İbrahim ŞAHİN

Unutsak da unutulmuş değiliz...

İbrahim ŞAHİN

DOSTNÂME 

“Dost name” deki sözlerin muhatabı öncelikle nefsimdir, sonra da sözü taca atmayanlar…”

UNUTSAK DA UNUTULMUŞ DEĞİLİZ…

Hasbünallah, hasbünallah, hasbünallâhu veni’mel vekil…

Hüznü ve şükr’ü iç içe yoğun bir şekilde yaşadığım, ruhi depremlerle sarsıldığım  bir zaman diliminden selam, muhabbet  ve dua olsun sana sevgili dostum.

Rabbimiz bizleri, cümle ümmet-i Muhammed’i ve dâhi tüm insanlığı emanına aldığı, fiziki ve ruhi sarsıntılardan muhafaza buyurduğu bahtiyar kulları zümresine ilhak eylesin inşallah.

“Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldıkça sarsıldığı,
İçindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,

Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman.

O gün yer, bütün haberlerini anlatır.

Çünkü Rabbin ona vahy etmiştir.

O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır.

Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir.

'Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.” (Zilzal:1-8)

Meşhur bir tabirle “İnsanın tüylerini diken diken oluyor” değil mi sevgili dostum?!...

Bu ayetleri okuyup gözlerimi kapatarak tahayyül etmeye çalıştığımda dehşetten vücudumdaki tüm hücrelerin eriyip akıyor gibi olduğunu hissederim zaman zaman.

Düşünüyorum da sevgili dostum; İnsan hayatında meydana gelebilecek en derin pişmanlıklardan birisi böylesi bir olaya hazırlıksız yakalanmış olması olsa gerek.

Bir düşünsene sevgili dostum; Dünya meşgaleleri ile yoğun bir şekilde uğraşırken meydana gelse bu hadise. Ne evine gidebilecek, ne çok sevdiğin canların imdadına yetişebilecek, ne de kendi canını emniyette hissedeceksin. Her şeyin bitmiş olduğu bir akıbet değil midir bu?!...

Ecel de öyle bir şey değil mi sevgili dostum?

Bir anda, vesileli veya vesilesiz olarak verdiğin nefesi geri alamadığını düşün!...

Belki bir saniyelik ya da daha kısa bir zaman diliminde neler düşünürdün, ya da düşünmeye vaktin olur muydu?

Ve böylesi bir riski her nefes alıp verişinde yaşamaktadır insan.

Hayat, fiziki ve ruhi bakımdan olduğu kadar, tabiat olayları bağlamında da başlı başına bir deprem potansiyeli ile birlikte sürüp gitmektedir.

Ülkemiz geçmişinde nice sarsıntılarla denenen insanımız bir iki gün önce de yine ama öncekilere nispetle daha hafif seyreden bir depremle karşı karşıya kalmıştır maalesef. 

Çok şükür ki hafif bir hasarla atlatılan bu imtihan Allah korusun öncekiler gibi ağır bir travma ve derin hüzün girdapları bırakabilirdi arkasında.

Hem depremin olduğu bölgede yaşayan ve evleri hasar gören, görmeyen insanlar hem de sen, ben, biz, bizler ailemiz, çocuklarımız, sevdiklerimiz, ülkemizin diğer insanları böylesi bir depremle sınanarak son nefeslerimizi vermiş olabilirdik Allah korusun.

Bu itibarla, bu depremin Lisân-ı Hâli ile bize anlattıklarına kulak kesilmeli, mesajlarını iyi okumalıyız. Öncelikle, sanki kıyamet her an kopacakmış, yer sarsıldıkça sarsılacak ve içindekileri dışarı atacakmış gibi veya kendi öz kıyametimiz olan verdiğimiz nefesi geri alamama depremiyle karşı karşıya kalabiliriz.  

Demem o ki sevgili dostum; Hem yeryüzü depremlerine hem de inanç ve değerlerimizde meydana gelebilecek ruhi depremlere karşı hazırlıklı ve teyakkuz halinde olmalıyız vesselam.

Selam, muhabbet ve dua ile …
 

Yazarın Diğer Yazıları