Feminist yazar Fay Weldon 2000 yılında ‘’Balığın Bisiklete İhtiyacı Ne Kadarsa Kadının Erkeğe İhtiyacı O Kadardır’’ adlı bir kitap çıkardı. Son dönemlerde bu lakırdı bazı çevrelerde popüler olmaya başladı. Maalesef inancımızdan, kültürümüzden uzaklaştıkça sapkın görüşlere doğru yelken açıyoruz. Daha önce dünyayı ifsad etmek isteyen Yahudi çevrelerden bahsetmiştik. Goyimleri (Yahudi olmayanları) köleleştirmek, kendilerine zararsız hale getirmek için çeşitli projeleri hayata geçirdiklerinden bahsetmiştik. Bu projelerden biride kadın haklarını istismar ederek kadınları erkeğe, erkekleri de kadınlara benzeterek aileyi ve insanlığı ifsad etmektir.
Balığın bisiklete ihtiyacı ne kadarsa kadının erkeğe ihtiyacı o kadardır sözü Feministlerin ne kadar zıvanadan çıktıklarının bir göstergesi oldu. Kadının erkeğe hiç ihtiyacı olmadığını aklı başında bir insan söyleyebilir mi? Erkek kadına ne kadar muhtaçsa kadında erkeğe o kadar muhtaçtır. Evlat anne babaya, komşu komşuya, insan insana muhtaçtır. Hiç kimseye muhtaç olmayan tek bir varlık vardır. O da yeri, göğü, bütün canlıları ve kainatı yaratan Yüce Allah’tır.
Sürekli fıtrata, sağduyuya aykırı bir kadın ideali modeli yaratılmak isteniyor. Özellikle Hollywood film ve televizyon endüstrisi, toplum dokusuna nakış işler gibi, erkek varoluş tarzının üstünlüğünü telkin ediyor. Kadınlar fıtratlarını bozdukça kaygı, depresyon, panikatak, psikosomatik hastalıklarını erkeklere göre iki kat daha fazla yaşıyor. (Monitoring the Future, 1991-2015)
Kadınların erkeğe, erkeklerin de kadınlara benzemesinin en acı reçetesi de inanç boyutunda oluyor. Allah’ın kadınlar için çizdiği sınırlar gayet rahat bir şekilde çiğneniyor. Günümüzde muhafazakar kesimde bile erkek gibi davranan kadınların sayısı gitgide çoğalıyor. Evin reisi erkekler değil kadınlar olmaya başladı. Feminizm gayet ılımlı gelmeye başladı kadınlarımıza. Başörtülü kadınlarımızın yarısından fazlası vücut hatlarını gösteren kıyafetleri çok rahat giyer oldu. Erkek kıyafeti olan pantolon, tesettürlü hanımlar için de gayet normal oldu.
اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَٓاءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ وَبِمَٓا اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْۜ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُۜ
Nisa suresi 34.ayeti kerimede Yüce Allah ‘’Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır.’’(Elmalılı Hamdi Yazır Meali) buyuruyor.
Ayetteki kavvâm sözcüğü, kâimin mübalağa siygasıdır; kâme ‘ale’l-mer’e ifadesi “kadını gözetti”, “kadının geçimini üstlendi” anlamlarına gelir. Kavvamlık, bir bakıma kayyumluktur; yani “koruyup kollama, bakıp gözetme” işini üstlenme. Burada, “kaim”den daha kapsamlı ve derinlikli olan kavvâma “koruyup gözeten” anlamı verilebilir. Bu gözetime ayette gösterilen gerekçe “erkeklerin servetlerinden eşleri için yapabilecekleri harcamadır. Ancak, “Niçin erkekler?” sorusu sorulmalıdır. Bu soru erkeklerin servet girdisinin kadınlardan daha fazla oluşuyla açıklanmaktadır. Evin geçimi erkeğe yüklenerek, Nisa surenin 11. ayetindeki mirasta erkek-kadın oranına atıfta bulunulmaktadır. Ne var ki, kavvâm’lık gerekçesi sadece geçim sağlamaya indirgenemez. Erkek fiziğinden kaynaklanan biyolojik güç de ilave bir gerekçe olarak yorumlanabilir. Burada fıtrat ve yaratılıştan yüklenen roller temel gerekçedir.
Maalesef bu ayete inanmakta çoğumuz zorlanıyoruz.
Peygamberimiz veda hutbesinde ;
"Ey insanlar!
Kadınların haklarını korumanızı ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim.
Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız.
Onların iffet ve namuslarını Allah adına söz vererek helal edindiniz.
Sizin kadınlar üzerinde haklarınız, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır…"
buyurmuştur.
Müslüman kadınlar bu sözleri ve emanet meselesini ne kadar içselleştirebiliyor acaba?
Kadın haklarına hakkaniyetli bir şekilde baktığımızda sorun; insanlığı ifsad eden küresel güçlerin kadını alınıp satılabilen meta olarak görmesi, kadının fıtratıyla oynaması, kadınları erkeğe benzetmeye çalışması, kadını reklam aracı olarak kullanması, süsleyip püsleyip güzelliğini fetişist hale getirmesidir. Kadın haklarını konuşacaksak bu insanlık düşmanlarının kadınlara yaptıkları zulümleri tespit ederek işe başlamalıyız.