İsmail ARSLAN

FETÖ'nün şifresi

İsmail ARSLAN

Fethullah Gülen'in terör örgütünü anlamak için Bediüzzaman Said Nursi'ye bakmak gerekiyor. Bediüzzaman Said Nursi'nin akidesi Eş'ari'dir. Akidesinde bir fetret devri algısı vardır. Ayrıntısını merak eden, akaid kitaplarından öğrenebilir.

Söyleyeceğim şu: 

Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lahikası isimli kitabında, “Çünkü ahir zamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye bir lakaytlık perdesi gelmiş ve madem âhir zamanda hazreti İsa'nın din-i hakikîsi hükmedecek, İslâmiyet'le omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve hazret-i İsa'ya mensup Hristiyanların mazlumlarının çektikleri felâketler, onlar hakkında bir nevi şehadet denilebilir.” demektedir. 

Eğer bu cümlede bir imla bozukluğu, veya hatalı dizilim, kurgu yok ise, İslamiyete inananlar ile hazreti İsa'nın hakiki dinine inananlar ayrı ayrı ifade edilmiş olduğu vechiyle, Bediüzzaman'a göre ayrı iki gruptur ve hükmedecek olan da Hazreti İsa'nın hakiki dinidir. 

Fetret devrinde karanlıkta kalan ahir zaman hristiyanların mazlumları da bir paye sahibidirler. Bu diyalog v.s mevzularına dair açılım olsun. 

Ahir zamanda hükmedecek hakiki hristiyanların Evanjelistler olduğuna inanan bu örgüt, onların akidesinde Büyük Yahudi Krallığı kurulunca, İsa gökten inerek krallığın başına geçecek inancı ile Türkiye'de bu gaye için iktidarı ele geçirmeye çalıştılar. 

Sırada mehdi faslı ile bu gayeye hizmet için sıralarını bekleyen tarikat kurumu arkasına saklanmış  olanlar var. 

İfade ortada. Yorum yapmadım. Net. Hristiyanlardan hakiki dinleri üstünde olanlarının egemenliğinden bahsediliyor. Omuz verecek müslümanların dayanak noktasına vurgu olması kabilinden paylaştım. 
İslamiyetin ayrıca telaffuz edilmesine dikkat ederseniz, manzara berraklaşır. Bediüzzaman, kanaatimce bu sapıklardan müstağnidir, lakin bunların derdi bu ibarelerden yola çıkarak, Büyük Yahudi Krallığının kurulmasında kendilerini de vazifeli görmeleri bir realitedir. Mevzu da bundan ibarettir, vesselam.
Mevzuat yapıcılar bu bakış açıları ile kesinlikle dünya dışından gelmişler desek abartmış olmayız, Vatandaş engelli, ama çalışabiĺir durumda, engelli ve araç kullanamaz durumda veya, ya da bakım yardımı alması uygun bir engelli. Raporlama kriterinde aynı kıstaslar ile, tek tip oran ile, hepsi aynı bakış ile değerlendiriliyor. Engeli çalışmasına mani olmayıp, araç kullanmasına mani olanla, bakım yardımı alması gereken ile, vergi indirimi yapılacak engelliyi aynı potada karıştırmak dünya dışı bir bakış açısı değil de nedir? 

Engelli haklarına yönelik yasa mantığı teklifim şudur: 

Engel, kişiyi neyden mahrum bırakıyorsa, pozitif ayrımcılık kapsamında, eşitlik ilkesi gereği düzenlemeler, alt mevzuat ile yapılır. Mesela engel durumu sağlık hizmeti kapsamında mahrumiyet sebebi ise, bunu gidermeye, ulaşım mahrumiyeti ise bunu gidermeye, bakım ve rehabilitasyon için böylece, gelir bakımından bu bakışla gibi. Her mahrumiyet, kendi özel şartları dahilinde, alt düzenlemeler ile giderilmelidir. Tabii ki bu duruma dair, yasal düzenleme şartı var ve bendeniz, mevzuat yapımında temel mantığa dair bakış açısı bağlamında, talebimi sunuyorum. 

Olmuyor işte sevgili İdare, işiniz niye rast gitmiyor, söyleyeyim: 

%77 zihinsel engelli evladı olan anne beni arıyor, oğlumun üzerine, onun ihtiyaçları için ÖTV ödemeden araç alabilir miyim diye soruyor. Olmaz % 90 altında engellilere yönelik araç alımında ÖTV bağışıklığı için raporda aracı özel tertibat ile kendisinin kullanması kaydı olması şartı var diyorum. Anne diyor ki: Evladım araç kullanamaz ki. Neden işiniz rast gitmiyor, anladınız mı?
 

Yorumlar 2

Yazarın Diğer Yazıları