İbrahim ŞAHİN

Ayna Ayna Söyle Bana!

İbrahim ŞAHİN

Bismillah.
Tevekkel tu tealallah, 
Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah…

“…yer sarsıldıkça sarsıldığı ve insanın “buna ne oluyor” dediği zaman…”

Allâhu Ekber!
Kıyamet sahnelerinden bir sahne ile nasıl da uyarıldık,
Nasıl da anladık aynel yakin olarak kendi başımızın derdine düşüyor olduğumuzu
Nasıl da hissettik iliklerimize kadar aczimizi ve çaresizliğimizi,
Nasıl da öğrendik her şeyin Allah’ın kudret elinde olduğu ve tek sığınağın o olduğu hakikatini
Nasıl da öğrendik muhkem kaleler gibi lüks evlerimizin içerisinde de olsak ölümün gelip bizi bulacağını
Nasıl da terk ettik evlerimizi ve âdeta tapınırcasına sevdiğimiz eşyalarımızı ardımıza dahi bakmadan
Nasıl da seyrettik çaresizce dünya/lık denilen şeylerimizin toz bulutları arasında yerle yeksan olduğunu
Nasıl da paylaştık zaman ve mekânları daha önce bir araya gelmekten kaçındığımız kader ortağımız insanlarla ideolojisine, inancına, politik düşüncesine aldırmadan bir tas çorbayı, bir bardak suyu
Aklımıza dahi getirmek istemediğimiz ölüm düşüncesi nasıl da sardı tüm benliğimizi,
Ürpertiler nasıl da kol gezdi düşüncelerimizde
Ve nasıl da gördük tonlarca moloz yığınlarının altında bir yaşam alanı lütfedilerek
Kimsesizliğe, ürpertiye, soğuğa, açlığa, susuzluğa rağmen günlerce muhafaza edildiğini canların
 “bi izinillah” insanı ölümden ecelinin koruduğu 
ve ecelin vakti gelmiş canları her yerde bulduğu gerçeğini
Bu akılları durduran bir kıyamet provası değil miydi dostlar sizce de?

İşte o küçük kıyamet ve büyük kıyamet denilen vâkıâlar da de gelecek böyle ansızın, 
Onlar da çalmadan girecek kapımızı ya uykunun kollarında 
Ya da dünyevi haz ve heveslerin bitimsiz yollarında gaflet halindeyken,
Ne dersiniz sevgili dostlar; bu durum, neler biriktirdiğimize, neleri değerli kıldığımıza, sevgilerimize, dostluklarımıza, insana ve insanlığa dair karnemize bakalım diye bir uyarı olarak da okunabilir mi acaba?

Bir kendimize getirme sayhasıdır sanki eğer her şeye rağmen duyabilecek yüreğimiz kaldıysa,
Bütün bu olanlar vicdanlarımızın, insanlığımızın, dostluk ve kardeşliğimizin sınanması mıydı yoksa 
Kimilerimiz başarıyla geçmiştir bu sınanmayı sağduyusu, fedakârlığı ve özverili çalışmalarıyla,
Kimilerimiz de saplantılarımızın, ön yargılarımızın, bir türlü frenine basamadığımız politik ve partizan travmalarımızın, iflah olmaz kin ve garazlarımızın labirentlerinde yol aradık karanlık açmazlarımıza
Depremzedeler can derdinde, erdemli insanlar da onlara el uzatabilme gayret ve telaşıyla uykusuz gecelerin içinde fıtri ve insani reflekslerle Allah rızası ararken 
Nasıl da yenik düştük kimilerimiz; kindar, garazkâr ve ifsat edici kışkırtmalarımıza
Bu başımıza gelenler her ne kadar bir sınanma, denenme, imtihan niteliği taşıyor olsa da,
Yapıp ettiklerimizle kendimizi ve başka insanları nasıl bir kem kaderin kollarına savurduğumuzu haykıran canhıraş bir nida
Ya da yüzleşmekten ürperdiğimiz özümüzü ifşâ eden sahici ayna da olabilir mi bu sıra dışı uyarma

Ne dersiniz; Her şeyin iç yüzünü ve kalplerin özünü dahi bilen Allah’a zerre miktarı da olsa hiçbir şeyin gizli kalamayacağı inancıyla samimi bir inançla bir kez olsun bakalım mı bu aynaya?!
Ayna, ayna söyle bana…

Bir bela yağmurunda sırılsıklamdır ruhlar
Yoktur hiçbir sığınak kadir Mevla’dan gayrı
Ama heyhat ayılmaz şer sarhoşu güruhlar  
Ünler de gece gündüz rahmet ufkundan çağrı.

Yazarın Diğer Yazıları