İsmail ARSLAN

Diyanetin yanındayız

İsmail ARSLAN

Diyanet İşleri Başkanı, Kur'an ile sabit bir melanet işi tenkit etti diye, hakkında suç duyurusunda bulunan hukuk mesleği örgütü, Türkiye'de realitemizde olsa olsa papuç altı örgütü olarak tanımlanır. .
Bu milletin evladı bir hukukçu olarak Ankara Barosunu kınıyor, Diyanet İşleri Başkanı tarafında safımı ilan ediyorum. Allah razı olsun sesini yükselttiği için.
Bir avukat meslektaşım da aşağıdaki yazıyı paylaşmış var olsun
Diyanet İşleri Başkanlığının görevi, İslam inancı gereği Kuran'ı Kerim’i ve diğer dini kaynakları inananlara ve inanmak isteyen insanlara anlatmaktır. Kuran'ı Kerim'i açık hükümleri aksine pozitif hukuka ya da evrensel hukuka uygun açıklamalar yapmak değil. Din, öğüt verir ve insanlara uymamanın yaptırımını açıklar.
Bir hukukçu olarak yapılan açıklamayı kınamak, ya dinin amacını bilmiyor demektir, ya da biliyor ama çarpıtıyor demektir.
Diyanet, yasa yapma yetkisi mi var? Pozitif hukuka uygulama imkanı mı var. Bu nedenle yürürlükteki hukuka göre zina dahil LGBT için yasak yok. Bunun bilinmesine rağmen Ankara Barosunun dini kaynakları sorgular hale gelmesinin tek amacı olabilir. O da "Biz Kuran'ı Kerim'i" hükümlerini yanlış buluyoruz. Tamam bulabilirsin, ona da İslam'da saygı var, ama bırakta Kuran’ı Kerim’i külli olarak tanıyan ve inanan insanlarda bu öğütleri öğrenebilme hakları olsun.
Bir tarafta, insan hakları diyeceksin.
Diğer tarafta Müslümanların Kutsal Kitabı'nı yargılama ve kınama noktasına gelip din ve vicdan hürriyetine aykırı iş işleyeceksin.
Artık bırakın bu işleri, kime neye inanmak isterse inansın. Kim neye göre yaşamak isterse yaşasın.
Diyanetin görevi, toplumsal yaşamı dini kaynaklara göre topluma aktarmaktır.
Diyanet verdiği öğüdüne uyan uyar, uymayan uymaz. İslam’ın en temel kaynağı Kuran’ı Kerim’i kınamak Baronun görevleri arasında yoktur.
Ne zaman dini kurallara uymama hukuksal yaptırımı olur, o zaman karşı durma hakkı oluşur.
Baroların bir kısmı, bu ülkenin gerçeklerinden uzak yaşamaya devam ediyor.
Toplumun gerçeklerinden uzak kafalarını kuma gömmüş herşeyi yargılamaya ve kınamaya çalışıyorlar. Ama bu kum, sadece aynı renkte, aynı sıcaklıkta bir kum. Diğer farklı coğrafyalarda, farklı yükseklikte, farklı cinste topraklarda yaşayan vatandaşlardan bihaberlerler.
Kişisel olarak öğütlere uymayabilirsen, kendi içinde kınayabilirsin. Fakat, baro üyesi olan avukatların hepsi adına İslam’a karşı din icad etme noktasında vaaz veremezsin, ahkam kesemezsin. Baro musun? Dini karşı fetva kurumu musun? Avukatlık cübbesini çıkartıp dini örgütünüz varsa onun cübbesini giyin.
 
Ülkede kadın ve çoçuk haklarına ilişkin her ihlali dini temellere dayandırarak din karşıtlığından vazgeçin. Bu kolaycılıktır, basite inmektir.
Ankara Barosu, bu dünyadaki yargılamaları bırakıp  Mahkeme-i Kübra'daki yargılamalara el atmış.
Allah, bu virüs illeti vesilesi ile, sonramızda milletimizden toptan kabul ve redçiliği de kökten kaldırsın duasıyla...
İnsandan doğru söz de hatalı söz de zuhur edebilir ve bu çok tabiidir. 3 yanlış sözü sebebiyle A kişisinin 97 doğru sözü, sırt ona beslenen menfi hisler kökenli yok sayılıyor, veya 3 doğrusunun hatırına 97 yanlışı hoş görülüyor ise, ona duyulan sevgi gereği, her iki tavır da ancak halt yemek deyişi ile izah edilesidir.
Şahıs değil, şahsiyet odaklı olmak ahlakidir.
Kişi değil, ilke mihenkli değerleme de olgunluktur vesselam.
Salgın tedbirleri açısından süreleri durdurmanın avukat ne yiyecek boyutundan öte bir problemi var ki adaleti ötelemek aymazlıktır. Salgın, hukuksuzlukları durdurmuş olsa idi söz yoktu, lakin insanlar bu dönemde de hukuka ihtiyaç duyuyorlar. UYAP üzerinden yürüyebilecek tüm süreç yürümeli idi kanımca.
Karz ı hasen örgütlenmeleri kurgulamalı hükümet ki bu şu demek: Mevcut süreç kökenli iş yapamayan meslek sahiplerini bankalara, tefecilere muhatap etmeden, faiz illetinden koruyarak, karşılıksız borç alma, verme müesseseleri oluşturulmalı. E ama niye ve kim kime karşılıksız borç versin ve nasıl denetlenecek, yürütülecek, suistimal edilmeden bu kurgu derseniz, işte devlet olmanın bir işe yaraması tam da burada devreye girecektir derim.

Yorumlar 1
İsmail Arslan 30 Nisan 2020 20:24

Luti sıfatlaması son derece hayasızcadır ve yanlıştır. Luti, Muhammedi, İsevi gibi, mensubiyeti ifade anlamında kullanılır. Eşcinsel de, ibne de, ama bu melun fiili işleyene asla halt edip Luti deme. Zira fiili işleyen Hazreti Lut'un kavmi idi, haşa zatı değil.

Yazarın Diğer Yazıları