İsmail ARSLAN

Şaşırma melekemi kaybettim, hükümsüzdür.

İsmail ARSLAN

Hayvanlardan insanları ayıran meziyetleri şurada saymaya kalksam, sayfalar yetmez; lakin insan ile hayvanın bir ortak vasfı var ki tüm ayrılık gayrılığı yok ediyor. Ne mi? Öndersiz/lidersiz bir halt yapamamak. Önder uçurumdan atsa kendini, peşinden yuvarlanmak ya da. -- Olan bitenin bir de "bağımlılık boyutu" var. Milleti aksiyona alıştırdınız. Ya yarın sakin geçerse! -- Duyargalarımızda sorun var. Hassas değiller. Eski lekeler, yıpranmışlıklar o kadar çok ki, duyarlılıkları neredeyse yok olmuş... Eğer bir şey/biri bizim içinse/değilse ve biz o bir şeyle/biriyle iletişimimizden önce bunu hissedemiyorsak sorunu anlayabiliriz. Hatta bir 'acaba' da varsa o biri ya da bir şey ile ilgili sorun kronik bir dert halinde demektir. Örneğin ilk bakışta aşk çok olağan olmalıydı insan için. Görür görmez 'işte bu' demek ya da. Böyle bir donanımı var varlığımızın. Buna özgü hislerimizin canlılığı ile gerçekte yakalayamamanın arasındaki bocalama bizi kemiriyor ve yok ediyor. O kadar yara bere alınmış ki, güven, doğrusu inanç o kadar zaafa uğramış ki tamiratla uğraşmak bir ömre mal olabiliyor. Ne yapmak lazım? Geçmişi geleceğe taşıtmamak ve geleceğin üzerine kurgulu planları abartmamak... Beklentilerle değil, var olanla ilgilenmek... Duyargaları idmanlarla güçlendirmek... Şöyle inanıyorum: Selin, Kazım'ın dostu, Can'ın nefret ettiği, Selma'nın biriciği, Ayşe'nin bir halta yaramaz gördüğü ise; dört ayrı insana dört ayrı ve hatta zıt yüzü varsa Selin'in ve aslında bunların hiçbiri Selin'in dört dörtlük görüntüsü değilse, Selin bir başkaya daha başka bir şey, daha da farklı yansıyabiliyorsa; önce buradan başlamak lazım diye düşünüyorum. Damgalamamak ve gördüğü ile tanımlamamak... Duyargalar zayıf ve hasarlı ya, tutturamama ihtimali çok kuvvetli çünkü. 'Bir kişi bin sıfatla arz ı endam edebiliyorsa, onu bir sıfata yapıştırmak bizim görgümüzün zayıflığındandır'ı fark etmek... Bunun birinci adımı önce kendisiyle barışması insanın. İyi kötü doğru yanlışlarını kendileştirmesi... Biraz rahat olması ve akışına bırakması. Koklamak kısaca... Siparişle edindiği her şeyden sıyrılıp, dıpdızlak varlığı ile yüzleşmesi... Sanık hissetmemesi ve sonra yargıçlığı terk etmesi. Oluyorsa oluyordur, olmuyorsa olmamanın yorganını yaktığımızda sonuçta kendi ardımız açıkta kalır, başka değil... Kunut duaları, Yatsı namazından sonra kılınan vitir namazının son rekatında rükudan önce tekbir alınarak yapılan duadır. Allâhumme innâ nesteînuke اَللَّهُمَّ إِنَّا نَسْتَعِينُكَ وَ نَسْتَغْفِرُكَ وَ نَسْتَهْدِيكَ * وَ نُؤْمِنُ بِكَ وَ نَتُوبُ اِلَيْكَ * وَ نَتَوَكَّلُ عَلَيْكَ * وَ نُثْنِى عَلَيْكَ اْلخَيْرَ كُلَّهُ نَشْكُرُكَ وَ لاَ نَكْفُرُكَ * وَ نَخْلَعُ وَ نَتْرُكُ مَنْ يَفْجُرُكَ * Allâhumme innâ nesteînuke ve nestağfiruke ve nestehdik. Ve nu'minu bike ve netûbu ileyk. Ve netevekkelu aleyke ve nusni aleykel-hayra kullehu neşkuruke ve lâ nekfuruke ve nahleu ve netruku men yefcuruk "Allahım! Senden yardım isteriz, günahlarımızı bağışlamanı isteriz, razı olduğun şeylere hidayet etmeni isteriz. Sana inanırız, Sana tevbe ederiz. Sana güveniriz. Bize verdiğin bütün nimetleri bilerek seni hayır ile överiz. Sana şükrederiz. Hiçbir nimetini inkar etmez ve onları başkasından bilmeyiz. Nimetlerini inkar eden ve Sana karşı geleni bırakırız." Allâhumme iyyâke na'budu اَللّٰهُمَّ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَلَكَ نُصَلّ۪ى وَنَسْجُدُ * وَاِلَيْكَ نَسْعٰى وَنَحْفِدُ * نَرْجُو رَحْمَتَكَ وَنَخْشٰى عَذَابَكَ * اِنَّ عَذَابَكَ بِ الْكُفَّارِ مُلْحِقٌ * Allâhumme iyyâke na'budu ve leke nusalli ve nescudu ve ileyke nes'a ve nahfidu nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne azâbeke bilkuffâri mulhiıg "Allahım! Biz yalnız Sana kulluk ederiz. Namazı yalnız Senin için kılarız, ancak Sana secde ederiz. Yalnız Sana koşar ve Sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. İbadetlerini sevinçle yaparız. Rahmetinin devamını ve çoğalmasını dileriz. Azabından korkarız, şüphesiz Senin azabın kafirlere ve inançsızlara ulaşır."

Yazarın Diğer Yazıları