İsmail ARSLAN

İnsanın Sonrası

İsmail ARSLAN

Bugün bu topraklarda en rağbet gören insan, liderine kör itaat ile yönelen ve onu yere göğe sığdıramayan, her halinde onu yücelten insan oldu ya, bu insanların evlatları eğer yarın onları kınamayacaklarsa emin olun, onların daha sonrasını görecek evlatları olmayacaktır

Bizim muhafazakarların standartlaşmış hastalığı şu ki, onlara yönelik bir eleştiri mi var, kesin kötüniyetli ve haksızdırcılık. Diyanet mi eleştiriliyor, kesin dinsiz imansızların işidir. İktidarı eleştirmek zaten vatan hainliğidir. Hele ki reise söz söyleyen kesin zındıktır. Bu hastalığın şifası da yok üstelik. Hoş şifa isteyen de yok zaten.

Türkiye'de henüz yerli ve milli bir yönetim söz konusu değildir ve olması için gayret gösteren de görünürde yoktur. İngiliz, Alman, Fransa, İtalya kırması garabet bir bürokrasi ile devlet idare olunuyor ve tüm koltuk sahipleri haline razı.
50 yıl daha böyle devam etse gıkları bile çıkmaz ve kusura bakmayın idarecilerin hiç biri bundan istisna edilemez. Kişiyi değiştirince bir şey değişmiş olmuyor, sadece biraz da sen nasiplen denilmiş olunuyor, o kadar. Yerli bir idari sistem nasıl mı olur? Söze gelince binlerce yıllık devlet tecrübemiz var diyenler otursun çalışsın üzerinde.
--

İnsanın Sonrası

Bir balık pusulasız doğduğu yere gidiyor. Bir kunduz kusursuz bir mühendislik ile ev ve barikatlar inşa ediyor. Yarasalarda radarlar, elektrikli balıklar, monark kelebeklerinin yolculuğu, Penguenler v.s. v.s. müthiş donanımlar, teknoloji ile erişmemiz şu an için söz konusu olmayan nice gelişmiş savunma ve yön bulma mekanizmaları... Dudak uçurtan nice donanım, lakin yerinde saymaya mahkumluk; ya da sınırları dahilinde gelişmeye. zira akletme melekesi problemli...

İnsan bitki, böcek ve hayvanların çoğuna göre aslında bomboş doğuyor. Sonradan öğrenmesi gereken bir sürü bilgi ve düşe kalka tecrübeler, erişebildiğince teknoloji.

Aslında insanın tabiat şartlarında anne rahminde iki yıl geçirmesi gerektiğini biliyor muydunuz? Sanırım bilmiyorsunuz. Bilmenizin bir faydası var mı?

Belki soru bu: Faydası ne?

Çözüm de bu soruda.

İnsan meraklı bir canlı. Duyguları gelişmiş, karmaşık bir varlık. Bilgi, tecrübe, olgu benzeri önceki nesillere ait çoğu kazanımın yeni doğumlarda hafıza depolarında bulunmaması; ya da baskılanmış olması aslında onun yaşamı sorgulayabilir biçimdeki varlığında izah bulabilir.

İnsan yol almaya meyilli bir canlı. Oluşturduğu bir doğa hali karşıtı kültür değer var. Bu değer doğaya parelel, doğanın da varlık bulduğu imkanları kullanarak yeni bir varlık sahası oluşturmaya yardımcı olmuş insanda. İnsan bunu işlemiş dnasına. Keşfi... Umudu... İrade ve akletmeyi...

Kültür alanı olmasaydı sanırım şu an insan çoktan uzaydaydı. Dünya ona yetmemiş, kainata dağılmıştı. Bunu başarabilecek tek tür insan, zamandaşı canlılara göre.

İnsan ise hırs ve hasedi, yani nifakı tercih etti ve kavgalar, savaşlar paylaşma oranı bazlı sekteye uğrattı doğal gelişimini. Akletti; ama yanlış akletti. Belki böylesi de gerekliydi. Bu farklı bir tartışma. bunu geçerek:

Yirmi otuz yıl sonra düşünüyorum da geçen binlerce yılı telafi edebilecek atılımlar yine insanın eseri olacak. Ölen öldüğü ile kalacak ve geçmişteki en ünlü en etkin en derin şahsiyetlere popo ile gülünecek. O hırslar o hasetler, ölümler, mücadeleler... Acı acı gülümsenilecek hepsine.

Çünkü insan ortak geçmişinde bulduğu, bildiği her şeyi beynine yükleyebileceği bir mekanizma ha icat etti, ha edecek durumda.

Çhipler geliyor. element kökenli hafıza depoları. Haricen yerleştirilecek ve mühendislik, tıp, sanat, bilumum bilim v.s. ne varsa her şey bir anda sizde olacak. Herkese hepsini yaparlar mı bilemiyorum; ama herkese hitap edecek tarzda bir şeyler muhakkak olacak.

Mp3lerini kulaklıkla dinlemeyeceksin mesela. Beyninde çalacak. Hukuk okuyorsun ya, binlerce sayfa kanun... Bir sürü zaman. gerek yok. Bir tık ile ne var ne yok sende olacak gibi...

Her yeni nesilde yeniden bulunmaya bilinmeye mahkum ne varsa hepsi ilk anda alınmış ve bütün toplam değer sonrakine olduğu gibi nakledilmiş olacak hale gelecek.

Bu durum, bildiğimiz hayal edebildiğimiz ne varsa hepsini topyekün kıymetsiz kılacak.

Nifak nedenli kavgalar, ölümler, yokluk, kıtlık paylaşım sorunları, mülkiyet ve ceza mantaliteleri her şey değişecek ve doğa şartlarının elverdiği gerçekliklere kavuşulacak. Suni uydurma kanser olmuş yaşam normlarımız topyekün atta...

İşte bu, bunun ilk bilgisidir.

İnsanlığa hayırlı olsun

 

Yazarın Diğer Yazıları