Ülkemiz yeniden yapılanıyor. Yeni anayasa taslağı meclise sunuldu. Öyle görünüyor ki 3 asırdır, milletimiz yediği darbelerle adeta Batı’nın bir eyaleti gibi her türlü kurumlarıyla işbirliği içinde yönetilirken, tarihine, kültürüne ve misyonuna tekrar geri dönmeye başladı. Zaten ülke içinde ve sınırlarımızın dibinde sürdürülen politikalara karşı, ülke menfaatlerini düşünen her iktidarın alması gereken tavırdır bu. Bu gelişmelerin sonunda dünyamızda çok önemli değişimlere şahit olacağız gibi görünüyor. Asrımızı yeni bir doğum sancısı tuttu. 3 asırdır yükselen ve güçlenen Batı Dünyası’nın tahtı, izlediği ikiyüzlü politikalarla sallanmaya başladı. “Mazlumun ahı indirir şahı” misali zulümle kimse abat olmayacağı bir kere daha görülmeye başlandı.
Batı’nın hâkimiyetine dayalı tek kutuplu dünya çatırdamaya başladı. En büyük oyun kuruculardan İngiltere, Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı aldı. Birçok ülke terk etme kararıyla karşı karşıya. ABD ise gerçekte iflas etmiş, dış borçları karşılanamaz durumda. Adeta Çin’in eline düşmüş, Çin’den gelen serumla ayakta durmakta. Çin elindeki fazla dolarları ABD devlet tahvillerine yatırmasa işi bitti. Tabi bu durumda, Çin en büyük pazarından olacağını bildiği için bu serumu vermeye devam etmekte. Ayni durum AB için de geçerli. Yani HASTA ADAM olma sırası AB ve ABD’de…
Öte yandan Rusya ve Çin’in başını çektiği milyarlık ASYA merkezli yeni bir blok ve aç bir pazar oluşmakta. Bu ara her şeyini Batı’ya yani ABD ve AB politikalarına bağlamış olan ülkemizde, son yıllarda iktidar hükümetin milli politikalarına karşı, iç ihanet şebekelerinin Batı yanlısı uydu bir Türkiye kurma gayretlerinin açıkça Batı tarafından desteklenmesi, Batı ile iplerin iyice gerilmesine sebep oldu. Ve hükümet Batı’nın bu sinsi politikalarına karşı rest çekerek, bu gidişle AB’ye girme sevdasından vazgeçip, Rusya ve Çin’in başını çektiği ŞANGHAY İŞBİRLİĞİ örgütüne katılma yönünde girişimlerde bulundu. Bu örgüt öyle küçümsenecek bir topluluk değil hem genç ve aç bir nüfusun olması, hem de ülkemizin bunlara satacak daha çok şeyi olması bizim için büyük avantaj görülmektedir. Bu yeni oluşan örgüte 24 Haziran 2016 da Hindistan 2.2 trilyon ve Pakistan 500 milyar dolara yakın ekonomik gücü olan üyeliğe kabul edilmesiyle neredeyse dünya ekonomisinin dörtte biri, nüfusunu yarısı olan 3.4 milyarı buldu. Diğer Asya ülkeleri de örgüte katılmak için sıraya girmiş vaziyettedir. Bu ara İslam Nato’su diyebileceğimiz bir askeri güç oluşumun da temelleri atıldı.
Ancak önemli olan dünya insanlarının hak ve mantıklarına uygun mesaj vermektir. Dolar manipülasyonlarına ve ekonomik tetikçiliğe karşı, Cumhurbaşkanımızın ticaretimizi milli paralarla yapalım çağrısının bu örgüt ülkelerinden olumlu yankı bulması ABD'yi korkuttu. Gölge CIA olarak bilinen özel istihbarat kurumu Stratfor, "Türkiye'nin bu hamlesi doların küresel tahtını sallayabilir" şeklinde bir rapor yayımladı.
Yine Cumhurbaşkanımız “Ben ne Sünni ne Şii’yim, benim dinim İslam” ve “Dünya beşten büyüktür” gibi çıkışlarla insanlığa önemli mesajlar vermekte, hakim küresel güçlerin çarklarına çomak sokmaktadır. Avrupa ülkelerinde bile bu çağrılar yankı bulmakta, son seçimlerde Erdoğan’a bu ülkelerde bile oylar çıkmaktadır. Küresel güçlere Rusya, İran, K.Kore gibi ülkeler de karşı durmakta ancak insanlığa kabul görecek bir mesaj verememektedirler. İşte bu fark ülkemiz için çok önemlidir. İstesek de istemesek de Osmanlı’dan kalan tarihi misyon bizleri bu politikalara zorlamaktadır. Zaten Batı’nın maddeci bir dünya anlayışına karşı tek alternatifin İslami değerlere bağlı söylemler olduğu çok açık. Ancak böyle söylemleri insanlığa ulaştıracak bir oluşum yine bu ülkeden çıkacağa benzemektedir. 243 şehidin hürmetine kader ağlarını bizden yana örmektedir.
Yorumlar 1
Ahmet Özcan 29 Aralık 2016 02:12
MaaşAllah kardeşim Kayseri'ye bile kapak atmışsın. Enerjin tükenmesin.