İlhan AKKURT

Aile üzerinde oynanan büyük oyun-1

İlhan AKKURT

Bizde “Şuyuu vukuundan beterdir” diye bir söz vardır. Yani, topluma kötü örnek bir olayın işlenmesini herkesin öğreneceği şekilde duyurmak, kötü fiili yapmak kadar veya ondan daha yanlış bir harekettir. Her toplumun bir değerler sistemi vardır. Bunlar yüzyıllar içinde oluşmuş, toplumları bir arada tutan ahlak ve kültür normlarıdır. İnsanlık küresel bazda son 3 asırdır, Batı’nın aydınlanma, çağdaş medeniyet dedikleri yeni bir değerler sistemi etkisi altında, kendi değerlerinde koparılmaktadır. Bilim, teknoloji ve düşünce hayatını da tekeline alan Batı, her konuda kendini tek doğru hüküm verici konumuna yükseltmiştir. Batı’da oluşturulan bir fikir adeta tartışılmaz doğru kabul edilip, diğer ülkelere ihraç edilir olmuştur. Sosyal olaylarda geçmişin bütün değerleri ters yüz edilmiş, bütün manevi değerler değersizleştirilmiş, yerine maddi değerler oturtulmuştur. Bu fırtınadan aile, insani ilişkiler, namus vs. gibi her türlü değer-topluma uysun uymasın-ilericilik gericilik yaftası ile tahrip edilmiştir. Beyaz adam, her yere medeniyet götürme sevdasıyla, kendisini tartışılmaz tek doğru ve seçilmiş üstün toplum ilan etmiştir.
Sosyal olaylarda, pozitif bilimlerde olduğu gibi siyah-beyaz gibi bir ölçü normu olmamasına rağmen, Batı’ya da yön veren kendini en üstün gören güçlerin tek elinde bulunan medyanın, algı operasyonlarıyla beyazlar siyaha siyahlar beyaza dönüştürülmektedir. Bu operasyon en fazla aile birliği üzerinde etkisi olan cinsellik üzerinden yürütülmektedir. Tek amacı kâr olan ve bunun üstünde hiçbir değer tanımayan Kapitalizm ülkemizde de operasyonlarını sürdürmektedir. Önce kendi toplumlarında meşrulaştırdıkları geçmişin cinsel sapkınlıklarını, son yıllarda cinsel özgürlük adıyla bizde de meşrulaştırma eylemlerini sürdürmektedirler. Bu girişten sonra konumuza ABD’den başlayalım. 
Özellikle II. Dünya savaşından sonra ABD, Batı medeniyeti hâkimi ve merkezi konumuna gelmiştir. ABD diğer Batı toplumları gibi önceleri, Hıristiyan ahlak anlayışının etkisinde namus kutsal bir değerdi, kürtaj yasaktı, 18 eyalette tecavüzün cezası idamdı ve eşini aldatmanın cezası hapisti. 1947 yılında İndiana Üniversitesinde “Cinsellik Araştırmaları Enstitüsü” kuruluyor. Alfred Kinsey isimli biri bu bölümde söz sahibi olup faaliyete başlıyor. Bu kişi kitaplarında “Bildiklerinizin tümü yanlış, gerçekte cinsellikle kafayı bozmuş bir toplumuz. Sapık denilen davranışlar o kadar yaygın ki…” diyerek başlıyor bir sürü istatistik bilgiler vermeye. Amerika’da babaların %87’sini sapık ilan ediyor. LGBT’liler yıllardır yayınlarında bu adamın bilgilerini kullanmaktadır. Aynen Freud’un iddia ettiği gibi “Cinsellik
doğumla başlar çocuk bile cinsel haz –Libido-peşindedir” iddialarını doğru gibi sunuyor. Malum çevreler mal bulmuş mağribi gibi konunun üzerine atlıyor. Rockefeller vakfı konuyu sahiplenip, TİME Dergisi bu adamı kapak yapıp çalışmalarını övüyor. 20.yüzyılın en etkili Amerikalılarından biri ilan edilip ödüller veriliyor. Basın “Madem toplum böyle cinsel suçlarda değişmeli” diye yaygara koparıp cinsel yasa reformu için bastırıyor. Olan oluyor cinsel istismar ve sapkınlıkların çoğu suç olmaktan çıkıyor ve LGBT sapkınlıkları meşrulaştırılmış oldu. Devamında ABD ailesi ne hale geliyor bu konuyu işleyen yazımızda bunlar uzun uzun anlatılmıştı.(*)
Gelelim ülkemize; geçen günlerde, sunucu Murat Başoğlu kendi öz yeğeniyle çekilmiş çok samimi pozları sosyal medyada yer alınca ensest ilişkiden adli soruşturmaya tabi tutuldu. 2 Ekim 2017 günkü Hürriyet Gazetesindeki köşesinde Melis Alphan isimli yazar konuyu köşesine taşıyarak, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun 2014 yılında yayınladığı bir istatistiğe yer verdi. Ülkemizde ensest ilişki %40 civarındaymış, neredeyse ailelerin yarısı böyleymiş. Aynen ABD’de yapıldığı gibi bu sapkınlık ülkeyi sarmış. Öyleyse “Murat Başoğlu’nu niye suçluyoruz”, herkes böyle “var mısınız ensestle yüzleşmeye ve TV’lerde konuşmaya” diyor. Ertesi gün AKİT Gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu, “Hürriyette Ensest Oranı Kaçtır” yazısıyla konuyu ele alıp, Hürriyet gazetesinin yönetim kurulu üyesi olan ve Cinsel taciz suçlaması sebebi ile Almanya’daki Bild gazetesinin genel yayın yönetmenliğinden ayrılmak zorunda kalan Kai Diekmann başlayıp, “Evet gizli bir eşcinselim”, “Şimdi ben gay mi oldum” yazıları ile ahlaksızlığı zirve yapan Ertuğrul Özkök nerde? İki röportajında birisinde, ya gay, ya lezbiyen, ya homoseksüel muhabbeti yapan Ayşe Arman nerede? Diye olayı sorguladı. (**) 5 Eylül 2017 günü Vatan Gazetesindeki köşesinde Murat Çelik, bu istatistiğin doğruluğunu sorgulayan bir yazı kaleme aldı. Konunun uzmanı Hacettepe Üniversitesi Öğetim Üyesi ve ayni zamanda Nüfusbilim Derneği başkanı Doç. Dr. Alanur Çavlin’e danışmış ve bu oranın %40 gibi olmasının mümkün olmadığını ancak %4-5 civarında olduğunu söylediğini yazmıştır.(***) Bu ara A. Cavlin’in, “Ailenin Karanlık Yüzü Ensest: Türkiye’den Araştırmalar, Saptamalar, Örnekler ve Öneriler” isimli bu konuyu irdeleyen yeni bir kitabı tamamlanmış ve basımı için yayınevleriyle görüşmeler sürdüğünü öğrenmek.
Evet, sanırım ülkemiz ve ailemiz üzerinde oynanan oyunu ve buna öncülük edenlerin niyetini anlamışızdır. Kapitalist kültür olarak cinselliği ve kadını her ortamda kullan, reklamlarda istismar et, her türlü porno ve cinselliği yaygınlaştır, sonra da “Bu iş her yeri sardı suç olmaktan çıkaralım” diye bastır. Konuşacaksak önce bunu konuşalım. Gelecek yazımızda devam edeceğiz.
 
 

Yazarın Diğer Yazıları