İbrahim ŞAHİN

Fe eyne tezhebûn? - 2

İbrahim ŞAHİN

4-) DÜNYAYA HAYATININ MİSALİ

Ey İbrahim! 

“Dünya hayatının misâli şudur” buyuruyor Rabbin: “Bir yağmur, onu gökten indiririz. İnsanların ve hayvanların yiyip istifade ettikleri yeryüzü bitkileri o yağmuru emerek boy atıp gürleşir, sarmaş dolaş olur. 

Derken yeryüzü bütün takılarını takınıp, regârenk süslenerek olanca güzelliğiyle göz kamaştırır hâle gelir. 

Orayı ekip biçenler bütün bunların kendi güçlerinin eseri olduğuna ve artık onun ürünlerini toplama zamanı geldiğine inandıkları sırada, bir gece vakti veya gündüz oraya azap emrimiz gelir; sanki dün orada hiçbir şey yokmuş gibi, her şeyi kökünden biçiveririz. 

İşte, iyice düşünüp ibret alacak kimseler için âyetleri böyle ayrıntılarıyla açıklıyoruz.''                                 (Yunus:24)

Nasıl da unutturuyorlar/unutuyoruz düşünmeyi, akletmeyi, kainat kitabı üzerinde tefekkür okumaları yaparak dirileceğini, huzura kavuşacağını ruhumuzun değil mi İbrahim! 

Nasıl da unutuyoruz ne kadar güzel, ne kadar çekici ve ne kadar albenili olsalar da, ne kadar bağlansak da tüm fanilerin karakterinin bir gün apansız kayıp gitmek olduğunu elimizden, 

Nasıl da unutuyoruz bir gece yada gündüz, veya bir nefes sonra ecel ile karşılaşıverip söbeleneceğimizi?!..

Dinmiyor hayatlarda arzunun kasırgası
Kaptırılmış nefise insanlığın yakası
Ey insanlar bilin ki yok bu işin şakası
Bu şuursuz gidişten birazcık uzak durun
Sorgulayın kendinizi  “Fe Eyne Tezhebûn?!...”

5-) İMAN VE KULLUK  BİLİNCİ

Ey İbrahim!

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”                                                        (Zâriyat:56)    
"Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin gerçekten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız"                           (Mü'minûn, 23/115)
Buyururken Rabbimiz, Rasûl-i Kibriya efendimiz de;

“Akıllı kimse, kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için hazırlayan kimsedir. Aciz kimse ise, nefsinin isteklerine tabi olan ve Allah’tan olmadık şeyler isteyen kimsedir.” (Tirmizi, Kıyame 25)

Ey İbrahim, bir düşünsene; akıllılardan mısın, âcizlerden mi?

Nasıl da kapılıp gidiyorsun fani olanların ardından, 

Unutarak ebediyet ufkunu nasılda bağlanıyorsun gelip geçici olan şeylere 

Nasıl da ağır basıyor çıkarların, tutkuların,
Tutturamıyorsun dengeyi bir türlü, 
Nasıl da kaçırıyorsun ipin ucunu!...

Sen hakka kulluk için yaratıldın unutma
Gayrıya kulluk gibi sapıkça bir yol tutma
Hem kendin uyanık ol başkasını uyutma
O gün gazaba giryan nefse olanlar zebun
Sen ey eşref-i mahluk “Fe Eyne Tezhebûn?!...”

6-) HAK VE BATIL AYRILMIŞTIR

Ey İbrahim!

''Rabbin buyurur ki; “Dinde zorlama yoktur. Çünkü Hak bâtıldan iyice ayrılmıştır. O halde, kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Bakara.256)

Ve dah nice ilâhi mesajlar aydınlatırken tefekkür ufkunu insanlığın sen sen ne durumdasın?

Sahi, sen gerçekte kime inanıp kulluk ediyor, kimin emir ve yasaklarına râm oluyorsun?

Söyler misin; Kimin çizdiği hudutlar önceliğin oluyor hayat akışın içerisinde ve karşılaştığın sorunları çözmede?

Ya da kimin hatrı âlî ve önceliklidir senin yanında?

Nefsinin arzuları mı, Allah’ın hudutları mı?

Eş ve çocuklarının istekleri mi, Rabbinin uyarıları mı?

Reel hayatın dayatmaları mı, inancının gerekleri mi?

Hak yol ve batıl yollar ap açık belirtilmiş
Eşref-i mahlukata iradesi verilmiş
Yol gösteren kılavuz peygamber gönderilmiş
Kargalar kılavuzun, hangi yol senin yolun
Kendine gel Müslüman “Fe Eyne Tezhebûn?!...

7-) DOSTLUK VE KARDEŞLİK ÜZERİNE

Ey İbrahim!

“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.”         (Âl-i İmran:103)

“ Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”         (Hucurat:12)

“Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.”     (Hucurat:10)

“Erkek ve kadın müminler, birbirlerinin yardımcısıdır; iyiliği emrederler, halkı kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar, namaz kılarlar, zekat verirler, Allah'a ve Peygamberine itaat ederler. Allah'ın rahmet edeceği insanlar, bunlardır. Şüphe yok ki Allah üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.”         (Tevbe:71)

“Nefsim elinde olana yemin ederim ki, iman etmedikçe Cennet’e giremezsiniz ve yine Allah’a yemin ederim ki, siz birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.”                                 (Hadis-i Şerif)
“Kim Müslüman kardeşine “kâfir!” derse, muhakkak ki o kelime, iki¬sin¬den birine döner. Kendisine kâfir denilen adam, gerçekten kâfir ise, söz onadır. Eğer kâfir değilse, küfür söyleyenin üzerine döner.”    (Hadis-i Şerif)

 “Müslümanların derdiyle dertlenmeden sabahlayan bizden değildir.”
(Hadis-i Şerif)
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz.”                                        (Hadis-i Şerif)

 “Mümin, mümin için bir binanın tuğlaları gibidir. Onlar birbirini tamamlarlar.”                                     (Hadis-i Şerif)

“Mü’minler; birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer.” (Hadis-i Şerif)

“Müslümanların derdiyle dertlenmeden sabahlayan onlardan değildir.” 
(Hadis-i Şerif)

“ Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.”             (Hucurat:11)

Ey İbrahim! Sahi, dost ve kardeş edindiklerinle aran nasıl? 

Eminler mi senden? 

Arkalarını döndüklerinde gıybetlerini etmeyeceğinden,

Düştüklerinde ellerinden tutup dertleriyle dertleneceğinden,

Zanlarınla onları örselemeyeceğinden,
İndi yorumlarınla münafıklık ve tekfirle suçlamayacağından…

Mü’minler hep kardeştir, duydun mu acısını
Yüreğini bir edip çektin mi sancısı
Öz canın gibi bilip kardeşini bacını
Derdiyle dertlenmeyip nasıl bıraktın mahzun
Söyle bana Müslüman “Fe Eyne Tezhebûn?!...”

 

Yazarın Diğer Yazıları