İsmail ARSLAN

Dokundurmalar

İsmail ARSLAN

Yeni bir asgari ücret belirleme demindeyiz de işçisinden esirgediğini, falan filan vakıf ve derneklere peşkeş çekecekgillerin yaşadığ topraklarda huzur beklentisi ancak dinsizlerin tanrılarının karın gurultusudur.
--
3 Aralık dünyada engelliler günü olarak anılıyor da memlekette öyle uygulamalar var ki 365 gün anılsa bir anlamı olmuyor. Kişi âmâ ve raporla da bu durum sabit. Oran %90 ve rapor sürekli. Araç alınıyor bu rapora istinaden ÖTVmuafiyetinden yararlanılıyor. Aradan yıllar geçiyor, Vergi Dairesi sen sonradan bir rapor daha almışsın, o raporda özür oranı %85, öde bakalım şu ÖTV ve MTV’lerini faizleri ile diyor. Bu 5 dilimlik düşüş idarenin raporlama kıstaslarındaki hesaplamaları yeniden düzenledigi bir yönetmelik kökenli. Ortada bir iyileşme yok ve kişinin araç kullanması zaten imkansız. Dahası ilk rapor sürekli zaten. Sonradan katakulli ile İdare zulüm yapıyor. Konuyu yargıya taşıdık da bu ayıp ile ahirette ne yapacak idareciler, bilemiyorum. Bunun gibi nice engellilere yönelik zulumler ile kutlu olsun engelliler günü. Bu ve benzer durumdaki Müvekkilerimin davaları kazanılmış olup kararlar onanmıştır vergi ve cezalar iptal edilmiştir.
--
Onda var olmayan meziyetlerle övgüler düzmek, onu, o meziyetlerle donatmaz. Bilakis övenin acziyeti ve övülenin çaresizliğini artırır. Bugünlerde bir kesimin olmasını istediği şeylerin olabilmesi için bel bağladığı nicesi var ki ne onlarda bu yükleri taşıyabilecek kapasite ve ne de inanç vardır. Ama ihtiras ve kibir yansıtma yoluyla kendine bir hamal illa ki buluyor. Buluyor, ama yok işte ruh. Zayi olan emekler ve ömürler çöplüğü Anadolu. Savunma mekanizması hemen harekete geçiyor ve olumsuzluk anında dışa tahvil ediliyor olsa da, esasen problem en içeride. Yok işte maalesef yok. O ruh yok.
--
Bugün bir Meslektaşım, sanal alemde meslektaşlarım faydalansın diye paylaştığım spesifik bir konudaki araştırma yazımdan dolayı teşekkür için bendenizi aradı. Teşekkür etti ve konu ilişikli bir dava tecrübem olup olmadığını sordu. Konu ilgili bir davam olmadığını, lakin tespitlerimden faydalanacaklar olabileceği kanaati ile paylaşımı yaptığımı ifade ettim ki galiba nokta vuruş bile yapmışım. Bizim bu meslek biraz böyledir. Sürekli gelişmeye ve öğrenmeye açık olmayı gerektirir ve bazen en doğrusu da bildiklerini, bu bilgi ile doğru hamleler yapabilecek olanlarla paylaşabilmektir ki, bu dahi bilmenin zekatı mesabesindedir.
--
Adet gören kız çocuğu evlenebilir diyenler, nedense, hep o çocukların dedeleri yaşındakiler oluyor. Türk Ceza Kanunu'na göre 18 yaşını doldurmamış olanlar çocuktur. Evlenmek cinsel olgunluğa gelmiş olmakla değil, doğruyu yanlıştan ayırt edebilme hali denilen rüşt çağına gelmiş olmakla mümkün olabilmesi makul bir hadisedir ki, esasen, bu da, bizim coğrafyada en erken 20 yaş sonrası için mümkün bir mevzudur genelde. Nadirattan yaşanabilecek ekstrem durumlar için ekstrem çözümler de olmasına karşın, ilk cümledeki tespiti yeniden okumanızı istirham ediyorum. Mailis Nalars
--
Hazreti Peygamber, Mekke'nin zenginlerinden birine dinini anlatırken görme engelli biri gelir ve 'bana da anlatsana! Ona ne anlatıyorsun, bana da söylesene' diye Hazreti Peygamberi dürtükler. Hazreti Peygamber adama şöyle bir bakar ve suratını asarak ondan hemen yüz çevirir. Mekkeli zengine anlatmaya devam eder. Bu olaydan sonra Abese Suresi iner: 'Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun.' Hazreti Peygamber'in uyarıldığı ile eylem stratejisi kuranların din bağları sorgulanmalı... Biri zengin ise onun ne alkolü ne zinası sorun olmuyor ve fakir olduğu bilindiğinde iteleniyor ise... Bu algının yanılgısını din diye yutturanların kusmuklarda boğulmaları haktır.

 

Yazarın Diğer Yazıları