Kadın insandır ve hepimiz insan evladıyız. İktibas
Daha da söze lüzum kalmamıştır.
Kadın kelimesinin Türkçe'nin kadim zamanlarındaki kullanımı "katun"dur. Katun, çadırı ayakta tutan direk demektir. Çadır, eski Türk yaşam tarzında her şeydir. Katun kelimesini Farisiler "hatun" olarak dillerine aldılar. Hatun kelimesini de yeni nesil Türkler Farisilerden devşirdiler. Bu dil olayları böyle kısaca.
*
İslamda kadın konusunun özü kısaca aşağıdadır:
Allah'a tek tanrı olarak inanan ve Ona sıfatlarında ortak koşmayan, Kitaplarına ve Peygamberlerine itibar eden, iyi bir insan olarak, doğruluk üzere, ahlaklı bir hayat yaşayan, Allah'a saygısını işinde, sözünde, niyetinde ortaya koyan her insanın, Ondan cennet beklentisi talebi haktır.
Her Peygamber öncelikle içinde doğup büyüdüğü toplumun örf ve adetlerinden Allah'ın Muradına aykırı olanları temizlemek ile mücadeleye başlamıştır ki Rasulullah da bu durumdan müstesna kılınmamıştır.
Kız çocuklarını diri diri toprağa gömen ve kadını sadece şehevi hislerini tatmin aracı olarak gören cahiliye Arabına kademeli bir gayretle, kadının da insan olduğunu ve haklara sahip olduğunu işlemiş ve ilkeleri ortaya koymuştur. Onun irtihali ile, çok bir zaman geçmeden, yine o cahiliye Arabının bazı kabulleri, sanki din böyle irade ediyormuş gibi, ilkelerin maksatları örtülerek, bazı kademe ayetlerinin zahir anlamları esas alınarak, yanlış ve yanıltıcı uygulamalar ile Arab'ın örfü, din olarak kabul görmüştür.
Allah'ın muradı sümen altı edilmiş olsa ve kültür dinleştirilse de kadına asli kıymeti, hilafsız, Rasulullah'ın gayretlerinde ve uygulamalarında bulunacaktır.
Temel bakış ilke olduğunda ve zamanın şartları ile, o ortamda ortaya konulan mücadele esas alındığında hatalı yargıya kapılmak zorlaşacaktır
Mevzuya buradan başlamak gerekiyor:
Şiddeti doğuran, besleyen mekanizmayı halledemeyecekseniz, şiddeti insana, insandan kadın ve çocuğa diye ayırmadan ve hayvana yapılanı da aynı kategoride değerlendiren bir ceza mantığı kurgulanmalıdır.
Canavarca his diye tanımlanan vahşiliğin muhatabı insan veya hayvan fark edilmeden, vahşiye, vahşetin karşılığı ödetici değil, önleyici bir yaptırım öngörülmelidir, zira vahşetin bir ödetici cezası olamaz. Olursa bile, yapanın, yaptığından azı olamaz. Bu sebeple her türlü vahşete aynı ceza mantığı ile mukabele edilmelidir.
Önleyici, caydırıcı ceza mantığı kurgulanmalıdır.
Önerim, tıptan da yardım alarak acı çektirmek, ama öyle böyle acı değil, kafayı yedirtecek cinsten bir acı ki sonuçta, vahşet uygulayan tımarhanelik olmalı ve onun halini görenler, değil akıllarına, hayallerine bile eziyeti getiremeliler.
*
Ey alçaklar!
Size ve oyunlarınıza rağmen bu coğrafya insanlarının yolu açık inşallah. Atatürk'ün muasır medeniyetler seviyesi hedefi adım adım, siz hainlere rağmen gerçekleşiyor.
Ülkede İngiliz, olmadı Alman, daha olmadı Amerika mandası heveslerinizle yaptırmadığınız ne varsa, şükür olsun ki bir bir yapılıyor, araya sızmış kansızlara rağmen.
Bazı bölümlerde ilerleme, şartlar gereği ağır da olsa, olacak inşallah. Bu milletin yükselişine engel olamayacaksınız!