İsmail ARSLAN

Somut Adalet

İsmail ARSLAN

Avukat dediğimiz kişi, hukuk dünyasında görmediğimizi gören ve değerlendiren, çözemediğimizi çözen, teknik bilgi ile donanmış idrak demektir.

Avukatlık mesleğinin itibarsızlaştırılması, hak arama derdinde olanlar açısından bindikleri dalı kesmek, hakkı tayin etme makamında olanlar için de benzer muamelenin kısa bir zaman sonra başlarına geleceğini fark etmeleri gerekliliği ile tefsir edilmelidir.
Hak, hakkından gelinecek en kolay ve ama hazmı en zor lokmadır!
Hakkı gözeteni gözetmemek haksızlığın anahtarıdır.
--
Hele bir vursun yıksın deprem, ölen ölsün kalan kalsın, sonrası için sonra tedbir alırızcı bir kafa ile ancaķ üç beş zibidi rantçı ihya edilir, başka değil. Bırakın Suriye'ye bina yapmayı, kanal açmayı, bir an önce fayların etki alanlarındaki binaları, deprem risksiz bölgelere tahliye edin. Bunun için çalışın, vergiyse vergi, kesinti ise kesinti. Ama memleketi bu çıkmazla oyalamayın ey Ağalar!
--
Olası bir İstanbul depremi sonrası ölümler haricinde ortaya çıkacak maddi zararı Türkiye'nin kendi imkanları ile kaldırabilme ihtimali yoktur. İlla bir güce bir bedel karşılığı yaslanmak durumunda kalınaacaktır. Bu sebeple Kanal İstanbul, Suriyelilere güvenli bölgede ev işyeri yapma vs mevzularını raflayarak acilen fay hattı yapılanmalarını, güvenli gölgelere taşıma işine girişilmesi şarttır.
--
Yolu açan da var sonuçta.
Bir beldede liyakata bakış, 'bir halt ederse başında nasıl olsa ben varım, müdahale ederim' kafası olunca, her makam sahibinin, eş, dost, akrabayı civarına alması tabiidir. Bunda bir terslik yok yani, algı bu olunca. Halbuki liyakat ehliyet idi asılda.
--
Hatasında yanında olmadığında, ya da içindeki öküzü pohpohlamadığında veya yanlış söz ve işinde sırtını sıvamadığın için, seni öküz niyetine kullanmaya niyetlenip, kağnısının boyunduruğunu boynuna geçiren ve sırtında kamçı şaklatanın adı anılınca dünyadaki tüm insanların ortak refleksi surat buruşukluğudur.
--
Bin yıl önce şöyle demişlerdi: Biz helvadan tanrılar yapar, acıkınca da onları yerdik... Bugün farklı mı?
Ona uymaya icbar edilen yasa yapılıyor ve yasa, yasa yapıcının işine gelmediğinde önceki yasaya taban tabana zıt yeni yasa ile lağvediliyor ise...
Hukuk bu değil...
Hukuk, dupduru vicdandan ibarettir.
İdeolojisini, kasasını, kesesini, menfaatini gözetme adına gün kurtarma yasaları peydahlama sıradanlaştığında, o yasayı durumuna uygun gören devrilince, ardından gelen kendi yasasını aynı perspektif ile dayatır ki bu döngüye giren iflah olmaz.
Hukuk ise taraf tutmaz; ya hukuka taraf olursunuz, ya da hukuksuzluğa...
--
Bizi bizden sıyıranlar, kendilerini giydirdiler bize. Mailis Nalars
--
Topu topu tüm ömür boyunca harcayabileceğimiz üç kuruş variyetimiz var. Bir kuruşu 'Ali Veli ne demişe', diğer kuruşu, 'Ali Veli öyle değil böyleye' kalan bir kuruşu da internete minternete harcıyoruz.
--
Hukuk soyut olabilir; ama adalet somut olmak zorundadır.
--
Çevresi tavuk dolu bir darı yığınına mı talipsiniz? Tavuklardan birine tek bir darı verin. O, onu alıp kaçarken diğerleri de onu takip edeceklerdir.
--
Kişinin, kendine edilen küfürlere sabır etmesinden daha erdemli tavrı, kendine küfür ettirmemesidir.
--
Bütün peygemberler tevhide davet ettiler, Rasulü Muhterem de öylece ve hepsi iyi insan olmayı talim ettiler. Dinin bu zamanda geldiği son noktada ise peygamberi, şeyhi, önderi yüceltmek, ahlaki kıymetleri geri plana atarak, örfi uygulamalar yüceltilerek cennete girmenin şefaat ve himmet ile gayet mümkün ve kolaylığı talim ve tavsiye edilir hale geldi ise, bu dinin Allah'ın dini olduğundan bahsetmek gayet müşkülleşmis değil midir?
--
Nasıl koltuklarsa artık, sağlamca bir yerlerini yerleştirenlerin bazısı, geldiği yeri, kim olduğunu anında unutup, nefsinin kepazesi oluyor. Dinli dinsiz ayrımı yok, makam onu bozarların alayı, üç kuruş etmez zibidilerdir. Bunu göre bile onların şerrinden korktuğu için onlara müsamaha edende de aynı tıynet vardır. Allah bu devlete şahsiyetli idareciler nasip eylesin ve daha önce şahsiyetli yurttaşları çoğaltsın. Zira vatandaş ne ise idareci de sonuçta onun tezahürüdür.
--
Bir başka bakışla Devlet Teorisi
Önce korktuk komşunun tarlamızdaki üç kuruşluk arpayı çalması ihtimalinden. Enteresanı komşu da korkuyordu bizden; atı vardı, bir de ineği. Korkularımızdan yaşamlarımız çekilmez hale gelince, dedikodusunu yapmaya başladık halimizin. Duydu uyanığın biri haliyle ve zıpladı üstüne kondu korkularımızın. Dedi ki: 'Kim kime saldırırsa canına okurum. Haksızlığa gelemem. Akıllı durun, birbirinizin atına arpasına göz dikmeyin. Fena yaparım.' Ondan, birbirimizden korktuğumuzdan daha fazla korktuk. Arpa ekmeği yaptık, doyurduk onu. Atımızı peşkeş çektik. gezmelerde o vardı. Çoğaldıkça korkumuz, adına saygı dedik ve daha fazlasını verdik. Biz verdikçe, o hakkaniyetle korudu birbirimizden bizi. Biz korundukça birbirimizden, birbirimize veremediklerimizi o aldı bizden. Mailis Nalars
 

Yazarın Diğer Yazıları