp, modern bir “Sucuk Fabrikası” kurmuş… Canlı bir şekilde fabrikaya giren dana-inek-öküzler, el değmeden, en steril şekilde öbür taraftan sucuk, salam, sosis, pastırma olarak çıkıyormuş…
Kasap Kazım, fabrikanın açılışı için yörenin en önemli isimlerini çağırmış, kesilecek kurdelenin başında da, köyde kalıp da liseyi ite-kaka bitiren oğlu bekliyormuş… Tören sırasında fabrikanın müdürü çıkıp, fabrikanın işleyişini anlatmış; “İşte buradan giren canlı hayvan, fabrika hamamında yıkanıp, en steril şekilde kesime gidiyor… Derisi alınıp, iç organları ayrılan hayvan etleri, şurada kemiklerinden ayrılıyor, şurada kıyılıyor, şurada baharatları katılıp, el değmeden sucuk olarak şuradan çıkıyor, satışa sunuluyor” derken…
Tam burada fabrika sahibi Kasap Kazım’ın oğlu babasının kulağına eğilip; “Baba, şimdi bu sucukları buradan geri gönderip, fabrikanın girişinden canlı hayvan olarak geri alabilir miyiz?” diye sormuş…
Bundan sonrası için toplumsal yasalar yeni liderleri, yeni partileri, yeni düzenleri kuracaktır. Merhum Ahmet Kayan’ın “Doğ Yusuf” adlı şarkısıyla bestelediği gibi
Anamın karnında bir sancı var
Ta şu göğüslerinin alt yerinde
Doğ, doğ, doğ, doğ, doğ, doğ
Doğ Yusuf, doğ Yusuf, doğ Yusuf
Kan ile gel, revanla gel, sıkıntıyla gel
Barikatlar yıktı geçti peh
Şu dağları aştı geçti kim, kim, kim, kim
Kim olacak Yusuf, Yusuf….
Yani doğacak bir bebeğin beklenmesi gerekir. Tıpkı 28 Şubatın AK partiyi doğurduğu gibi. Ama sentetik olmamak şartıyla.