Bir önceki yazımızda küresel derin güçlerin emelleri istikametinde insanlığın ve aile kurumunun cinsel istismarla nasıl tahrip edilip, uydurma istatistiklerle nasıl yönlendirilmeye çalışıldığını anlatmaya çalıştık. Konu aynen ABD’de yapıldığı gibi uydurma istatistiklerle saptırılmaya çalışılmaktadır. Asıl konuşulması ve yüzleşilmesi gereken “cinsellik nedir, insanda ve özellikle erkekte nasıl bir etki yapar” başlığı altında konuşulması gerektiğini belirttik. Hepimiz insanız ve Yaradan bizleri çeşitli haz verici duygularla yaratmıştır. Bunların çoğu hayatiyetimizi devam ettirmemiz için gerekli olan şeylerdir. Ancak cinsellik; öyle hava, su, uyku, gıda gibi olmazsa olmaz bir ihtiyaç değildir. Hatta biyolojik bedenin tek başına ürettiği bir şey de değildir. Diğerlerinden farklı olarak dışarıdan tetiklenen bir duygudur. Yani cinsellik insanda, cinsel bir obje ile uyarılırsa atağa geçen bir duygudur. Bir de kişinin bu konu üzerinde durup ilgilenmesi gerekir. Bu yüzden dinimizde “Birinci bakıştan sonra olan bakış ve ilgi” için erkekler uyarılmıştır.
Eğer senin medeniyetin zevk anlayışı olarak bunu ön plana alır ve her türlü cinselliği dergi, gazete, filmde, reklamda her şeyde bunu işlerse tabii olarak, insan da uyarılmış olduğundan, buna yönelir. Ve en önemlisi “cinselliğin özellikle erkekte aklı, iradeyi yok etmesidir” . Öyle “Benim kalbim temiz ben kötü şeyler düşünmem, karşı iki cins bir araya gelirse hemen cinsellik mi düşünür” safsatasını bir kenara atalım. Evet, eğer erkek normal bir erkekse kimse yüzleşmekten kaçmasın gerçek budur. Erkek kırıtık bir sesten, hareketten, bakıştan, iç çamaşırların teşhir edilmesinden her şeyden uyarılır. Bu konuda; ne anne, ne kız kardeş, ne gelin, ne arkadaş, ne arkadaşın hanımı vs. pek fazla bir şey fark etmez. Herkes haddini bilmeli kendine gelmeli, bu işin şakası olmaz, kimse erkeği bu konuda test etmesin ve kimse suçlamasın. Bırakalım çağdaşlık, ilericilik, gericilik safsatalarını da cinsel suçlardan önce, bunu teşvik eden medeniyet anlayışını konuşalım ve yargılayalım. Bu kadar TV filmi, porno, açık saçıklık varken, cinsellikten başka konu işlemeyen müzik, alkol, uyuşturucu, canım cicim muhabbetleri varken bu işin önüne ge-çi-le-mez. Anne babalar aile içinde hareketlerine çok dikkat etmeli, hem kendilerinin hem kardeşlerin giyim kuşamlarına, ve ayni odada bir arada yatmamalarına, özellikle iç çamaşır, çıplak beden gibi cinsellik uyandıran konulara çok ama çok dikkat etmelidir. Adamların bilim adamı ilan ettiği, gerçekte kendi talebelerinin bile reddettiği Psikalizci Sigmud Freud’un ELEKTRA ve OEDİPUS kompleksini bir zahmet Google’den arayıp öğrenelim ne sapık zihniyette olduklarını. Eskiden kadın sokakta güzelliğini örtecek şekilde giyinirdi. Şimdi özellikle teşhir etmek için yarı çıplak çıkıyorsa, eğer kişi her türlü sapkın cinsel sitelerin müptelası yapılıyorsa, kendini bu sapkınlıkların bulaşmaktan kurtarması çok zordur. Kimse kalbim temiz diye kimseyi aldatmasın gerçek bu. Hele bir de erkeğin yaptığı çapkınlık ve kahramanlık olarak meşrulaştırılıyorsa... Zaten iradeyi bozan en büyük etki uyuşturucular ve cinsel uyarılardır.
Gerçek istismar, iki cins arasında cinsellikten başka bir ilişki düşünmeyen aslında Kapitalist Kültür’ün insan ilişkilerine bakışında yatar ve bu anlayış kişiliğe en büyük saldırıdır. Cinselliğin insanların en büyük zaaflarından biri olduğunu iyi bilen Kapitalizm, cinselliği insanları avladığı en kolay tuzak olarak her konuda kullanır. Erkeklere dönük reklamların çoğunda kadın bedeni boşuna kullanılmaz. Bu kadın özgürlüğü değil tam bir kadın istismarıdır. Öyle insan doğuştan sapkın ve buna düşkün doğmaz. Bu çok iyi bilinmelidir. Özellikle son zamanlarda erkekler üzerinde çok büyük bir oyun sergilenmeye başlandı. Kapitalizm’in derin güçleri erkeğin cinsel kimliğini dejenere edecek objeleri modalaştırmaya erkeği kadın gibi giyinip süslemeye başladı. Derin güçlerin bir derdi de artan dünya nüfusu. Bunu sınırlamak için doğum kontrol yöntemlerinden başka yöntemlerde uygulanmaya başladı. Son yıllarda yapılan araştırmalara göre, 30 yıl önce erkeklerde kısırlık oranının % 20-25 iken, şimdi % 45'e çıktığını ve DSÖ verilerine göre, eskiden mililitrede 100-120 milyon olarak belirtilen sperm sayıları, günümüzde 15 milyona kadar düştü ve kısırlıklar %45 oranında erkekten kaynaklanır hale geldi. Şimdi de LGBT eylemleri adı altında cinsel özgürlük dayatmasıyla eşcinsellik de meşrulaştırılıp, hızla arttırılmaya çalışılmaktadır.
Cinsel kimlik doğuştan gelir ve bunu beynin salgıladığı hormonlar yönetir. Ancak kişi karşı cinsten olan şeylere yönelirse giyim kuşam, özellikle canım cicim gibi konuşma tarzı vs. beyin hormon aktivitesi değişmeye başlar ve insan kendini psikolojik olarak ne hissederse kimyasal ve fiziksel bedende öyle olmaya yönelir. Böylece kaşı cinsin cinselliğine kolayca dönebilir. Özellikle küçük çocukların yetişmelerinde çok dikkatli olmak gerekir. Ata et iti ot vermek gibi hatalar yapıp çocuklara karşı cins aşılamaktan kaçınmak gerek. Oyuncaklara kadar dikkatli olmak gerekir. Her insanın içine çeşitli cinsel sapkınlık vesveseleri de gelebilir ama bunlar kişinin sapık olduğunu göstermez. Akıl bir süzgeçtir, insanın nefsi insana bir sürü sapkın fikir vesvese eder ama insan yetiştirildiği ortamda öğrendiği iyi kötü ölçüleriyle bunlara yön verir. Ancak yetiştiği ortamda iyiler kötü, kötüler iyi yapılmışsa; işte sorun buradadır. Yoksa insanın fabrika ayarları iyiye doğrudur. Kapitalizm en fazla istismar ettiği cinselliktir. Aklı devre dışı bıraktığı için erkek-kadın ilişkilerini cinselliğe indirgemesi gerçek insani kimliğimizi ve cinsel kimliklerimizi tahrip etmektedir. Her konumda ve ortamda cinsellik ön planda tutulması aile kutsallığımızı ve birliğimize onulmaz yaralar açmaktadır. Hedonizm bu kadar körüklenirse olacağı budur. İnsanlar artık cinsellikten başka bir şey düşünemez hale getirildi. En önemli savunmaları ve istismarları “Ahlak insanın bel atında değil”. Nerde kaldı kadına “Cennet anaların ayakları altındadır” değeri veren anlayışımız.
Tarih boyunca insanlar, kurdukları toplumsal sistemlerde ölçü olarak, ya heva ve heveslerini; yani zevk ve sefa gibi nefsî arzularını özgürce-ölçüsüzce tatminini, ya da toplumun dirliği için belirledikleri ahlak kurallarını esas almışlardır. İnsan nefsinin her haz aldığı ve hoşlandığı şey insan ve toplum için fayda demek değildir. Zorlu Bir çalışma yerine, birinin çalışıp kazandığını gasp etmek veya uyuşturucu kullanmak o kişiye haz verebilir. Ancak o kişinin biyolojik bedeni için uyuşturucu bir zehirdir, çevresiyle ilişki kurmasında problemler oluşur ve hakkı gasp edilen insan da bundan zarar görür. Ayni şey toplum içinde geçerlidir yapılan bir davranış, yapana haz verebilir amma topluma son derece zararlı olabilir. Sağlıklı bir birey ve toplum oluşumunun temelinin sağlık bir aileden geçtiği görülmüştür. Böylece sağlıklı bir birey ve toplum oluşturmak için çeşitli ahlak kuralları ortaya çıkmıştır. Ahlak kuralları ile davranışların sınırlandırılmasına karşı olanlar buna, “ÖZGÜRLÜKLERİN ENGELLENMESİ” diyerek karşı çıkmaktadır. Aklın fikrin, kültürün işin, yediğin içtiğin, elektriğin evin, suyun gazın bir yerlere bağımlı hala getirilmiş sen hakla özgürlükten bahsediyorsun. Kendimizi aldatmayalım özgürlük; saçını dilediğin renge boyatmakta, kulağına küpeler takıp, sabahlara kadar o bar benim, şu bar senin deyip kızlı erkekli sabahlara kadar gezip tozmak değildir.
Ünlü Yazar, ABD'li ekonomist ve Columbia Üniversitesi öğretim görevlisi, Joseph Stiglitz / “Eşitsizliğin Bedeli” İsimli eserinde bu konularla nasıl ironi yapıyor okuyalım:
Ben Kapitalizmim ve ortalama bir insanın günde 5,5 saat TV izlediği, kitap okumadığı, tiyatro ve sinemaya çok az gittiği bir toplumda alaşağı edilmek gibi bir kaygım yok.
Ben Kapitalizmim ve Uzak Doğu'da 6-12 yaş arası kızlar 200 dolar gibi komik bir paralarla fuhuş pazarında satılıyorlar.
Ben Kapitalizmim ve kadınlara sesleniyorum! Lütfen birer obje haline
geldiğinizi aklınıza getirmeden Victoria's Secret'a koşun. Victoria's Secret ülkelerine Türkiye de eklendi, avuç içi kadar çamaşıra 80 dolar verince çok mutlu olacağınızı garanti ediyorum!
Ben Kapitalizmim ve sizin hayatlarına özendiğiniz Hollywood yıldızlarının
yüzde 64’ü kokain bağımlısı.
Ben Kapitalizmim ve yılda 20 milyon çocuk açlıktan ölürken, siz aynı tişörtü haftada iki kez giymeye utanıyorsunuz.
Ben Kapitalizmim ve siz hangi Tanrı’dan bahsediyorsunuz, artık farkına varın, TAPTIĞINIZ TEK TANRI BENİM!
Sosyolog olarak güzel bir çalışma olmuş. Yaratılan insan, yaradanın belirlediği ölçülerler dairesinde hür ve özgürdür. Yaradanını tanımayan insanın imtihanıdır işte bu dünya alemi. Cennet ucuz değil cehennemde lüzumsuz değil. İlhan Abimizi tebrik ediyor insanlığın Rabbini tanıması adına daha güzel yazılar yazmasını bekliyorum. Selamlar.
Derli toplu biyolojimizi ve psıkolojimizi anlamaya yönelik bir makale olmuş.maşaAllah