İsmail ARSLAN

STK Denetimi Şarttır

İsmail ARSLAN

Denetime açık olmayan, şeffaf olmayan her müessese er geç niyeti bozar. Esasen her STK, vakıf, dernek, sendika, oda, parti, cemaat, klik ve sair örgütlenmenin en azından maddi varlıkları bağımsız denetime tabi tutulmalı ve denetime yanaşmayan her oluşumun kapısına kilit vurularak faaliyetlerine son verilmeli, tüm varlıkları devlete geçirilmelidir. Devlette de denetim mekanizması hakiki anlamda işletilmesi ve her türlü iltimas menfaatlenme haksızlığın engellenebileceği bir yapılanma geliştirilmelidir. Devlette liyakat tek ölçek olmalı, etik yasası en hızlı şekilde çıkarılmalı ve mevki makam sonrası variyetlenen ve civarına menfaat dağıtanlar en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.  Bunlar  olmadan Ali gider Veli gelir, sadece yiyiciler değişmiş olur, başka değil.
Bu tespitimi bir yaşanmışlıkla misallendireyim.
Kayserimizin en köklü STK’larından birinin bir idarecisi, yaşlılıktan dolayı görevini bırakmak zorunda kalır ve kurumun idarecileri, onun görevlerini yürütebilecek bir isim tavsiye etmesi için, bendenizin de dönem arkadaşım olan bir eski bürokrata danışırlar. Onun önerdiği isim, tam onların aradığı vasıflarda ve hatta daha fazla nitelikleri olan bir kardeşimizdir. Ancak günler sonra, o isme dönüş yaparlar. Yönetim kurulumuz genç birisi olsun ister, sizinle olmayacak derler. Önerilen isim 50 yaşında ve ilahiyatçı, aklı başında, bir densizlik olduğunda görmezden gelmeyecek birisi. Sui zan caiz olsa idi, derdim ki: Bunlar şebekeyi kurmuşlar, topladıkları yardımların bir kısmını, hevaları cihetinde sarf ediyorlar; ama demiyorum. Sadece diyorum ki, her kuruluş denetime tabi olmalıdır.
--
Bu coğrafyada süsü püsü, alımı, sunumu yerinde bir yarım, daima yalın bir tamdan daha itibarlıdır. Mailis Nalars
--
"Memleketin bana ihtiyacı var" hissiyatı onu kaplamış olanın ihtiyacı olan tek şey derin ve sessiz bir inzivadır.
--
KUR'AN'DA, KADININ ŞAHİTLİĞİ MESELESİ ÜZERİNE...
       Kur’an’da, yanlış anlaşılan en mühim konulardan biri de şüphesiz, kadının şahitliği konusudur. Söz konusu mesele, Bakara Suresi 282. ayette, vadeli borçlanmalarla ilgili konuda geçer. Bu ayetin, maalesef, çevirisi yanlış yapılıyor.
       Yanlış Meal: “…Eğer borç altına girenin aklî veya bedenî bir zaafı varsa veya kendisi kaydettirebilecek durumda değilse, onun menfaatini kollamakla görevli olan kimse, onu âdil bir şekilde kaydettirsin. İçinizden iki erkeği şahit tutunuz; iki erkek bulunmazsa, kabul edebileceğiniz kimselerden bir erkek ile iki kadını şahit tutunuz ki onlardan biri hata yaparsa diğeri ona hatırlatabilsin. Şahitler çağırıldıklarında şahitlik yapmayı reddetmesinler…” 2/282
       Doğru meal: “…… Eğer borç altına girenin, aklî veya bedenî bir rahatsızlığı varsa veya kendisi yazabilecek durumda değilse, velisi dosdoğru bir şekilde yazdırsın. İçinizden iki ehil/uzmanı da şahit tutun. Eğer bulunmazsa, bir ehil olan da yeter. Razı olacağınız, iki kadın da olur. İki şahit olsun ki, onlardan biri yanılırsa, diğeri ona hatırlatabilsin. Şahitler çağrıldıklarında, şahitlik yapmaktan kaçınmasınlar.” 2/282
      Söz konusu ayette, asla kadın-erkek ayrımı ya da kıyası yoktur. Yazımda, tanık olarak, iki uzman olmalı deniyor, iki uzman yoksa, bir uzmanın yeterli olduğu ifade ediliyor. Burada, racül/rical kelimesi, asla, cinsiyet belirten bir kelime değildir. “Rasülleri de erkeklerden gönderdik,” şeklinde yanlış çevrilen, Enbiya Suresi, 7 ve Nahl Suresi, 43. ayetlerde geçen, “Rical” kelimesi de bunun gibidir. Uzman, işinin ehli, adam gibi adam demektir. Öyle kadınlar var ki, adamdan daha adam değil mi? Adamlık, asla cinsiyet meselesi değildir, karakterle ilgilidir. ‘Nice rasüller gönderdik, hepsini sana bildirmedik’ dendiği halde, Kur’an’da sayılan 25/28 rasülden, kadın adı geçmemesi, kadın rasül olmadığı anlamına gelmez. Çünkü hepsi sayılmadı. Sayılsa bile, adlardan anlaşılmaz. Her iki cinsiyete de verilebilecek nice adlar vardır.
      Birinin unutması halinde, diğerinin hatırlatmasının sebebi, elbette uzmanlıktır. Yani, kadının unutkan olması olayı değil. Kaldı ki, Kur’an’ın, diğer şahitlik isteyen konularda, mesela, “dört şahit getirin” dendiğinde, burada cinsiyet belirtilmemiştir. Miras paylaşımı, iftira, zina için istenen şahitlikte de cinsiyet belirtilmiyor. Nur Suresi, 8. ayette anlatılan, kendinden başka şahidin bulunmadığı yerde, (erkek-kadın) dörder defa Allah’ı şahit tutmaları gösteriyor ki, şahitlik konusunda, bir erkeğin iki kadının şahitliğine denk olacağı hususu asla doğru değildir. Bu durum, ‘kadının saçı uzun, aklı kısa’ demek ve onun üstünde istediği hegemonyayı kurarak, toplumu çökertme planlarından başka bir şey değildir.
       Burada, yapılan yanlışın sebebi, iki cümleyi birleştirerek, tek cümle haline getirip, 'tek erkek, iki kadın' şeklinde çevirerek, 'bir erkeğin iki kadına denk olduğu' algısı oluşturulmasıdır. Ümmet de maalesef bunu yemiştir. 
      Böylece, “Bir erkeğin şahitliği, iki kadının şahitliğine eşittir” diyerek, Kur'an’ı çarpıtmışlar ve evvelki uydurma izahlarından kaynaklanan bakış açılarını bu alana da taşımışlardır. Kadınların, bu konuyu araştırıp da böyle bir durumun olmadığını keşf etmeye çalışmamaları da anlaşılacak gibi değildir. Bu rolün, Allah tarafından kendilerine biçildiğini kabullenişleri akıl alacak gibi değildir. Üstelik bu durum, karşısındaki erkekleri daha fazla cesaretlendirmiş ve bugünkü hazin tablonun ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Ht
İktibas
Tabii ki uygulamada kadının hakir görüldüğü kültürlerde 2 kadın bir erkek şehadeti olarak uygulama bulması gayet tabiidir.
 
 

Yazarın Diğer Yazıları