İhsan ÖZKAN

Arayış

İhsan ÖZKAN

Her yazımız, bir takım sorunların ve problemlerin çözümü için peşinde koştuğumuz arayışın ifadesidir. Arayış içinde olmak pasifliği değil aktifliği, durağanlığı değil hareketliliği, ikameti değil seferi gerektirir. İnsan, farkında olsun ya da olmasın sürekli arayış içindedir. İyiyi, güzeli, doğruyu, hakikati arar. Çoğu zamanda nefsini tatmin etmek için şehvetinin, arzularının, çıkarının peşinden koşar. İmam Gazalinin güzel bir sözü var; ‘Meşguliyetin ne ise osun, Allah katında değerini öğrenmek istiyorsan ne ile meşgul olduğuna bak.’ Arayışlarımızı belirleyen meşguliyetlerimizdir. 

Her arayış soru sormayı gerektirir. Biz öğretmenler, öğrencilerin fikir dünyasının ufkunun geniş olup olmadığını sorduğu sorulardan anlarız. En iyi öğrenci, en kaliteli soruyu sorandır. Terbiye edici anlamında Rab olan Allah’ın öğrencisi olarak bizler kaliteli sorular sormakla mükellefiz. Bu anlamda Kuran sadece cevap değildir. Doğru soruları sormamıza yardımcı olan ilahi bir yardımdır.  Metafizik bir varlık olan insanın bizzat kendisi sorudur. İnsan denilen soruya verilen cevaplar akla, vicdana ve fıtrata uygun olmazsa önce çözülemeyecek sorunlar ortaya çıkar. Sonra da insan bunalıma girer. Bunalım sonucunda insanın kendisiyle iletişim kesileceğinden kendini imha eder. İşte cehennem budur. Kendisiyle barışık olan, kendisiyle iletişimi sağlıklı olan, hakikat arayışını sonlandırmayan, doğru soruların peşinde koşan, ebedi hayatı ve mutluluğu hak edecektir. 

İnsan denilen soruya verilen yanıtlar sadece gözle görülebilen ve ampirik temelli ise insan hayvanlaşır. Yanıtlar duygu temelli ise mistikleşir. Sadece düşünce ve akıl temelli ise  insanı vahşileştirir. Tarih boyunca akıl-vicdan-fıtrat üçlüsüne uygun çok az yanıt üretilmiş ve hayata geçirilmiştir. İnsanlık; tarih boyunca arayışını sürdürmüş, sistemler üretmiştir. İnsanlık yaşadığı müddetçe bu arayış bitmeyecektir. Yanıtların ölçütü insan olmadığında, sistemler sürekli zulüm üretmiştir. Bu yüzden yanıtların doğruluk ve yanlışlık ölçütü insan olmalıdır. İslam ve vahiy temelli verilen yanıtlar her zaman insanı öncelemiştir. Fıtrat-vicdan-akıl arasında denge kurmuştur. Tarih boyunca verilen yanıtların insanın lehine olması için şu beş temel ilkeye uygun olması gerekir.

İnsanın canının korunması
Aklın korunması
Canın korunması
Malın korunması
Dinin korunması

Bunlara İslam literatüründe Makasidü’ş-Şeria diyoruz. Dikkat ederseniz insanı öncelemeyen sistemler bunların bazılarına yada bir tekine karşı tehdit oluşturmuşlardır. Yalnız tarihte ilk defa modernizm bunların hepsine birden çok kuvvetli bir savaş açmıştır.

Üretilen her bir sistem öncelikle insanın canını korumalıdır. Bu sistemi destekleyen kadar desteklemeyenin de canı korunmuyorsa bu sistem yıkıcıdır. İnsan denilen soruya verilen cevaplar beşeri tehlikeye atıyorsa, onu korumuyorsa tehlikelidir. Üretilen sistemler insanın beşeri ihtiyaçlarını azami ölçüde karşılamalı, bu konuda kimseye imtiyaz sağlanmamalı, ayrıcalık yapılmamalıdır. Kuran-ı Kerim bir insanın öldürülmesinin bütün insanların öldürülmesi kadar kötüdür der (Maide, 5/32). Bu insan tekinin canına verilen müthiş bir değerdir. Peygamberimiz sadece insan canını değil bütün canlı varlıkları değerli görmüştür. Yeni doğum yapmış köpeği rahatsız etmemek için ordunun yönünü değiştirmiştir. Modernizm çıkara ve kazanca odaklandığından insan canını hiçe sayar. İngiltere Hindistan’ı işgal ettiğinde sırf tekstil malzemesi satabilmek için kırk bin terzinin elini kesmiştir. Emperyalizmin son iki yüz yılı katliamlar çağı diyebiliriz. 

Üretilen sistemler insanın aklını, akıl sağlığını korumalıdır. Aklı yok sayan, engelleyen, gelişimini sınırlayan sistemler sağlıklı olamaz. Kuran akletmeyenlerin başına pislik yağacağından bahseder (Yunus 10/100). Aklın özgürlüğüne ket vuran hiçbir sistem İslam’a uygun olamaz. Modernizmin doğduğu ülkelerde aklınızı sadece istedikleri şekilde kullanırsanız özgürlük vardır. Sistemler, karşıt düşüncelere ne kadar yaşama  hakkı verirse kendilerinin ömrü de o kadar uzun olur. Örneğin,  küfrün yaşama hakkı Allah’ın garantisi altındadır. Çünkü Yüce Allah insana özgür irade vermiştir.   (Ey Resulüm!) Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin hepsi mutlaka iman ederdi. (Allah imtihan gereği onları serbest bıraktığı halde,) Sen insanları iman etmeleri için zorlayacak mısın? (Yunus 10/99)    

İnsanın bireyselliği, arzularını daha çok tatmin etmesi için sonradan uydurulmuş bir şeydir. İnsan toplumun içine doğar. İnsan için öncelikli olan toplumsallıktır. Bireysellik soyutlanmadır. Kişi, insaniyetlik özelliklerini toplum içinde kazanır. Bu yüzden insanın en önemli sorumluluklarından biride türünün devamını sağlamaktır. Bu yüzden sistemler, insan soyunun devamını sağlayacak bir çerçeve sunmalıdır. Bugün, dünyada neslin devamı değil en aza indirilmesi konuşuluyor. LGBT batılı ülkelerde, ilkokullarda bile teşvik ediliyor.
Servetin belirli ellerde toplanması, uzun vadede kişinin mal ve mülk edinme hakkını baltalar. Bugün dünya servetinin yüzde altmışı, iki bin yüz elli üç kişinin elinde. Dünya nüfusunun sekizde biri her gün aç geziyor. İki milyar kişinin geliri, günlük iki doların altında.  Allah'ın, (fethedilen) ülkeler halkından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.  (Haşr, 7/59) Bu ayeti kerimede de belirtildiği üzere insanlığın kurduğu sistemlerde zenginlerin, halkın servetinin çoğunu elinde tutması engellenmelidir. 

Tarih boyunca insana saadet vaat eden her sistemin en zorlandığı, çatıştığı alan inanç özgürlüğü meselesi olmuştur. Sistemlerin çoğu var oluşunu, bir başkasının ortadan kaldırılmasında görmüştür. Eğer sistem, kendini benimsemeyenlere yaşama hakkı ve düşüncesini söyleme hakkı verirse bu o sistemin derinliğini ve kuşatıcılığını gösterir. Başka düşüncelere saldıran, onları yok etmeye çalışan, yaşama hakkı tanımayan sistemler iç güvenlik sorunu yaşarlar. Kendinden emin olmayanlar, başkalarının varlıklarını tehlikeli bulurlar. 

    

Yorumlar 2
Yasin KARAKAYA 16 Eylül 2024 19:06

Derinlemesine güzel bir tahlil olmuş. Çok beğendim, tebrik ederim.

Fatma İkiler 16 Eylül 2024 08:31

Tıpkı İsrail’in küçücük çocukları kendilerine tehlike görüp de yok etmeye çalıştığı gibi…

Yazarın Diğer Yazıları