İhsan ÖZKAN

Varlık ve İhsan

İhsan ÖZKAN

Nasıl varlık hiyerarşik bir düzende çeşitli derecelere sahipse, idrak türleri de derece derecedir.  Mesela melek olan Cebrail Aleyhisselam ile bitki olan Gül’ün varlık mertebesi farklıdır. Aynı şekilde varlıklar da kendilerine verilen kapasiteye göre idrak dereceleri farklı olacaktır.

Molla sadra 4 bilgi türünden bahsederken bu noktaya dikkat çeker. ‘İsim ve resim, İlim, Ayn ve Hak.’ (Molla Sadra, İkâzun Nâimîn, S.93). İsim ve resim, varlıkların görünen özelliklerinin anlatılmasıdır. Ağacın cinsi, yapraklarının rengi gibi fiziki özellikler bu babdandır. İlim, ağacın türünün ne olduğu, hangi topraklarda daha iyi yetişeceği, ne zaman sulanırsa daha verimli olduğu gibi konularda araştırma yapmak ve bilgi sahibi olmaktır. Ayn, ağaç hakkında edinilen bilgileri deneyimleyip tecrübe sahibi olmaktır. Ağacın yaratılış amacını anlayıp o amaca nüfuz etmektir. Mana, sözde değil haldedir. Ağacın halinden anlayacak bir halde olmak gerekir. O zaman hemhal olabiliriz. Hak ise ağacın yaratılış amacının, manasının ve ruhunun varlığımıza nüfus etmesidir.

Sahih düşünce, bu varlık ve idrak mertebelerini kavradığımızda amacına ulaşmış olur. Varlıkların fiziki özelliklerini bilmek faydadan hali değildir tabii ki. Günlük yaşantımızda bu bilgiler çok işimize yarar. Fakat veri toplamanın amacı malumat sahibi olmak değil, hayatımızı anlamlı kılacak bilgiye sahip olmamıza yardımcı olmasıdır.

Okumanın amacı malumat sahibi olmak değil ruhumuzu aydınlatmak olmalıdır. Aydınlanma, görünen suretlerin ötesindeki manalara uzanmaya başladığımız zaman ortaya çıkar. Eğer maddeden manaya, suretten öze, faniden bakiye, zahirden batına yolculuk yapmak istiyorsak dünyanın boş işlerinden yüz çevirip Allah'a doğru sefere çıkmalıyız. Nitekim Müminûn suresi üçüncü ayeti kerimede Yüce Allah, kurtuluşa eren müminlerin özelliklerini sayarken, birinci sırada salatı ikame etmekten ikinci sırada boş şeylerden yüz çevirmekten bahseder. İnsan, varlığının manasını ve onun da kaynağı olan ilahi hakikati ancak böyle bir sefere çıktığı zaman bulabilir. (Molla Sadra, İkazun Nâimîn, s.95). İnsan boş şeylerden yüz çevirerek Allah'a doğru sefere çıktığı zaman mecburen İlim ve Hikmet sahibi olacak hakikati müşahede etmeye başlayacaktır. İlim ve Hikmet sahibi olmak peygamberlerin ortak duasıdır. Bu konuya ileride temas edeceğiz inşallah.

 Kuran'da boş işlerle ilgili 4 tane terim geçer. ‘Abes’, ‘Lağv’, ‘La’b’ ve ‘Lehv’. Bir birine yakın anlamlı bu kelimelerin ortak terimi maleyani diyebiliriz. Maleyani, kısaca ifade edecek olursak anlamsız ve amaçsız her iş ve sözdür. Abes, boş işlerle uğraşmak, lüzumsuzluk etmek gibi manalara gelir. Lağv, daha çok söz ile alakalıdır, boş ve çirkin sözler, laf kalabalığı, seviyesiz konuşmalar anlamına gelir. La’b, alay etmek, dalga geçmek ve eğlenceyi amaç haline getirmektir.

Lehv, hiçbir fayda sağlamayan meşguliyet, oyalanma, faydalı olandan alıkoyan veya vazgeçiren şey demektir. Boş işlerle ve sözlerle geçirdiğimiz vakitler, bizi insani hasletlerden daha da uzaklaştırır. Fikri ve ilmi gelişimimizi yaralar. Kur'an-ı Kerim'de dünya malına ihtimam, ticaret ve alışverişe düşkünlük, dünya için ölümü hesaba katmadan uzun vadeli hedefler belirlemek lehviyattan sayılmıştır.

Boş şeylerin, hakikat yolculuğunda önümüze çıkan en büyük engel olduğunu görmüş olduk. Peki bizi varlığa getiren, neyi aramamızı ve bulmamızı ister?

Bizi varlığa getiren, O’nu bulmamızı ister. Yaratıcı bulunmak için yaratır: Bulunmaya ihtiyacı olduğu için değil, bulunmayı bize bir nimet olarak verdiği için. Sonuçta yoktan var eden ve hayatın kurallarını koyan o. Bize düşen, bunların hikmetini arayarak Allah’ı bulmak. Yaratılan bütün varlıklar doğal var olma hallerinde onu tespih eder ve onun önünde secdeye varırlar. Yani her an onu bulurlar. Çünkü huzurda hazır ol vaziyetindeler. Biz, var olma/bulma eylemimizle onların bu seferlerine eşlik ederiz.

Nefes aldığımız ve var olduğumuz her an, yeni bir yaratma, yeni bir bulma, yeni bir keşif, yeni bir yolculuktur. Var olmak suretiyle yaratıcıyı buluyorsak, var olmak dua makamında olmak demektir. Çünkü diğer varlıkların zikir haline eşlik ediyoruz demektir. Tabii bizim akıl ve irademizle Yüce Allah’ı zikretmemiz diğer varlıklara nazaran daha değerli. İnsan hariç bütün varlıkların Allah'ı zikretmesi onların varlık amaçlarını açıklar. İnsan ise Allah'ı akıl ve iradesiyle arar ve anar. Allah'ı arayan insanın varlığı dua ve ibadet halidir. 

Arifler Allah’ı alemle değil alemi Allah’la tanımayı tercih ederler. Çünkü aşağıda olan yukarıda olanı tarif edemez. Allah’ın tarifine göre, varlığı ve hayatı anlamlandırır. Peygamberimize ‘Allah'ı ne ile bildin’ diye sorulunca ‘Her şeyi onunla bildim’ demiştir. Yaratıcıyı eserleri üzerinden tanımak, aşağıdan yukarı düşünme biçimini temsil eder. Eserlerini geride bırakıp yaratıcıyı aracısız bir şekilde bilmek ise yukarıdan aşağıya doğru bir kavrayış biçimini ifade eder. Ali İmran Sûresi 18. ayeti kerimede Yüce Allah şöyle buyuruyor: Allah şahittir ki ondan başka ilah yoktur.’ En üstün varlık olan, başlangıcı ve sonu olmayan Yüce Allah'ın tek ve mutlak oluşuna en önemli delil, yine kendisidir. Tıpkı, güneşin ışığını gösteren en sağlam delilin gene güneşin kendisi olması gibi. 

Varlık üzerine düşünmek Allah’ın izini sürmektir. Her şey onun irade eyleminin bir tecellisi olarak ortaya çıkar. Varlık, tıpkı nesnelerin üzerine düşen güneş ışıkları gibi kaynağından aldığı izi varlıklara yansıtır. Gazali, kendi zatında ele alındığında hiçbir varlığın gerçek manada var olamayacağını söyler. Varlıklar ancak onları var eden yaratıcıya nispetle vardırlar. Bunun dışında her şey mutlak yokluktur. Kendini, yaratıcısına nispet etmeyen insanın gözleri kör, kulakları sağır, idrak melekeleri kapanmış bir yaşayan ölüdür. Gazali'nin bu noktada kullandığı ‘Var olan sadece Allah’ın yüzüdür’ ifadesi ‘O’nun zatından başka her şey yok olacaktır’ (Kasas, 28/88)  ayetinin tefsiridir. Ne zaman bir şeye işaret etsen, gerçekte O’na işaret edersin. Eğer bunu bilmiyorsan bu, hakikatlerin hakikatini bilmediğin içindir (Gazali, Mişkatü’l Envar, s. 16).

Bu yüzden varlık üzerine düşünmek ciddi bir iştir. Yine bu yüzden Allah’ın varlık alemine gizlediği sırları anlamaya çalışmak, basit bir zihinsel eylemi değil varoluşsal ve manevi bir dönüşümü işaret eder. Zihnimizin ufkunu, varlığın ufkuyla birleştirdiğimizde tefekkür etmek ‘ihsan’ mertebesinde gerçekleşmeye başlar. (Gazali, Mişkatü’l Envar, s. 20).

Bazı kavramlar vardır hazine gibidir, bir gün bir kapıyı açarsınız ağzına kadar dolu hazine ile karşılaşırsınız. Hazineye avuçladıkça daha da çoğaldığını görürsünüz. Adım diye söylemiyorum ‘ihsan’ da böyle bir kavramdır. Bu kavram güzeldir çünkü kökü Arapçada ‘hasene’ güzel olmak kelimesinden gelir. Genel olarak 2 farklı anlamı vardır. ‘Başkasına iyilik yapmak’ ve ‘Yaptığı işi güzel yapmak.’ Hazreti Ali, insanlar işlerini ihsanla yapmalarına göre değer kazanır derken bir insanın gerçekleştirdiği işin ihsan seviyesine ulaşabilmesi için hem neyi nasıl yapması icap ettiğini iyi bilmesi, hem de bu bilgisini eyleme dönüştürmesi gerektiğine vurgu yapmıştır.

Kuran, ihsan sahibi Muhsin kulun özelliklerini şu şekilde sıralamaktadır: Yeryüzünde fesat çıkarmaz (Araf, 7/56), Allah yolunda karşılaşacakları her türlü sıkıntıya göğüs gerer (Tevbe, 9/120), Allah yolunda cihat eder (Ankebut 26/69), bollukta ve darlıkta infak eder (Ali İmran, 3/134), sabırlıdır (Hud, 11/115), takva sahibi, namazı hakkıyla kılan ve peygamberlerin yolunu takip eden kimsedir.
 

Yorumlar 2
Osman Şaşmaz 14 Nisan 2024 17:33

Bu metin, İslam düşünürü Molla Sadra'nın varlık ve idrak mertebeleri hakkındaki görüşlerini ele almakta ve bunları Kur'an perspektifinden zenginleştirmektedir. Yazar, fiziksel varlıkların ötesinde derin bir manevi anlayışa ulaşmanın önemini vurgular ve bu sürecin sadece bilgi edinmekle değil, aynı zamanda ruhani bir aydınlanma ile mümkün olduğunu belirtir. Metinde, boş işlerin ve sözlerin manevi gelişimi nasıl engellediği üzerinde durulur ve bireyin yaratılış amacını bulma yolculuğunda Allah’a yönelmesi gerektiği tezini güçlendirir. Bu bağlamda, varlık üzerine tefekkürün, sadece zihinsel bir faaliyet olmanın ötesinde, bir varoluşsal ve manevi dönüşüm olduğu vurgulanır. Kaleminize sağlık ihsan hocam yazılarınızı çok beğeniyorum.

Osman Ezim 11 Nisan 2024 14:32

İnşallah herkes okuyup bilinçlenir ihsan bey

Yazarın Diğer Yazıları