İhsan ÖZKAN

Muhalefet ve İlim

İhsan ÖZKAN

İnsan kuldur muhalif değil. Muhalif olmak halef olmaktır. Yani halife olmaktır. Selef- halef kavramı öncekiler ve sonrakiler anlamında kullanılır. İnsan yeryüzünün halifesidir. Bu görevi insana Allah vermiştir. Enam suresi 165. ayeti kerimede Yüce Allah şöyle buyuruyor: ‘Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, verdiği nimetlerle sizi imtihan etmek için bir kısmınıza diğerlerinden üstün dereceler veren odur.’ İnsan yeryüzünün halifesi olarak yeryüzünü imar etmekle mükelleftir. Yeryüzünü daha yaşanır kılmak için hayatın her alanını mamur etmesi gerekir. Muhaliflik birçok kavram da olduğu gibi postmodernizmin popüler hale getirip sömürdüğü kavramlardandır. Her kavram bir anlam barındırır. Anlam da ahlakın temelidir. Anlamdaki bozulma ahlakımızı da bozar. Bu yüzden kavramlarımızın anlam kaymalarına müsaade etmemeliyiz.

Müslüman muhalif olmalıdır diyen bazı kardeşlerimiz var. Kavramlar da bazen insanlar gibi doğuyor, büyüyor, değişiyor, gelişiyor ve ölüyor. Muhalif kavramı da aslından koparak özellikle siyasette iktidarın karşıtı gibi bir anlamda kullanılmaktadır. Halbuki muhalifler iktidarın halefleri olduğundan, iktidara geldiklerinde birçok problemle karşılaşmamak için iktidarın iyi, doğru ve güzel yaptıklarını destekleyip yanlış gördüğü şeyleri de eleştirmelidir.

İnsan ya da Müslüman muhalif olmalı mıdır? diye sorulduğunda kul olmalıdır cevabı lazım gelir. Kulluğun özüne bağlanmayınca kulluğun kalbi değil kalıbıyla uğraşıyoruz. İşimiz gücümüz kalıbı göstermek olunca ikiyüzlülük ve riyakârlık kol geziyor. Kulluğun özüne bağlı olan Müslüman vahiyce düşünür ve yaşar. Eğer mücadele etmesi ve savaşması gerekiyorsa tek başına da olsa bütün dünyayı ve despotları karşısına alır. Tıpkı Hazreti İbrahim’de olduğu gibi. Küresel güçler birçok değerimizi elimizden aldı ya da yozlaştırdı. Bana göre, en çok elimizden almak isteyip de alamadıkları kavramamız şehadettir. Bu yüzden İslam dünyasında zalimleri alt etme konusunda her zaman umut vardır.

Kul olmak, varlık aleminde var olan insanın var olma koşuluna uygun davranmasıdır. İnsanın var olma koşulu düşünmesidir, bilmesidir. Bu nedenle halifedir, mükelleftir, mesuldür.

İlim kavramı Arapça’da bilgi anlamına geldiğinde çoğul olmaz. Çünkü bilgi parçalanmaz, parçalanamaz. İnsanın dünya ile ilişkisi muhalefet değil bir bilgi ilişkisi olmalıdır. Muhaliflerin popüler kültürdeki anlamına dönecek olursak her şeye muhalif olma ve her şeyi eleştirme hastalığına duçar olmuş durumdayız. Herhangi bir konuda eleştiri yapabilmek için o konuda tecrübe, bilgi ve ehliyet sahibi olmalıyız. Yoksa yaptığımız eleştiri lakırdıdan öte geçmez. ‘Çarşı her şeye karşı’ gibi taraftar sloganlarını hayatımızda kullanmamız boş bir iştir. İnsanın bilip bilmediği her konuda eleştiri yapması; onun taşın altına elini koymadığının, sorumluluk almadığının ve cahilliğin göstergesidir. Arapçada cahil çölde yolunu, yönünü kaybetmektir. O kadar ki; kaybolmuşluğun içinde kaybolur, insan nereye gideceğini de unutur. Var olmak için, kendimizi kaybetmemek için düşünmek ve bilmek zorundayız.

Alman Kayseri II. Frederick’in (hük. 1212-1250) felsefe, tıp ve matematik sahasında cevaplandırılması için Avrupa'dan Eyyubi sultanı Melik Kamil’e gönderdiği sorulardan Biladüş-Şam  alimlerinin çözemediği çok zor bir matematik sorusu, yanıtlanması için Musul Valisi Melik Rahim Bedrettin Lulu eliyle dönemin en büyük âlimi, medresesinde hem Hıristiyanlara hem Yahudilere kendi dinlerinin teolojisini, hem de şafi olmasına karşın Hanefilere kendi mezheplerinin fıkhını okutan Kemalettin Musa Bin Yunus’a daha önce ulaştırılmış; Friedrich’in elçisi de yanıtı almak üzere şehre giriş yapmıştı.

Dünyevi tamahı olmayan derviş meşrepli ibn Yunus oldukça sade giyinirdi. Ancak Kayserin elçisinin şehre yaklaştığını duyunca kendi için özel, gösterişli bir elbise hazırlattı. Elçinin medreseye yaklaştığı haber verilince, ileri gelen hocaları ve öğrencileri karşılamak üzere gönderdi. Bir süre sonra elçisiyle beraber geri dönen hocalar ve öğrenciler gördükleri manzara karşısında şaşırıp kaldılar: Hocaları İbn Yunus, Anadolu ipeğinden dokunmuş çok değerli bir halının üzerinde taht kurulmuş orada oturuyordu; etrafında da yöneticiler ve hizmetçiler saf olmuş duruyorlardı. Elçi içeri girdi; İbni Yunus yanıtı içeren kağıdı kendisine uzattı, teşekkür eden elçi geldiği gibi medreseden ayrılıp valilik merkezine geçti. Resmi heyet medreseyi terk eder etmez İbni Yunus üzerindekileri çıkarttı ve tahtı kaldırttı. Hocalarını hiç bu şekilde görmeyen öğrencilerinden Necmettin Ömer: Hocam, bu bir saat boyunca gördüğümüz ihtişamla, görkemin manası nedir? diye sorunca İbni Yunus tek bir kelimeyle cevap verdi: ‘İlimdir.’

1960’lı yıllarda Askeri Cunta yönetimi tarafından ülkemizden kovulmuş olan Frankfurt'taki Goethe Üniversitesi'ne bağlı Arap-İslami ilimler tarihi dalında profesör olan, ömrünü İslam Bilim Tarihi çalışmalarına adamış Fuat Sezgin, Sefer Turan'la yaptığı röportajda hocası Hellmut Ritter ile arasında geçen diyalogda ilmin ihtişamının sırrını veriyordu: ‘Fuat! günde kaç saat çalışıyorsun? Vereceği rakamın tesirinden emin olan Fuat Sezgin tereddütsüz şöyle der: ‘17 saat hocam’ Yüzünü ekşiten Ritter’in yanıtı ilginç, bir o  kadarda  çarpıcıdır: ‘Günde 17 saat çalışarak hedeflerine ulaşamazsın Fuat’ diye karşılık verince Sezgin: ‘Peki hocam, günde kaç saat çalışmam gerekir? diye sorar. Ritter’in yanıtı ilginç, bir o kadar da çarpıcıdır. ‘Benim hocam günde 26 saat çalışırdı, ben 25 saat çalışıyorum, senin de en az 24 saat çalışman gerekir.’ İslam bilim tarihinin bir numaralı ismi Fuat Sezgin 5.000 cilde aşkın eser yayımlamış, enstitü kurmuş ve muazzam bir İslam bilim tarihi müzesi açmıştır

Bir gün 24 saat, insan günde 26 saat nasıl çalışır? diye kendime sorduğumda aklıma imamı gazaliye sorulan şu soru geldi. ‘Bu kadar çalışmalara ve eserlere nasıl zaman yetiştirebiliyorsunuz? İmam Gazali şöyle cevap verir: ‘Ben her gün Allah'a zaman içinde zaman yaratması için dua ediyorum.’  İnsan zamanını verimli kullanırsa, günü 25 saat de yaşar 26 saatte.

Fahreddin Râzî'nin en çetrefil eserlerini bir gecede fehmedip tüm Musul âlimlerine topluca öğreten, devrinin önemli matematikçi-astronomlarından Şerefeddin Mesûdî'nin talebesi,kendi de Nasiruddin Tûsî, Esiruddin Ebherî ve Alemuddin Kaysar gibi bir sonraki felsefe-bilim hayatını yönlendiren kuşağı yetiştiren, günde bir saat uykuyla yetinen İbn Yunus ile günde yirmi dört saat çalışan Fuat Sezgin, ilmin kazandırdığı ihtişamın birer tarihî göstergesi olarak karşımızdalar. Bu iki isme İstanbullu meslektaşları Ahmet Süheyl Ünver de eşlik etmektedir. Kendisini ilerlemiş yaşına karşın devamlı çalışır bulan öğrencileri tezhip, minyatür gibi Türk sanatlarının büyük ustası, tabip ve tıp tarihi uzmanı Ünver'e: "Hocam! Yaşınız yetmiş üç; artık Azrail kapınıza dayandı; nedir bu, devamlı çalışıp duruyorsunuz?" diye sorunca, Ünver şu ilginç yanıtı verir: "Azrail yalnızca kapımıza dayanmadı; birkaç kez gelip gitti." Öğrencileri bu yanıtın arkasındaki hikmeti çekip alabilmek için tekrar sorarlar: "Peki Hocam! Azrail geldiğinde ne oluyordu ki sizi bırakıp gitmek zorunda kalıyordu?" Ünver yine ilmin ihtişamını gösteren, öğrencilerine ders sadedinde bir cevabı önlerine koyar: "Azrail her geldiğinde şöyle deyip gidiyordu: Süheyl! Seni çalışmıyorken bir yakalayayım, derhal canını alacağım!" 

Kanúni Sultan Süleyman döneminin büyük müderris-filozofu Taşköprülüzâde, muhalled eseri Miftah el-Saâde ve Misbah saa el-Siyade adlı çalışmasında bilginin hem dünyevî hem de uhrevi mutluluğun anahtarı ve hâkimiyetin/efendiliğin ışığı oldugunu belirtir ve ekler: "İlim aklın ibadetidir!"

Aklı, ilmi ve ibâdeti bir ve aynı kabul eden bir medeniyet, günde yirmi dört saat çalışan mensupları sayesinde var oldu, bundan sonra da ancak ve ancak bu şekilde var-olacak... Sözlük anlamında "yoksun olmak, bozulmak, durmak, ihmal etmek, kesilmek, hasara uğramak, felç olmak" gibi pek çok olumsuz manå bulunan tatil kavramı, hiç şüphesiz ne ilim, ne akıl, ne de ibâdet için geçerli olur; aklını tatile gönderen bir medeniyet sürekliliğini muhafaza edemez. 

Bu yüzden kimseye iyi tatiller dilemiyorum.

Herkese; hayırlı, bereketli çalışmalar diliyorum.


 

Yorumlar 1
Ensar Şahin 21 Haziran 2024 22:16

Ben de size iyi tatiller dilemiyorum İhsan hocam. Çalışmanız bereketli olsun, yirmi dört olsun.

Yazarın Diğer Yazıları