İlhan AKKURT

Müzik deyip geçmeyelim

İlhan AKKURT

Biraz da müziğin insan üzerindeki etkileri üzerinde duralım. Kapitalist ahlâkta fuhuşla müzik iç içe geçmiştir. Önce bir kuruluştan haberdar olalım. İngiltere’de Londra’da Wellington House adresinde yeni dünya düzeni peşinde koşanlarca kurulmuş “Tavistock İnsani İlişkiler Enstitüsü” insanları kendi geleceklerine hazırlamak için “Beyin yıkama” faaliyetleri için kurulmuş çok önemli bir kuruluştur. Bu kuruluşun amaçlarından biri halkın ahlâkî değerlerini yozlaştırmaktır. Bu gaye için ünlü film, sanat, müzik ve yıldızlar oluşturularak, aile-evlilik kavramları çökertilecek, cinsellik, uyuşturucu kullanımı ve uygunsuz konuşma tarzı teşvik edilecektir. Bu konuyu Dr. John Coleman, “300’ler Komitesi” isimli kitabından okuyalım;  
“Theodor Adorno isminde bir müzikoloğu keşfettiler. O son zamanların en önemli müzik filozofu ve müzikte modernizmin deviydi. Müziğin Karl Marks’ı diye anılan bu şahıs Almanya’da çocukların beyinlerini müzik ile şekillendirme üzerinde araştırmalar yapmıştı. Müziğin insan davranışları üzerinde büyük etkisi vardı. Dionysos Kült müzisyenlerinin 12 atonal sistemini kullanarak, 18 albümlük Beatles müzik konseptini yaptı. Gençleri peşinden sürükleyecek, futbol gibi tekmelenebilir bir “rock and roll” ve “heavy metal” müziği oluşturdu. Bu müzik tipindeki sert ve tekrar eden davul ritmi insan beynini uyuşturmaktadır. Böylece Adorno ve Tavistock bilim adamları, müziğin psikolojik ve sosyal etkilerini değişik formdaki müziklerle, insanların fark etmeden davranış ve düşüncelerini etkilemek üzerinde çalışmalar yaptılar. Bu tür müzik yapan grupları striptiz kulüplerinde bulmuşlardır. Buldukları işe yarayacak gurubun o zamanki ismi “The Quarrymen” olan grubun repertuarı Chuck Berry, Little Richard ve Elviz Presley şarkılarından oluşmaktaydı. Bunlar eğitilerek ABD’ye “The Beatles” grubu olarak gönderildiler. Beatles, Antik Mısır’da firavunlarca ve rahiplerce kutsal sayılan bok böceğine verilen isimdir. Grubun üyeleri başlangıçta nota bilgisinden bile habersiz kulaktan dolma müzik yapıyorlardı. Böylece gençlere anarşik protestocu bir ruh aşılayarak, meselesiz hippi gençliği oluşturulmaya çalışıldı. Medeniyet uzmanları Mısır, Çin, Antik Yunan ve Roma’nın yıkılışında insanı yozlaştıran bir müzik türünün etkisini çok iyi bilir. Bu tür müzikler insan ve toplum değerlerinin yıkılmasına davetiye çıkarır. 1960 ve 70’li yılların gençliği böyle bir ortamda beslendi. Böylece Batı’da “BEETHOVEN RUHU”, “ROCK and ROLL” tarafından devrilmiştir. Bu müzikte Antik Dionysos müziği, Afrika Voodoo davul müziklerinden esinlenmiş, Moloş Kült müziğinin tekrar eden yapısı taklit edilmektedir. Kendini sürekli tekrar eden ritimle bu tür müzikler aslında “Mistik güçleri çağırma” ritüelidir. Günümüzde “RAP” ismiyle anılan müzik türü de ayni türdür ve yine AFRİKA kökenli Hip-hop kültürünün ürünüdür.
  Bu tür müzikler insan beynini sarsar ve uyuşturur. Bu müziğin sürekli bozuk metier’i sol elle sürekli çalınan davul ve artan temposunun insan bilinci ve organlarında yarattığı histerik etki kanıtlanmıştır. Bu insan için çok tehlikeli bir durumdur. Çünkü insanın yaşam dengesini koruyabilmesi için doğasına aykırı ritimlere uzun süre maruz kalmamalıdır.
     Rus bilim adamı Prof. Gurvich “Titreşim” biliminin babası ve ritim gerçeğini ilk fark eden kişidir. Her insanın bir “Titreşim çemberi” olduğunu kanıtlamış ve öğrencisi Vlail Kaznacheev de her insanın ritmik bir varlık olduğunu keşfetmiştir.  Her şey önceden belirlenmiş bir ritmik haritaya göre işlemektedir. Gurvich insanların yaşam alanları ve vücutlarına verilecek çok düşük frekanslı elektromanyetik dalgalarla hasta edilebileceklerini göstermiştir. İşte bu yüzden Almanya’da Adorno düzensiz ancak sürekli tekrar eden Jazz müzikle yaptığı deneyler polisin eline geçtiğinde ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Bakın Jazz, Rock-roll ve Rap gibi sürekli tekrar eden ritimli müzikler için bütün müzik otoriteleri; sürekli tekrar eden yüksek tonlu ritimler gençlerde cinsellik, isyankârlık, umutsuzluk ve uyuşturucu etkisi yarattığında hem fikirdirler”.*
    Ülkemizde de müziğin insan üzerinde etkisini inceleyen çalışmalar vardır:
“Popüler kültür bağlamında rock müziğin analizini yaptığı çalışmasında Çalış (2006), rock müziği doğuran sosyal şartları ayrıntılı bir şekilde ele almış ve rock müziğe kaynaklık eden blues ve caz müzik hakkında tarihsel bilgiler vermiştir. Bu araştırmada rock müziğin bir araç olarak işlevselliğine dikkat çekilmiştir. Bu bağlamda rock müzik özellikle 60’lı yıllardan itibaren siyasal ve sosyal düzene karşı bir protesto, başkaldırı ve isyan aracı olarak kullanılmıştır. Araştırmada, rock müziğin uyuşturucu kullanımı, şiddet ve cinselliğin kullanımının da bir aracı olarak işlev gördüğü belirtilmiştir.
Martin, Clarke ve Pearce (1993) tarafından yapılan bir araştırmada ise rock/metal müzik dinleyen liseli gençler arasında intihar düşüncelerinin, depresyon, uyuşturucu kullanımı ve kendine zarar verme davranışlarının anlamlı bir şekilde fazla olduğu bulgulanmıştır.”**
      Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Devlet Konservatuarı Müdürü Prof. Dr. Ahmet Hilmi Yücel, müziğin toplum üzerinde çok etkili olduğunu belirterek, özellikle rock ve metal müziğin içerisinde bulunan melodilerin sertliğinden dolayı gençlerin adrenalinin yükselmesine neden olduğunu ve içlerindeki olumsuz duyguları ortaya çıkardığını söyledi. Yücel, bu müzik tarzlarında vokalistin yüksek sesine eşlik eden ritimlerin sertliğinin gençlere geçtiğini ve dinleyiciyi sakinleştirme yerine tam tersi bir etki yaparak daha agresif hale getirdiğini savunarak, ''Tahrik edici ritimler üzerinde, melodik yapıdan çığlıklarla yapılan müzikler, kişiyi çılgınlıklara, isyana ve saldırganlığa itmektedir''***
Maalesef durum çok ciddi. Müzik bir gencin ileride ait olacağı kültürü belirleyen en önemli unsurdur. Müzik deyip geçmeyelim. Çocuklarımızı ne idüğü belirsiz deli saçması güfte ve ritimlerden kurtarıp insanlık, sevgi, dostluk, kahramanlık ruhu aşılayan milli kültürümüzün en önemli unsuru olan müziğimizi sevdirmenin yollarını arayalım. Kendi müzik aletlerimizi öğreten kurslara gönderelim. Müzik çocuklarımıza milli kültürümüzü aşılayan en kestirme yoldur.
 
 

Yazarın Diğer Yazıları